Yahudilerin insanlık adına, korku veren inançları.
Günümüz Dünyasında İnsanlık adına, kendisinden olmayan toplumlara acımasız, insafsızca davranışlarda bulunan bir toplum, kendi ırkını üstün gören bir nesil, kimler olabilir diye düşündüğümüzde, önce aklımıza Yahudiler gelir.
Kadın çoluk, çocuk demeden düşmanlarına korku salarak, onları adeta soy kırıma uğratmak pahasına katleden davranışlar sergilemesi, Yahudilerin yalnız, son yüz yılda yaptıkları bir davranış mıdır, yoksa geçmiş yüzyıllarda, yaşantılarından, atalarından, inançlarından adeta genlerine geçmiş bir zihniyetleri midir? Sizlere bu konu ile ilgili, yine Yahudilerin kendi kutsal tarihi belgelerinden yola çıkarak, örnekler vermek istiyorum.
Yahudilerin kendi ırklarının, Allah katında üstün ve en değerli ırk olduğunu gördüklerini, karşısındaki insanlara acımasızca davranmanın, onlar için normal bir davranış ve inançları olduğunu, bugün ellerinde bulunan Tevrat ı okuyan görecektir.
Zor durumda bir insana yardım etmek, tüm inançların özünde vardır. Fakat Yahudilerin bakın inançlarındaki katı ırkçılığın küçük bir örneğini, bugün ellerinde bulunan Tevrat tan sizlere hatırlatmak isterim. Allah gerçekten yarattığı kullarına böyle davranılmasını ister mi? Kendi Yahudi kardeşinin borcunu bağışlamasını öğütleyen bir inanç, kendisinden olmayana bakın nasıl davranın diyor?
Yas.15: 3 Yabancıdan borcunu alabilirsin. Ama İsrailli kardeşinin borcunu bağışlayacaksın.
Allah yarattığı tüm kullarına adaletli ve eşit davranılmasını ister. Hangi inançtan olursa olsun, onlara şefkatle yaklaşıp Allahı ve indirdiği kitabı tebliğ etmemizin bizlerin görevi olduğu bilincini aşılar bizlere. Hatta Kur’an, İslam ı seçmeyen kişilere de yardım ederek, onları İslam a yaklaştırmanın, ısındırmanın yolunu gösterir bizlere.
Fakat Yahudiler dinlerini yaymak ve insanlığa anlatma çabası içinde hiç olmamışlardır. Çünkü Yahudi sonradan olunmaz, Yahudi anne ve babadan doğulacağı inancını taşımaktadırlar. Daha açıkçası, kendilerinin özel bir ırk oluşlarını düşünmeleri, yine kendilerine has bir dinin olduğunu savunmaları, bu insanların ne denli tehlikeli, ırkçı olduğunu göstermektedir.
Düşünebiliyor musunuz, ellerindeki kutsal kitabın, Allah katından geldiğine inandıkları halde, onu anlatmak, tanıtmak, yaymak gibi bir düşünceleri hiç yoktur, olmamıştır da. İşte Bu zihniyeti, düşünceyi, inancı iyi analiz etmeliyiz. Allah ı ve kutsal değerleri dahi, kendi ırklarına mal eden ve kendilerinden başkasına layık görmeyen bir inanç, nasıl bir ruhun, mantığın, aklın inancıdır düşünebiliyor musunuz? Yukarıdaki Yahudilerin inandığı kutsal kitaplarından olan alıntının, Rabbin önerdiği bir yol olması sizce mümkün mü?
Yahudilerin Ellerinde kutsal saydıkları, Tevrat a nasıl iman ediyorlarsa, onun gibi gördükleri 12 tarihi kutsal kitapları vardır. Bunlar Yahudilerin geçmiş atalarının yaptıklarını anlatır. Hepsi bu kitapları kutsal görüp, orada geçenleri yaşamlarına, hayatlarına geçirip, kendilerine yaşam felsefesi yapmışlardır. Zaten ataları da bunu gelecek nesillere devamı için önermiştir. Nesiller boyu devamı içinde, var güçleri ile çalışmaktadırlar.
Bu yazımda sizlere bu 12 kitabın içinde olan, Ester başlıklı bölümünden alıntılar yapmak istiyorum. Önce bu bölümden sizlere bir özet yapmak istiyorum ki konu daha iyi anlaşılsın.
Ester bir Yahudi kraliçe. Kraliçe olmadan önce, Kralın yanındaki yöneticiler, Yahudilerin yaşadıkları ülkenin kanunlarına isyan etmeleri, baş kaldırmaları, söz dinlememeleri neticesinde, kralı Yahudiler aleyhine yönlendirip, cezalandırılmaları yönünde ikna ediyorlar. Kralda bunun uygulanması, yani kanunlara uymayan Yahudilerin cezalandırılmasını emrediyor. Yahudiler Kralın bu düşüncesini değiştirmek için plan yapıyor ve daha öncede kullandıkları yöntemi kullanarak, güzelliği ile bilinen Ester i krala yaklaştırıp, onu baştan çıkarıp, kendi güzelliği ve cazibesini kullanıp, onunla evlenerek kraliçe olması sağlanıyor.
Kralı kendisine o kadar bağlıyor ve başını döndürüyor ki, o ne isterse vereceğini söylüyor. Tabi Ester halkının affedilmesini istiyor, Kralda bunu kabul ediyor. Bundan sonra, Yahudiler aleyhine esen hava birden değişiyor, tersine esmeye başlıyor. Hatta toplum, Kralı etkisine almış Yahudi Kraliçeden dolayı korku içine giriyor.
Geçen gün Yahudilerin yaptıkları bu konu ile ilgili, Kaderin çağrısı ismiyle, bir özel kanalda yayınlanan filmi seyrettim. Film Yahudilerin Ester konusunu sinsice işledikleri, kendilerini masum gösterip, Yahudilere karşı tavır alan, sanki Kralın yanında bir yöneticinin marifeti gibi gösterilip, güzel bir sonla bitiriliyor. Fakat kendilerinin kutsal saydıkları 12 kutsal kitaptan olan ESTER bölümünde yazılan, Esterin kraliçe olup, Krala istediğini yaptırmaya başladıktan sonra olanlar, filimde hiç işlenmemiş ve tek kelime dahi bahsedilmiyor.
İşte sizlere, cesaret edip filimde tek kelime dahi bahsedemedikleri, Esterin kraliçe olduktan sonraki Yahudilerin, kendilerine karşı olan toplumlara, yöneticilere davranış ve hareketlerinden, kendi inandıkları, kutsal saydıkları kitaplardan alıntılar yaparak, anlatmak istiyorum.
Asi, itaatsiz, kanunlara uymayan davranışlarından dolayı cezalar verilmekten kurtulan Yahudiler, kendilerine ceza vermek ve ülkelerinde isyanı önlemek isteyen yöneticilere ve birlikte yaşadıkları toplumlara neler yaptığını, lütfen kendi kitaplarından aldığım alıntıdan ibretle okuyunuz.
Yahudilerin Ester örneğindeki taktiklerini, yaşadıkları bütün ülkelerde her zaman kullanmışlardır. Günümüzde dahi hükümetlere, yönetimlere sızarak, tüm Dünyanın yönetim kadrolarının içlerine girip, kendi inanç ve düşüncelerini kendi menfaatleri yönünde, nasıl gerçekleştirmeye çalıştıklarına, güzel bir örnektir. Bakın Esterin kralı adeta büyüleyip, kendisi ve ırkı çıkarlarına kullanmaya başladıktan sonra Yahudilerin, artık düşmanlık bitmesine rağmen, kendilerine daha önce düşman olan toplumlara, nasıl davrandıklarını ibretle görünüz.
Acaba Esterin sayesinde, Yahudiler için tehlike geçmesine rağmen Yahudiler, toplumu kendilerine bağlamaya, kendileri hakkında yanlış düşündüklerini onlara anlatmaya, onları ikna edip onlarla birlikte dostça yaşamanın yollarını mı aramışlardır, yoksa….? Evet, yoksa nın cevabını, aşağıda kendi inandıkları değerlerde göreceksiniz. Bu inancında, nesiller boyu devam etmesi gerektiğini, nasıl kendi nesillerine öneriyorlar ibretle okuyalım.
Bu inanca sahip olan bir toplumun etkisi altına girersek, içimize yönetime sokarsak, halimiz nice olur diye de, lütfen iş işten geçemeden çok iyi düşünelim. Acaba bu metodu bizim ülkemizde de uygulama fırsatı bulmuşlar mıdır, bunu da dikkatle düşünelim. Bizler bu gerçekleri gördüğümüz halde, gözlerimizi hala kapamaya devam mı edeceğiz? Böyle bir inanca sahip olan bir toplumdan, yaptığı katliamlardan dolayı özür beklemek, sizce ne kadar doğru olur. Filmlerinde işleme cesareti gösteremedikleri, Ester bölümünü okuduktan sonra, sizler karar veriniz. Yorum sizlerin.
ESTER 9:
2Kral Artakserkses’in tüm illerindeki kentlerde Yahudiler bir araya geldiler. Onlara zarar vermeyi tasarlayanlara bir darbe indirmek istiyorlardı. Hiç kimse onla¬ra karşı koymadı, çünkü çeşitli uluslar şimdi Yahudilerden korkuyordu.
3İl yöneticileri, prensler, valiler ve kralın memurları, hepsi de Mordekay’dan ürktükleri için Yahudileri destekli¬yordu.
5Böylece Yahudiler tüm düşman¬larını kılıçtan geçirdi, bunun sonucun¬da ülkede kan döküldü, yıkım oldu. Yahudiler düşmanlara karşı başarılı oldular.
6Yalnız Sus Kalesi’nde Yahudiler beş yüz kişi öldürdü.
12O da Kraliçe Ester’e şöyle dedi: "Sus Kale¬si’nde Yahudiler beş yüz kişiyi ve Haman’ın on oğlunu öldürdü. Krallığın öbür illerinde kim bilir neler yaptılar? İstediğini bildir, sana vereyim. Dileği¬ni söyle, bildirdiğin an senin olsun."
13Ester şu yanıtı verdi: "Eğer kral isterse, Sus’taki Yahudiler kralın bu¬günkü bildirisini yarın da uygulasın. Haman’ın on oğluna gelince, onların vücudu darağacına asılsın."
14Ardın¬dan kral bütün bunların yerine getiril¬mesini buyurdu. Sus’un bildirisi ya¬yınlandı ve Haman’ın on oğlu asıldı.
15Böylece Sus’taki Yahudiler Adar ayı¬nın on dördüncü günü yeniden toplan¬dılar ve kentte üç yüz erkek öldürdü¬ler. Ama kenti yağma etmediler.
16Kralın illerinde yaşayan öbür Ya¬hudiler hayatlarını korumak ve düşman¬larından kurtulmak için toplandılar. Düşmanlarından yetmiş beş bin kişiyi kılıçtan geçirdiler. Ama çevreyi yağma etmediler.
17Bütün bu olaylar Adar ayı¬nın on üçüncü günü oluştu. On dördün¬cü günü dinlendiler, şölenler verip se¬vindiler,
27Yahudiler her yıl, buyrulan biçimde ve tarihte, bu iki günü kesinlikle kutlamaya ant içtiler. Kendi soylarından olanların ve onlara katılanların da aynı şekilde davranma¬larını salık verdiler.
28Böylece her kent¬te, her ailede bir kuşaktan öbür kuşa¬ğa anımsanan ve kutlanan bu Purim günleri asla kaldırılmayacak ve bu günlerin anısı soylarında asla yok ol¬mayacaktır.
Purim olayları bugün İran diye adlandırılan topraklarda yaşanmış olup, bu devrin kalıntıları da bu Ülkededir. Bugün bu büyük olay, çoğumuz tarafından bilinmemekte, hiçbir tarihçi bu olaylardan özellikle bahsetmeyerek, aslında Yahudilerin ne derece soy kırımcı bir nesil, ırk olduğu saklanmaktadır.
Yukarıdaki sözleri okudunuz, işte Yahudilerin düşmanlarına yaptıkları. Düşmanlarını siyasi olarak yenmeleri onlara yetmiyor. Hatta düşmanlıklarını ortadan kaldırıp, tersine çevirmeleri de onların kinlerini, nefretlerini yatıştırmıyor. Kendilerine zarar vermeyi planlayanlardan hiç kimse onla¬ra karşı koymadı, çünkü çeşitli uluslar şimdi Yahudilerden korkuyordu diye de çok açık yazdıkları halde, onlar bu insanlara nasıl davranıyorlar, işte burası çok önemli.
Hâlbuki peygamberimiz kendisine saldırmayan hiç kimseye savaş açmamıştı. Hatta daha önce düşman oldukları açık belli olduğu halde, onları kazanmak için çaba göstermiştir. Çünkü sana düşman olana, sen dost elini uzatacaksın ki, onlara doğruları anlatıp, dostluklarını kazanacaksın. İşte aradaki inanç farkımız. Bakın onlardan korkar hale gelenlere bile, onlar neler yapmış sonunda özetleyelim.
(5Böylece Yahudiler tüm düşman¬larını kılıçtan geçirdi, bunun sonucun¬da ülkede kan döküldü, yıkım oldu.)
(6Yalnız Sus Kalesi’nde Yahudiler beş yüz kişi öldürdü.)
(. Krallığın öbür illerinde kim bilir neler yaptılar?)
(ve kentte üç yüz erkek öldürdü¬ler.)
(16Kralın illerinde yaşayan öbür Ya¬hudiler hayatlarını korumak ve düşman¬larından kurtulmak için toplandılar. Düşmanlarından yetmiş beş bin kişiyi kılıçtan geçirdiler.)
Yukarıdaki katliamlara uğrayanlar, karşılık verecek güçleri olmayan toplum, bunu unutmayalım. Fakat Yahudi düşmanları bunlar. İşte Yahudi zihniyeti. Ya sonradan bizlere düşmanlık yapmaya kalkarlarsa? İşte sırf bu düşünceden kurtulmak için, düşmanlarının soylarını kurutmak adına, nasıl bir katliam yapıyorlar. Çoluk, çocuk demeden yok etmenin, kendilerinin hakkı bir davranış olarak görebilmek, aklın ötesinde şeytanın bile yapabileceği bir davranış değildir. Özellikle erkekleri öldürerek, soyların yok olmasını sağlayanlar, bugün aynı yöntemi, Filistinlilere kullanmıyorlar mı?
Bir toplum, bir ırk kendisini sevdiremeyen bir millet, işte karşısındaki toplumdan ancak böyle pervasızca intikam alır. Birde onlara Osmanlının nasıl kucak açtığını düşünün. İşte millet olarak aramızdaki fark, şükürler olsun. Bu apaçık SOYKIRIMDIR. Ama kendileri soykırım yaptığında, soykırımdan söz etmeyenler, kendilerine yapıldığında takındıkları tavır düşündürücüdür.
Geçen gün bir haber dikkatimi çekti. 27 Ocak Uluslararası Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü nedeniyle, tören yapıldı diye yazıyordu ülkemizde bir gazetede. Bu anma gününde, kendi ırklarının soykırıma muhatap olmalarını anıyorlardı. Buraya katılan ilk Türk üst düzey yöneticilerin katılmaları dikkat çekti, diye yazıyordu haber başlığında.
Elbette onlara yapılanları kınıyoruz. Ya onların geçmiş yüzyıllarda toplumlara yaptığı ve kendi kutsal kitaplarında yazan toplumlara reva gördükleri soy kırımları kimler kınayacak? Bu düşüncenin, zihniyetin yanlış olduğunu, kalplerinde insanlık kırıntılarından olsa gerek, toplumlarının kendi soylarının, geçmişte yaptıklarını Dünya halkları duymaması için, ellerinden geleni yapıyorlar ve duyulmasın diye önlemler alıyorlar. Gerçi bunu da başarıyorlar. Bu olayı hangimiz daha önce duymuştuk, bir düşünün isterseniz.
Lütfen bu yazıyı dostlarımızla paylaşalım ki, karşımızdaki soykırımcı bir nesil, çok daha iyi anlaşılsın. Çok ilginçtir ki yaptıkları bu soy kırımların asla unutulmaması için, bu olayın kuşaktan kuşağa aktarılması isteğidir. Bakın soylarının devamının da, nasıl aynı şekilde davranmasını istiyor.
( Kendi soylarından olanların ve onlara katılanların da aynı şekilde davranma¬larını salık verdiler. )
Bu anıyı soylarında taptaze yaşatmak isteyen bir ırk, nasıl olurda insancıl ve karşısındaki topluma Allahın yarattığı bir kul olarak değer verir, hiç düşündünüz mü? Bu sorumun cevabını da, sizler nefsinizde değerlendiriniz.
Yine aynı kitabın 10. bölümünde bakın Yahudiler kendi ırklarını nasıl görüyorlar. Böyle bir ırk, böyle bir nesil hayalinizde canlandırabiliyor musunuz? Lütfen aşağıdaki sözleri, zihniyeti bir an karşınızda canlandırın, hayal edin. Daha sonrada bu Dünya nasıl bir tehlike ile karşı karşıya, onları da düşünün? Tabi düşünme, akıl etme melekemiz hala yerinde duruyorsa. Bir gün Dünya Yahudi zihniyetinin ne olduğunu, kendilerine de zarar vermeye başladığında farkına varacaklardır, tabi iş işten geçmediyse.
ESTER 10:
5Uluslar, Ya¬hudi adını ortadan silmek için birle¬şenlerdi.
6Tek ulus, benimkidir, İsra¬il’dir. Tanrı’ya yakardılar ve kurtul¬dular. Evet, Rab ulusunu kurtardı, Rab bizi tüm bu kötülüklerden kurtardı. Tanrı uluslar arasında asla görülme¬yen belirtiler ve doğaüstü olaylar oluş¬turdu.
7O, iki yazgı saptadı, biri kendi ulusu içindi, öteki de tüm öbür ulus¬ları ilgilendiriyordu.
8Bu iki yazgı Tanrı’nın tüm uluslarla ilgili olarak sapta¬dığı saatte, zamanda ve günde ortaya çıktı.
9Böylece Tanrı ulusunu anımsa¬dı ve mirasını korudu.
Yahudiler tüm insanlığı ikiye ayırıyor ve bakın ne diyorlar?
5Uluslar, Ya¬hudi adını ortadan silmek için birle¬şenlerdi.
6Tek ulus, benimkidir, İsra¬il’dir.
Ne kadar ilginç değil mi? Tek gerçek ulus, Allahın sevdiği ulus, kendi ulusları olduğunu söylüyorlar ve karşısındaki uluslar içinde kendilerine düşman olan, daha açıkçası kendisinden olmayan uluslar olarak ayırıyor. Tek ulusun İsrail olduğunu söyleyen bir zihniyetin, bu insanlığa neler yapabileceğini siz hayal edebiliyor musunuz? Hiç sanmıyorum, doğrusu ben hayal dahi edemiyorum. Rabbim bunların şerrinden ülkemizi ve Dünya uluslarını korusun ve gerçekleri görmemizi sağlasın.
Şu sözleri söyleyen ve tüm insanlığı biz ve diğerleri diye ayıran bir inancın, nasıl bir inanç olduğu, şeytanın bile söylemeye korkacağını düşünmüyor musunuz?
7O, iki yazgı saptadı, biri kendi ulusu içindi, öteki de tüm öbür ulus¬ları ilgilendiriyordu.
Allahın ulusu olarak, yalnız Yahudiler kendilerini görüp, şu sözlere inanıyorlarsa, bu toplumdan ne beklersiniz siz.
9Böylece Tanrı ulusunu anımsa¬dı ve mirasını korudu.
Yani Tanrı kendi ulusu olarak Yahudileri hatırladı ve onları korudu. Acaba diğerleri kimin ulusu ve kulları? İşte Yahudi zihniyeti. Ben Allahın ulusuyum, sizlerde bizlerin emrinde emir kullarısınız düşüncesiyle, karşısındaki insanlara, topluma bakanlardan, ne insaf beklenir, nede katlettikleri insanlar için özür beklenir. Aksini düşünen Yahudileri tanımıyor demektir.
Yüzlerce yıl öncesinden günümüze kadar, tüm Dünyanın içine sızmış, hatta karşı dinlerin içine girip, onlara kendi inançlarını benimsetmiş bir ırk, bir nesil ile bugün karşı karşıyayız. Ama bunların maskeleri, Allahın izniyle düşüyor. Bizlere düşen hep birlikte bu gerçeklerin farkına varıp, dinimize soktukları hurafelerden temizlenip, Rabbin saf, katıksız, halis dinine, kitabına sarılıp, gerçek İslam ı yaşamalıyız.
Bizler bunun bilincinde olmadığımız çok açık. Çünkü Yahudilerin içimize soktukları hurafe inanç ve nifak tohumlarını fark edip, içimizden çıkarmaya çalışanlar ile bu gerçeğin farkında olmayanlar arasındaki atışmalara, sanırım karşıdan bakarak, kıs kıs gülen Yahudileri artık sevindirmeyelim.
Kur’an ın apaçık gerçeklerine bakarak, içimize soktukları fitneleri el birliğiyle, bölünmeden tek yumruk olarak temizleyelim. Birlik ve beraberliğimizi bozmayalım ki, Yahudi zihniyetini sevindirmeyelim.
Yahudiler bugün Avrupa ve Amerika toplumlarının içine, çok sinsice sızmış ve çok özel yerleri ellerine geçirmişlerdir. Bundandır ki Filistinli kardeşlerimize yapılan katliamlara, hepsi seyirci kalmışlardır. Sizlere sormak isterim, Filistin de katledilen, ya da kendi vatandaşlarımız için yapılan katliamların adaletini, Yahudilerin sinsice girdiği Uluslar arası adalet mekanizmasın da aramamız, doğru bir davranış mı olur? Kendimizi ve halkımızı lütfen kandırmayalım, gerçeklerle yüzleşelim artık.
Bizler Türk halkı olarak, uyuduğumuz uykudan uyanmadığımız sürece, bizlere daha çok ninni söyleyenler çıkacaktır. Lütfen kendimize gelelim ve bizleri bizden birileri ile uzaktan yönetmelerine izin vermeyelim. Yahudiler ve ülkemizin düşmanları, hem geçmişte hem de günümüzde, bizleri en değerli saydığımız inancımızla aldattılar ve aldatmaya devam ediyorlar.
Yahudi zihniyeti ile mücadele etmek istiyorsanız, onun yol ve yöntemlerini çok iyi bilmeli ve ona göre önlemler almalıyız ki, onun kapanına düşmeyelim. İşte bende bu yazımda bunu anlatmak istedim. Biz Müslümanlar Allahın yarattığı hiçbir kula, topluma düşman olamayız. Düşmanlık Müslüman a yakışmaz. Fakat Allahın yarattığı kul, eğer şeytanla işbirliği içindeyse, karşısındaki toplumlara acımazsızca davranıyorsa, işte onlara da almamız gereken önlemler elbette olacaktır, olmalıdır.
Dilerim bir gün çok geçmeden, uyuduğumuz uykudan uyanırız. Bizler geçmiş yıllardan günümüze kadar, anlatılan masallarla öyle derin bir uykuda uyumaya devam ediyoruz ki, adeta uyurgezer olduğumuzun farkında bile değiliz. Yine dilerim Rabbimden inşallah, bizleri yönetenler tüm bu gerçeklerin farkına varıp, esaretimizin zincirini kırarlar.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.