BANA MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Ü ANLATIR MISINIZ 37. BÖLÜM
Murat Atatürk’le ilgili önemli bilgileri bulmanın ,öğrenmenin mutluluğu içinde sırt çantasını hazırlayıp evden çıktı. Durak oldukça kalabalıktı.
Neyse ayakta da olsa otobüste yer bulduğuna sevindi;yoksa geç kalacaktı.
Zeynep arkadaşlarından önce gelmiş masaları,sandalyeleri birleştirmişti bile.
Gözleri ise hep kapıdaydı.
Aysun ,ardından Murat,Müjdat derken Halide ile Muhsin Öğretmen de gelince tatlı bir sohbet başladı aralarında...
Muhsin Öğretmen:
"Eğitim alanında yapılan yeniliklerden biri de harf devrimidir.Şimdi incelemeye başlayalım çocuklar."
Aysun :
"Arzu ederseniz araştırdığım bilgileri okumak istiyorum."
" Dinliyoruz."
" Evet,"
"Binlerce yıldan beri var olan bir dil olan Türkçe, tarih içinde değişik alfabelerle yazıldı ve okundu. Göktürk, Uygur, Kril ve Arap alfabeleri, Türk devletleri tarafından resmî alfabe olarak benimsendi ve Türkçe bu alfabelerin harfleriyle yazıldı. Fakat hiçbir alfabe, Türk dilinin zenginliğini ifade etmeye yetecek gücü kendinde bulamadı.
Harf İnkılabı’na kadar olan zaman dilimi içerisinde, 1000 yıl kadar bir süre boyunca Arap harfleri kullanılagelmekteydi. Dini ve coğrafi olarak bir bütün içerisinde olduğumuz Arap ve Fars kültürleri, Türkçe üzerinde belirgin bir hakimiyet kurmuşlardı. Bu hakimiyet neticesinde, Türkçe Arapça ve Farsça kelimelerin akınına uğradı. Bu kelimeler Türkçenin ifade gücünü zenginleştirirken; Arap harfleriyle yazma zorunluluğu, Türkçe bazı kelimelerin telaffuzunda ciddi sıkıntılar meydana getiriyordu. Kelimeler yazıldığı gibi okunamıyor, okunduğu gibi yazılamıyordu. Var olduğu günden bugüne fonetik bir imlaya sahip olan Türkçe, bunu kabullenemiyor, halk kabullenemiyordu."
Zeynep:
" Devam ediyorum...
Atatürk, 1926 yılından beri yaptırdığı araştırmaların sonucunda artık kullanılmakta olan Arap Alfabesi’nin zorluğuna karşın Latin Alfabesi’nin Türkçe’ye daha uygun bir lisan olduğu kanaatine varmıştı.
Halide: Mustafa Kemal Atatürk’ün harf devrimi ile ilgili bir anısını okuyabilir miyim ?"
" Merak ettim hadi oku."
Murat:
" Dur ...dur.. bay aceleci .Bu ne merak."
"Lütfen susun arkadaşlar, Halide seni dinliyoruz."
" Başlıyorum.
8 Ağustos 1928 ...Atatürk o gün ,harf inkilabını gerçekleştirmek için hazırlık yapan Harf komisyon başkanı Falih Rıfkı Atay’la Dolmabahçe’de çalışıyordu.
Her eski harfin ,yeni alfabedeki karşılığının ne olması gerektiği üzerinde konuşuyorlardı.Çalışmanın sonuna doğru Atatürk,
"Çocuk,bugün iki yere çağrılıyız,"dedi.Önce Sarayburnu’nda bir halk eğlencesi,sonra Büyükada’da bir davet var."
Birlikta Sarayburnu’ndaki halk eğlencesine gittiklerinde coşkuyla karşılandılar.Kendisine ayrılan yere oturan Atatürk,eğlenceyi bir süre izledikten sonra yanındakilere dönüp;
"Kimde defter var ?" diye sordu.
Bir defter bulunup getirildi.Atatürk deftere birşeyleryadıktan sonra sayfaları defterden koparıp ,Falih Rıfkı’ya uzatarak.
"Kimseye göstermeden bunlara göz gezdir,sana okutacağım,"dedi.
Falih Rıfkı baktı,yeni alfabeyle yazılmış satırlardı bunlar; içinden okuduktan sonra Atatürk’e geri verdi.Kağıtları alan mustafa Kemal halkı selamlıyarak konuşmaya başladı.
"Sevgili arkadaşlarım,yanınızda ne kadar mutlu olduğumu anlatamam...Sevinçliyim,duygulandım,mutluyum.Bu durumun bana esinlediği duyuşları karşınızda ufak notlar halinde saptadım. Bunları içinizden bir yurttaşa okutturacağım...Kim okumak ister ?"
Koşarak bir delikanlı geldi ve kağıtları aldı.Derin bir soluk alıp,okumak için elindeki kağıtlara baktı...Yeniden baktı...Hayır,okuyamıyordu.Harfleri tanıyamıyordu çünkü...
Atatürk,hemen araya girdi:
"Yurttaşlar,bu notlarım asıl,gerçek Türk harfleri ile yazılmıştır.Kardeşiniz bunu hemen okumaya girişti; birdenbire okuyamadı biraz çalıştıktan sonra kuşkusuz okuyabilir.İsterim ki ,bunu hepiniz beş,on gün içinde öğrenesiniz...
Arkadaşlar,güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerimizi kabul ediyoruz.Bizim güzel,uyumlu,zengin dilimiz yeni Türk Harfleriyle kendini gösterecektir.Yüzyıllardan beri kafamızı demir bir çerçeve içinde bulunduran ,anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bunu anlamak zorundayız. Anladığınızın izlerine yakın zamanda bütün evren tanık olacaktır;buna kesinlikle inanıyorum....Yeni Türk alfabesiyle yazdığım bu notları bir arkadaşa okutacağım ,dinleyiniz."
Atatürk,kağıtları delikanlıdan alıp,Falih Rıfkı Atay’a uzattı.
Falih Rıfkı Türkçe Alfabe harfleriyle yazılan bu yazıyı yüksek sesle halka okumaya başladı.
Büyük bir alkış tufanıyla karşılanan bu satırlar,Türkçe harflerle yazılıp ,doğrudan halka okunan ilk söylev oldu.
O günden sonra bütün Türkiye büyük bir dershane Atatürk de Türkçe Alfabe’nin öğretmeni oldu.
Sami N.Özerdim
Yazı Devriminin öyküsü
Cumhuriyet yayınları s.53
"Çok anlamlı ve ders verici bir anı."
"Evet."
Muhsin Öğretmen:
" Çocuklar bunu biliyor muydunuz ?"
" ? ? ?
"Yeni Türk harflerinin kolayca öğrenilebilmesi için Atatürk marş bile besteletmişti.İstiklal Marşımızın bestecisi Zeki Üngör tarafından yapılan bestenin piyanoda çalınmak üzere ayrı bir düzenlemesi yapılmıştı.
Çok ilginizi çekecek konular var, ama biraz dinlenelim isterseniz."
Müjdat:
" Arkadaşlar bu arada bir şeyler içsek ne dersiniz ?"
" Olur ."
" Benim ağzım dilim kurudu inanın."
Aysun:
" Ben gidip söylüyorum ;herkes çay mı içecek ?"
"Eveeeettttt !"
DEVAM EDECEK...
NEŞE KIZILYAR
SEVGİLERİMLE
YORUMLAR
Bu yazılar tarihe ışık tutacak nitelikte
Kutlarım
Yüreğinin sesi daim olsun dilerim
GÜLDESTE
Türkler Müslüman olduktan sonra Arap harflerini kullanmaya başlamıştı.
Türkçede olan bazı sesler (örneğin o, ö sesleri) Arapçada yoktu. Buna dayanarak Türkçe'nin yazı diline uygun olmadığı görüşü hakim oldu. Bu görüş uyarınca güzel Türkçemize bol bol Arapça ve Farsça kelimeler girdi. Özellikle yazı dilinde Türkçe'den çok bu kelimeler kullanılmaya başladı. Halkımız yazılardan, belgelerden anlamaz oldu. Basit bir belgeyi anlamak için uzmanlık gerekiyordu...
Nedense kimse Arap harflerinin Türkçe'ye uygun olmadığını söylemeye cesaret edemiyorlardı...
Atatürk'e gelinceye kadar tabi...
Bugün yazı dilini anlamayı Atamıza borçluyuz...
Her ne kadar bir takım gerici zihniyetler halen güzel türkçemizi eleştiredursun bu böyledir.
Halen bazı sözleşmelerin altında şu notu görüyorum;
"İş bu mukavele gayri kabil-i rücudur."
GÜLDESTE
DEĞERLİ YORUMUNA İÇTEN YORUMUNA ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM SEVGİLERİMLE
hocam ne güzel gidiyor yazı diziniz ilgiyle okuyup bilgimizi artırıyoruz sayenizde çok sağolunuz o yüce insan ki baştan sona a dan z ye ne varsa hepsini yenileyip bizlere böylesine güzel türkiye cumhuriyeti bırakmıştır bize düşense bu güzelliklerden yararlanıp bu cumhuriyeti ebediyete götürmektir hala bunun bilincinde olmayanların aklına şaşıyorum yazan kaleminize tutan ellerinize sağlık kolay gelsin saygılarımla selamlar hocam
GÜLDESTE
Böylesi ulu bir önder kaç topluma nasip olmuş nur içinde yatsın
sizinde emeğinize sağlık selamlarımla