- 831 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KPSS’den Yüksek Puan Alan Arkadaşa İşkence Etmek
Öyle masumuz ki aslında ey kahhar çocuk,
Bize ney ve kim olduğumuzu söylemiş birileri;
Üstelik hiç haberimiz yokken,
Halbuki biz istemedik tüm bunları…
Seni şimdi pejmürde rüyaların elemine atıp gidiyorum ey çocuk…
Ağlıyorum sebepsiz gidişine…
Anlıyorum seni bir annenin dokunuşuyla seviyorum,
Seviyorum ey çocuk..
bu anımı sizlere liriklerimle tasvir etmek istedim.
Merhaba, ben Marlin Anson
Ne güzel bir gündü oysaki, ne güzel... bir derkenar kadar resmi, bir pavuryanın kıskaçları kadar asil, ve de zürra kadar emektardı.
İnsan nasıl mutlu olmasın ki?.. yolda ulu orta öpüşen çiftler, tüm yurtta bir anda artışa geçmiş meme kanseri ölümleri, erkek martıların ölçülü manevraları, sokak ortasında kocası tarafından tam 129 yerinden bıçaklanan dişi canlılar, toplum içerisine duhul olmaktan utanmayan çirkin bey efendiler ve pek tabii ki canımdan çok sevdiğim değerli dostum hakan...
Günleri birbirine karışmış, belirsiz haftanın ağır yorgunluğunu Hakan ile sahilde yapacağım ufak bir gezinti neticesiyle bertaraf edebilmenin hayalini kuruyordum. O benim sadık bir dostumdu...
Kpss sonrasında ilk konuşmamız da sınavının çok kötü geçtiğini söylemişti, zaten son atamada virgül farkı ile atanamamış olmanın verdiği eziklik ve üzerine yıllarca ruhumu ipotek ettiğim kadının beni terkedişi, ardından onu hunharca katletmiş olmam der İken Hakan’ın sınavının kötü geçmiş olması yangınıma su serpmişti, mutluydum, benim gibi başarısız insanları gördükçe mutlu oluyordum, haz duyuyordum yalnız olmamaktan...
Üsküdar tarafında dolanıyorduk, el ele tutuşan birbirlerine aşk palavraları düzen çiftlerin yanına gidip erkekleri biber gazı ile etkisiz hale getirdikten sonra kadınların yüzüne jilet atıyordum, çünkü biliyordum; tutamayacağı sözler veriyordu her biri, her biri büyük bir zevkle katlettiğim sevgilim Elif’ti sanki gözümde...
Hiçbir şey yapamadığım sırada arkalarından yaklaşıp denize itiyordum onları, ardından kaçıp gidiyordum, haz duyuyordum onların boğulma gurultularından... Mutluydum ölüm korkusuna gark ettiğim kadınların çığlıklarından...
Hakan bu halimi bertaraf etmek için eve gitmemiz gerektiğini söyledi, başıma iş açacaksın atamalara bu kadar kısa zaman kalmışken böyle şeylerle uğraşmak istemediğini söyledi. Atamalar? Onu ne ilgilendiriyordu ki, hani sınavı kötü geçmişti, hani umutsuzdu, bu sene de olmayacak diyordu... sordum kendisine;
-İstemiyorsan gidebilirsin, kadınlara zulmetmek için varım artık, beni böyle kabullen dostum.
+Yahu tamam ama ben varken yapma bunu şimdi bir polis gelse alıp götürecek ikimizi, beni de yakacaksın. Dedim ya atamalara az kaldı memur olma yolunda son dönemeçteyim, böyle şeylere gerek yok. Beni alet etme.
-Sınavının kötü geçtiğini sanıyordum hatta aygır gibi böğürerek ağlıyordun sınav sonrası, ne oldu şimdi?
+Valla tahmin ettiğimde iyi geldi, bir an başarısız olduğumu düşündüm, 110 net bekliyordum, bu beni yıkmıştı, bu çok kötü bir performanstı, sana söylemeyi unuttum tam 120 netim var, Türkiye birincisi olmuşum dostum.
Beynimden vurulmuşa dönmüştüm, en yakın dostum bile benden çok yüksek bir puan almıştı, üstelik bu da yetmezmiş gibi Türkiye birincisi olmuştu, gerçek bir dost bunu yapar mıydı? Nasıl bir dosttu hakan... Bunun bedelini ödemeliydi.
Anlam veremiyordum hayata, dost bildikleriniz sizden hep en önde olmak zorun damıydı, ne olurdu aynı acıları yaşasak, ne olurdu birbirimizden ne aşağı ne de yukarı olsak?
Kızmıyordum kendime, en azından dostlarının iyi günlerine yapmacık bir halde sevinerek ardından kuyusunu kazanlara göre daha dürüsttüm sanki...
Eve gidelim orada otururuz hem bu sayede elini kana bulamamış olursun dedi, zaten peşimize polisler takılmıştı, yüzüne kezzap attığım bir kadının sevgilisi beni ihbar etmişti, aptal adam! Gelecekte ki intikamını alıyordum oysaki...
Eve gitmeyi kabul ettim, Hakan’ı orada katletmek daha kolay olacaktı;
-Tamam eve gidelim hem dertleşiriz biraz.
+Tamam can dostum sana yemekte hazırlarım açsındır şimdi.
-Açım hakan, açım...
Eve vardık, ardından hakan bana yemek hazırlamak için mutfağa geçti;
-Marliiin! ne hazırlama mı istersin?
+Allah ne verdiyse hakan...
Evet kafama koymuştum, öldürecektim Hakan’ı da, nasıl gizlerdi KPSS’de benden yüksek aldığını hem de Türkiye birincisi olduğunu...o dost olamazdı ve yok olmalıydı, Hakan mutfakta hazırlık yaparken cebimde taşıdığım enjektörü çıkardım ardında tütün tablama cüzdanda taşıdığım nitrik asidi, norotoksini ve amfetamin mayasını koyup çakmakla altını ısıtmaya başladım, karışım hazırdı, enjektörün içine çektim ve beklemeye başladım Hakan’ı...
Evet bir defa kan bulaşmıştı ellerime, bir defa silip atmıştım vicdan tortusunu sinemden, artık herkesi öldürebilirdim, başarılı olan herkesi...
*********************************************
-Eveeet, yemeğin hazır kardeşim, gel buyur.
+Teşekkür ederim Hakan, sen gerçekten çok değerli bir dostsun, düşündüm de hayatta senden başka güvenebileceğim kimse yok, iyi ki varsın.
-Estağfurullah kardeşim ne demek, sende iyi bir dostsun.
+ama bir problem var Hakan.
-Nedir o?
+Sen bana sınavının kötü geçtiğini söylemiştin, sonra kalktın Türkiye birincisi olduğunu söyledin ve bu başarını benle paylaşarak aklınca benle mutluluğunu da paylaşmak istedin öyle mi?
-Aynen öyle dostum.
+Bir defa senin dostun değilim, sende benim dostum değilsin, az önce söylediklerimi unut. Gerçek dost, dost bildiği insandan başarılı olmaz ya da başarısını ballandıra ballandıra anlatmaz.
-Nasıl ya!?...
+Ben senin mutluluğunu iyi günlerini samimiyetsizce paylaşıyor numarası yapan insanlardan değilim Hakan, benden bir adım önde olmamalısın işe bu yüzden öldüreceğim seni.
Anlam veremeyen ama ölmemeyi uman bir bakışla;
-Şaka yapıyorsun...
dedi.
+Hayır gayet ciddiyim, çünkü ben gerçek bir dostum...
Ve bir anda şırıngayı boğazına sapladım, hızlıca karışımı içeriye enjekte ettim, Hakan belki acıyan belki de kızgın gözlerle yüzüme bakıyordu, bir anda morardı ve bilincini kaybetti, ağlamamak ve vicdanıma yenik düşmemek için bonzaimi hazırladım ve içtim, artık her şey bitmişti, insani duygularımı tamamı ile katletmiştim, şimdi sıra Hakandaydı.
Kendinden gecik vaziyette yatan arkadaşımı öldürmek için pek materyal yoktu evde, zaten planlı bir hareket değildi, gizlemeseydi KPSS birincisi olduğunu ölmeyecekti...ah dostum, ah çocukluk arkadaşım, sırdaşım, keşke böyle olmasaydı, keşke hayat; bizi hiç hesaplamadığımız bir noktaya sürüklemeseydi...ama keşke demek ateş yutmaktı oysa ki...
Ne vardı onun değersiz varlığını ortadan kaldıracak ne vardı annesinin kuzusu babadan yetim Hakanı katledecek? Ama dinletemiyordum sarhoş benliğime vicdan denen o yalan hikayeyi...inanmak istemiyordum...
Hakan, çocukluğumdu sanki, başında 1 saate yakın durdum, o günleri, çocukluğumuzu hatırladım... kökülen misketlerini almak için beni çağırdığı aklıma gelmişti, onun için diz kapağından bıçakladığım çocuklar, Hakan’ın çıkma teklifini kabul etmeyen kızları 3 numara traş etmem, saçlarına sakız yapıştırmam... fakirlikten eşofman alamadığı için beden dersine almayan beden hocasının arabasına attığım molotof kokteylleri... can dostum benim, her şeyi yapardım senin için ama ölmeliydin...
O’ na işkence etmeyecektim edemezdim... kokainin etkisine rağmen vicdanım el vermiyordu ona işkence ederek öldüremezdim ama kaçınılmaz olan tek şey ölmesi gerektiği idi...
Daha vicdani bir şeyler olmalıydı. Buldum! Gazı sonuna kadar açıp o vaziyette bırakacaktım onu. Hakan uyanır gibi oldu, ve baygın vaziyette sordu;
-Marlin… neden ?....
+Dostum olduğun için... üzgünüm Hakan... seni hayatın ızdıraplarından kurtarıyorum dostum, belki benim gibi olacaksın, birini seveceksin, sonra o çekip gidecek, katledeceksin onu, kan olacak o tertemiz ellerin...ben senin dostunum, bu kadar alçalmana izin veremem, çünkü bu kadar alçaldım, çocukluğumu kaybettim Hakan… çocukluğum… Elif…
-Elif’i sen mi öldürdün?
+Evet...
-Sen böyle biri değildin dostum ne oldu sana?
+insanlara ne oldu Hakan, insanlar....
Konuşmayı uzatmak istemedim, hakanın bakışları vicdanıma tesir ediyordu işte o yüzden kafasına vazoyla vurmak suretiyle kendisini bayılttım... ve mutfağa doğru ilerledim, ocağın tüm gözlerini sonuna kadar açtım, 1-2 dakika içerisinde ev tamamı ile gaz dolacaktı...
Ve Hakanla küçükken beraber yattığımız odaya girmeye cesaret edemedim, çünkü o günler aklıma gelecekti, annesinin yaptığı un kurabiyeleri için kavga ettiğimiz günler... gözlerimden iblisvari akan gözyaşları ile çıktım evden...
Ardından evlerinin karşısındaki parkta bir banka oturdum ve sigaramı yaktım, dakikalar sonra son dumanı çekip izmariti Hakan’ın evine attım...
Ve gidiyordum işte...göz yaşlarımın elim taassubu altında gidiyordum, ağlıyordum köhne günümün en tutarsız halvetine.
Ağlıyordum işte. Yek pare pişmanlıklar süzülüyordu yanaklarımdan. Tesiri ertelenmiş aşklar kusuyordum gökyüzüne.
ben ağlıyordum yine...
ve dakikalar sonra....
-bommmmm!!!
Bitmişti işte, nihayet bulmuştu başlamaması gereken elim bir hikaye...gidiyordum, azar azar birikiyordum ölümün hiçlik dolu karanlığına...
Öyle masumuz ki aslında ey kahhar çocuk,
Bize ney ve kim olduğumuzu söylemiş birileri;
Üstelik hiç haberimiz yokken,
Halbuki biz istemedik tüm bunları…
Seni şimdi pejmürde rüyaların elemine atıp gidiyorum ey çocuk…
Ağlıyorum sebepsiz gidişine…
Anlıyorum seni bir annenin dokunuşuyla seviyorum,
Seviyorum ey çocuk..
Affet ey çocuk, affet….
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.