- 5905 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
ET TEKRARÜ AHSEN VELEV KÂNE YÜZ SEKSEN
ismi lazım değil -ama yazıyı okursanız anlayacaksınız zaten kim olduğunu- gazetecilerden biri bir yazı yayınlamış. Başlığı ‘’Sen Atatürk’ün tırnağına Kurban ol’’
Güzel…Konu Atatürk olunca akan sular durur…Başlayalım bakalım satır satır okumaya.
Hemen ilk paragraf:
OSMANLI; hiçbir zaman Türkleri sevmedi. En güvendiği ordusu devşirme yeniçerilerdi. Anadolu askerlerinin saraydaki adıydı; başıbozuk…Vezirlerden bir-ikisi dışında Türk yoktur.
Kurban olacağımız Atatürk’ün tırnağı ile ne alaka? Atatürk’ün bir tırnağına bile kurban olabilmenin birinci kuralı öncelikle Osmanlı’nın Türk düşmanlığını(!) ortaya koymak mıdır?
Vatandaş gazeteci ya…Her bi boku biliyor zannedildiği için onu okuyanlar da ‘’ Vaaayyyy..Ulan bizi hep kandırmışlar demek ki..Bak Osmanlılar Türk değilmiş, Türkleri de hiç sevmiyorlarmış’’ tan başlıyor ; Osmanlı soyuna ana avrat dümdüz gitmekten çıkıyorlar.
Birinci paragraftan başlayarak suratına suratına çarpalım yalanlarını:
1- Osmanlı Devletinin en güvendiği ordusu hiçbir zaman devşirmeler olmamıştır. Osmanlı Devletinin en güçlü olduğu dönemlerde bile sayıları en fazla otuz beş bin olmuştur bu kapı kulu denen devşirmelerin. Oysa Osmanlı ordusunun asker sayısı zaman zaman milyonları aşmıştır…Peki geri kalan unsur nedir?…Elbette ki Türk.
2-Ben bir yazımda yazdım ve milliyetleri ile birlikte açıkladım: Osmanlı sadrazamlarından yarıdan fazlası Türktür..Öyle bir iki tane değil. Ama ne yazık ki Boşnakları, Çerkezleri, Kürtleri, Abazaları Türkler sınıfına sokmaz bazıları…
Neyse…Yazıya devam edelim ve görelim bu çok kıymetli yazarın( !) asıl amacının ne olduğunu…Devam ediyor bu herif-i nâ şerif:
‘’ Türk kızlarıyla hiç evlenmediler ve padişahların anneleri , ismi değiştirilmiş ecnebilerdi’’
Sonra da sıralıyor padişahların hangi ecnebi karılardan doğduğunu…Milliyetleriyle beraber.
İşin bu tarafı doğru…Evet neredeyse tüm padişahların anneleri yabancı asıllıdır…u zerzevatın mantığına göre de Türk asıllı olmadıkları için doğurdukları evlatları da hep Türk düşmanı olmuştur va dahi aslı nesli Türk olmayanlarla evlenmek affedilmez bir durumdur. Bir an için ‘’eyvallah’’ diyelim.Lakin bu vatandaşın kendisi de yabancı asıllı bir hatunla evlidir. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu peki. Bizim padişahların evlendiği hatunlar çok çok çocukken alınıyor saraya ve Türk- Müslüman olarak yetiştirildikten sonra padişahın hanımı olabiliyor…Bir nevi asimile ediliyor bu çocuklar. Onlarda ne hristiyanlık kalıyor ne de ecnebilik. Yani ecnebiliği ve dini aynen devam etmiyor . Oysa bahsi geçen yazarın eşi Madam Andree asimile filan olmamıştır. Hatta adı bile değişmemiştir…Hani derler ya : ‘’ Dinime dahleden bari Müslüman olsa’’ aynen o hesap. Zaten mesele padişah annelerinin tabiyet(uyruk) değiştirmesi değildir..Asıl mesele onların artık Müslüman olmalarıdır..Eğer Hıristiyanlıklarına dokunulmamış olsaydı hiç bir sorun olmayacaktı bu yazarın nezdinde.
Osmanlı padişahları eşlerinin erkek yakınlarının tahta, saltanata ortak olmasını ve bu yüzden bir sürü taht kavgalarının, dolayısıyla ölümleri önlemek için evlenmiş ecnebi hatunlarla..Peki sayın ve de çok kıymetli(!) yazarımız hangi gerekçe ile evlenmiş acaba yabancı bir hatunla?
Devam ediyoruz:
….’’Öte yandan Arap kültürünün altında kimliğini yitirmiş, anlamadığı bir dili durmadan okuyan ama hiç bir şey anlamayan , şıhların, şeyhlerin elinde kalmış, sürüm sürüm sürünen, terk edilmiş bir Anadolu’’…
Yavaş yavaş zurnanın zort dediği yere yaklaşıyoruz.
Anlamadığı bir dili sürekli okuyan? Yani sürekli Kur’an okuyan…
Evet doğrudur…Bizim millet ( ben de dahil ) hâla bu gün bile Kur’anı anlamadan okuruz. İyi de bu bizim hatamız…Ya da… Yahu bu bizim tercihimiz…Alemin derdi bu herifi mi gerdi...Ki biz millet olarak ne Osmanlı döneminde ne de şimdi, öyle durmadan Kur’an okuyan bir toplum da değiliz…Sanki Kur’anı anlayarak okusak bu herif çok çok mutlu mu olacak bundan?
Ve nihayet zurnanın zort dediği; hani takkenin düşüp kelin göründüğü, ya da Vehbi’nin kerrakesinin anlaşıldığı yer:
‘’ Şeriatın çağ dışına ittiği Müslüman ülkelerden bir teki bile…..’’
Şeriat çağ dışına itiyormuş….Asıl ifade edilmek istenen bu…Yani olay ne Atatürk sevgisi ne de vatan millet…Zaten vatan, millet ve Atatürk sevgisi olsa bu herif-i nâ şerif, bu milletin neredeyse yarısı için ‘’ Göbeğini kaşıyan adam ‘’ yakıştırmasını yapmazdı Atatürk’ün ‘’Türk Milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir’’ sözlerine rağmen…. Atatürk Ne Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını ( Partisi ) ne de Serbest Cumhuriyet Fırkayı destekleyenlere, bazı yerlerde belediye seçimlerinde oylarını Serbest Cumhuriyet Fırkaya vererek seçimi onlara kazandıranlara hiç bir zaman ‘’Bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam, yüzde sekseni aptal, ahtapot beyinli, balık hafızalı, koyun, öküz’’ gibi yakıştırmalar yapmadı. ‘’ Ben sizi düşmandan kurtardım..nankör herifler oyunuzu niçin benim kurduğum partiye vermiyorsunuz ?’’ diye sitem de etmedi.
Maksat Atatürk’ü bizlere anlatmak değil zaten…Neden onun bir tırnağı bile olamayacağımızı ifade etmek de değil. Maksat Atatürkçülük maskesi arkasından bir taraftan bu milletin ceddine küfretmek, öte taraftan da şeriata yani dine küfretmek…Çünkü o da herkes de biliyor ki din= şeriat; şeriat=din…Bunlar birbirinden ayrı şeyler değil.
Lakin adamı da fazla kınamamak lazım…Öyle ya…Bu memlekette neredeyse hepimiz daha ilkokul birici sınıftan itibaren şeriatın ne olduğu hakkında öncelikle ‘’ Vurun Kahpeye ‘’ filmiyle bilgi sahibi olduk (!), Sonra Menemen’i anlattılar bize…Hani şu altı sapığın sadece ve sadece dört tane tabanca ile koskoca bir ilçeyi sindirmesi ve orada bir Asteğmen’i ( Kubilay’ı ) şehit etmesini şeriat adına (!) Önünü ardını hiç sormadan, ‘’ Yahu nasıl olur da altı kişi, sadece dört çakar almaz tabanca ile koskoca bir ilçede devletin bir subayını ve iki bekçisini şehit edebilir..Bu nasıl iştir.’’ demeden yükledik tüm suçu şeriata.Hiç kimse Yüzbaşı Fahri’nin isyancılar üzerine niçin ateş açtırmadığını sormadı, sorgulamadı. …Sivas’ta…Madımak otelinde otuz yedi cana kıyan azgın köpeklerin tekbirlerini gördü gözlerimiz, duydu kulaklarımız ama o olay esnasında olay yerine gelen yetkili subayın kıçını dönüp de gittiğini görmedi hiç kimse.Yananları gördüler ama Aşık Muhlis Akarsu’nun sırtına saplanan kurşunun hangi tabancadan çıktığını ne soran oldu ne de sormak isteyen. Nasılsa suçlanacak bir günah keçisi vardı: Şeriat.
Bu gün yüz kişiye sorun şeriat nedir diye alacağınız cevap aşağı yukarı aşağıdakilerdir.
Şeriat demek bir erkeğin dört tane kadınla evlenebilmesi demektir(!)
Şeriat demek kadının köleliğidir(!)
Şeriat demek üfürükçülük, büyü, fal, muska, cin çıkarma seansları demektir(!)
Şeriat demek Kadınların kara çarşaf, erkeklerin sarık ve cübbe giymesi demektir.(!)
Şeriat demek gayet masumane bir şekilde bile olsa bir kadının bir erkekle konuşması durumunda onun recm edilmesi ( taşa tutularak öldürülmesi ) demektir.(!)
Şeriat demek kız çocuğunun baba mirasından mahrum kalması demektir.(!)
Ve hatta ,şeriat demek ağzı salyalı hocaların minicik kız çocuklarına kur’an kurslarında, camilerde cinsel istismarda bulunması demektir.(!)
Hiç kimse size şeriatı Yıldırım Bayezıt’ın bir Rum’un arsası üzerine yaptırttığı camiyi Şeyhülislam’ın ‘’ Zulm üzerine cami inşa edilemez’’ fetvası ile yıktırmaya kalkması olarak anlatmaz . Hiç kimse size Şeriatın ‘’ Alimlerim mürekkepleri şehitlerin kanı gibidir’’ dediğini söylemez…İlk İnsan hakları bildirisinin 1789 Fransız İhtilalinden asırlar önce ta 632 yılında Hz. Muhammed(S.A.S) tarafında Veda Haccında yazılmış olduğunu da bilmez pek çoklarımız. Öyle olunca da anlatabilmek zordur şeriatın her Allah’ın günü çeşitli tv kanallarında arz-ı endam eden bir takım hoca efendilerden ibaret olmadığını…O muhteremlerin(!) Şeriatın ş si ile uzak-yakın alakaları olmadığını.
Yazılacak şey aslında çok da ortamı fazla germeyelim…Bazı vatandaşların trafolara fazla yüklenince arızalara neden olabiliyor. O bakımdan bir fıkra ile noktalayalım:
İş adamı Temel bir iş için gittiği İsviçre’de bir gün bakmış ki otelinin lobisi ana baba günü…Ne oluyor ne bitiyor diye dikkat edince bir kuş görmüş…Her kesin başında toplandığı bu kuş ise bir papağanmış. Papağan yanına yaklaşanlara onların kim olduğunu söylüyormuş. Mesela:
-Sen Fransızsın…Adın Piyer…Karın fahişe…Sen ise muhabbet tellalısın
-Sen Almansın..Adın Hans…Patates ve bira sebebiyle kısa süre sonra gebereceksin.
-Sen İngilizsin..Adın James…Ateistsin…Cehennemliksin…
Temel geçmiş papağanın karşısına..papağan başlamış.
-Sen Of’lusun..Adın Temel…Lazsın…Salaksın…
Temel bozulmuş tabii ki. Ama hemen aklına bir fikir gelmiş: ‘’ Ben bu kuşu satın alıp memlekete götürsem bunun sayesinde çok para kazanabilirim’’ demiş…
Papağanın sahibine yaklaşıp ondan kuşu kendisine satmasını istemiş.Papağanın sahibi kuşu satamayacağını ama 250 Euro verecek olursa ona dört tane yumurtasını verebileceğini söylemiş.
250 Euroyu verip dört tane papağan yumurtası alan Temel hemen memleketine gitmiş. Yirmi bir gün geçtikten sonra oldukça kalabalık bir hemşeri topluluğu önünde Temel’in getirdiği yumurtalardan yavrular çıkmaya başlamış ama Temel ne görse iyi: Yumurtanın birinden güvercin, birinden bıldırcın, birinden keklik ve birinden de sülün çıkmış. Buna çok öfkelenen Temel hemen İsviçre’de o kaldığı otelde almış soluğu…
Papağan oradaymış yine ve yine Temel’i görür görmez..’’ Sen Of’lusun, Adın Temel, Lazsın ve salaksın’’ demiş…
Temel dayanamamış artık
-Ula penum laz ve salak olduğumu yalniz sen piliysun..Ama senun orospi olduğuni bütün Trabzon piliy…
Hay Allah’ım ya durup dururken bu fıkra da nereden aklıma geldi ki?
Gerçi bu konuları defalarca yazmıştım ama bazılarına anlatmak mümkün olmuyor bir türlü…Yine de ne demişler: ‘’ ET TEKRARÜ AHSEN, VELEV KÂNE YÜZ SEKSEN’’ = Tekrar yüz seksen kere olsa da güzeldir…
YORUMLAR
yazınızın bir bölümünde Sivas katliamı için yazılanlar yetersiz gibi geldi bana. Neredeyse yüzler binler Madımak otelinin etrafında değil miydi? Bu katliamı yapanlar kadar yapılmasını zevkle izleyenler de suçlu değil midir?
Olayın elbette karanlıkta kalan noktaları var.Ama magazinleştirmek daha acı değil mi?
adam gözleri dönmüş vahşi sırtlan gibi hem tekbir getiriyor hem de birinin kellesini gövdesinden ayırıyor.Bunları görmezden gelmek inancımıza hizmet sayılabilir mi? İslam dinini kullanan 100 den fazla terör örgütünün varlığını inkar etmek sadece "Şeriat" kelimesinin suçlu olamadığını göstermeye delil olabilir mi?
Ve hukuk devletlerinde eğer suç varsa bunun cezası sadece bağımsız mahkemelerde adil yargılama sonucunda verilmez mi?
Maalesef hocam bizim içimizde kiler öyle alıyorlar emirleri,Lise de okuduğumuz tarih kitaplarında hellenist hayranlığı vardı.İkinci yarıda türk tarihi o da bilirsin bayramlar havalardan okunmaz tarihimizi
Veya başka gözle okuturlar öyle bir nesil yaparlar dedelerine söven..
Yine tatlıya bağlamışın yazıyı tebrik ederim saygılarımla.