- 617 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GÖKKUŞAĞI
Soğuk bir kış günüydü. Günlerce yağan kar İstanbul’u adeta esir almıştı. Günlerden pazardı. Sokaklar bomboştu. İnsanlar sıcacık evlerinde hafta sonu tatilinin tadını çıkarıyorlardı. Kar yağışı zayıflamaya başlamıştı ama dışarıda hissedilen soğuk insanın kanını donduracak derecedeydi. Böyle bir havada dışarıda bulunmak için insanın deli olması gerekiyordu, diğer yandan da kar İstanbul’a o kadar yakışıyordu ki…
Moda sahilinde yerler vıcık vıcık ve kaygandı. Başıboş iliği kemiğine yapışmış üç beş köpek yağan karın altında perperişan dolaşıyordu. Aniden irkildiler, onlardan başka biri daha vardı etrafta. Genç bir adam zorlu şartlara aldırmadan banka oturmuş boş gözlerle denizi seyrediyordu. Üstü başı bembeyaz olmuştu. Kafasında bin bir düşünce onu esir almış ve bu havada onu buralara sürüklemişti.
Böyle havalara alışkın değildi. Zaten oldum olası İstanbul’a hiç ısınamamıştı. Şu an memleketinde olmayı o denli isterdi ki… Anası babası ve tüm sevdikleri çok uzaklardaydı ondan. Buraya geleli henüz bir yıl olmuştu. Olumsuz koşullar, daha iyi bir iş ve gelecek umuduyla kader onu ta buralara sürüklemişti. Tek tanıdığı yıllar evvel İstanbul’da yaşamaya başlayan ablası olduğu için onun yanına yerleşmişti. Eniştesi ilk zamanlar ona o denli destek çıkmıştı ki, oysa şimdi adeta burnundan soluyordu. Eve maddi anlamda katkısı yok derecede azdı, huzursuzluk bu noktada başlıyordu. Ablası ve eniştesi bir olmuş sürekli başının etini yiyorlardı. Başka bir eve geçmesi eline geçen parayla imkânsızdı.
Bir gün öncesine gitti bir anda. Masasında bitirmesi gereken yığınla iş vardı. Mesai bitimine bir saatten az bir süre kalmıştı. Yine geç saatlere kadar kalacaktı, alışmıştı buna artık. Yaptıkları göze görünmese de evdeki ortamdan uzaklaşmış oluyordu böylece.
‘’Mehmet Bey müdür bey sizi çağırıyor’’… Bir anda irkildi.
‘’Hemen geliyorum.’’Birden sırtından soğuk terler boşandı. Müdür tarafından çağrılmak hiç de hayra alamet değildi. İki seçenekten en kuvvetlisi kovulma ihtimaliydi.’’Terfim için çok erken’’, diye geçirdi içinden.
‘’Girin.’’
Bu sefer de yüzünü ateş basmıştı.’’Oturun Mehmet Bey’’ dedi müdür. Kesin kovuldum diye geçirdi içinden.
Ve konuşma başladı… Aslında bu tek taraflı bir konuşmaydı. Şirketin politikası, çalışanların sosyal hakları derken sadede geldi adam:
‘’Sizi bölüm şefi yapmaya karar verdik’’ diye de son noktayı koydu. Bu kesinlikle bir rüya olmalıydı. Üstüne üstük maaşına da inanılmaz oranda bir zam yapılacaktı.
Kulaklarına inanamıyordu. Kendisinden çok daha prestijli ve güçlü adaylar varken büyük ikramiye ona vurmuştu. Artık tüm hayallerini bir bir gerçekleştirecekti. Yeni bir eve taşınacak ve daha daha neler yapacaktı. Bir anda kendini sırıtırken buldu. ‘’Ah bir de âşık olsam…’’ ‘’Saçmalama oğlum, her şey sırayla’’ diye geçirdi içinden.
İrkildi birden; kar durmuştu, gözlerini ovuşturdu istem dışı, sanki bir rüyadaydı. Gayri ihtiyari başını yana çevirdi. Sefil köpeklerden eser yoktu. Kafasına onlarca düşünce üşüşüyordu. Gerçek ve hayal iç içe girmişti adeta. Karmaşık duygular benliğini esir almıştı. Usulca başını kaldırdı ve gökyüzünde beliren gökkuşağına bakakaldı, sanki az önce hiç mi hiç kar yağmamıştı. Başka bir alemde , başka bir boyutta olduğunu hissetti ve tüyleri diken diken oldu. Ama emin olduğu bir şey vardı: Terfisi asla bir hayal değildi. Cebine attı elini, hamiline yazılmış çek ve müdürün takdim ettiği referans mektubu her şeyin kanıtıydı. Gerçi tasarladığı üç beş hayal de hiç yabana atılır cinsten değildi. ‘’Sen tam bir çılgınsın’’ diye mırıldandı, belli belirsiz sırıttı. Tekrar gökyüzüne dikti gözlerini. Gökkuşağı geleceğe açılan bir kapı gibi ışıl ışıldı, bir bakıma renklerin coşkuyla dansıydı. Bunun bir işaret olduğuna iyiden iyiye emindi. Artık işe koyulma vakti gelmişti. Önünde upuzun ve yepyeni bir yol vardı.
YORUMLAR
hayatı sürrizleriyle sevmek gerek diye düşünüyorum,çünkü acı verdiği kadar bir anda mutluluklarda verebiliyor,,
yüreğine sağlık,,pozitif güneş açtıran bir eser olmuş,,