- 1524 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KISKANÇLIKTAN BENCİLLİĞE
“Sevmek yerine sahip olma duygusunu egosunda barındırır. Besler büyütür ve içini kemiren bir canavar yaratır”
Her insanda az da olsa kıskançlık vardır ve sevdiğini kıskanır. Art niyetsiz ve hastalıklı olmayan insanlarda zarar verici değildir ve kontrol altında tutulabilir. Fakat aşırısı kesinlikle bir sevgi gösterisi değil, hastalıktır.
Kişiyi esir alan, aklını ve mantığını sürgüne gönderen bir hastalıktır kıskançlık.
Durduk yerde paranoyalara sebep olur, şüphe doğurur. Oysa aklına getirdikleri, ne yaşanmıştır ne de yaşanacaktır. Duygularının esaretinde kafasında kurguladıkları birer hayal ürünüdür. Üstelik bu kişiyle/sevgiliyle sınırlı kalmaz. Dereceleri farklı olsa da yakınındaki eş-dost-arkadaş-akraba da kıskançlıktan nasibini alır.
Kıskançlık kompleks sahibi insanlarda had safhadadır ve adeta bir canavardır. Dışa vurduğunda sevdiklerine, çevresine, ilişkilerine telafisi olmayan zararlar verir. Yakar-yıkar. Dışa vurması frenlendiği zaman da kişiyi kemirir, için için eritir ve tüketir.
Kıskançlık, canlı hayatının her cephesinde yaşanır.
Karşınızdakinin benzeri ya da tıpatıp aynısı, belki daha fazlası (bizde ve ya sizde) ne fark eder. Üç aşağı beş yukarı, hepsi birbirine benzer. Hem duygusal ilişkilerde hem de gündelik hayatta çoğu zaman üzüntüyle sonuçlanır. Eşini kıskandığı için bıçaklayanlar, sokak ortasında kurşunlayanlar, yaralayanlar, öldürenler, yüzüne kezzap dökenler, sebepsiz şüphelenenler, dışarı tek başına göndermeyenler, karşı cinsle konuşmasına izin vermeyenler, ev veya mahalle değiştirenler, baskıyla, tehditle hayatını hem kendisine hem de sevdiğine zehir edenler, ana avrat sövenler ve boşanmanın eşiğine gelen çiftler o kadar çok ki çevremizde.
Ne kadar ilgi gösterirseniz gösterin, ne kadar çok severseniz sevin, yine de sevgi yeterli değildir hastalık derecesindeki kıskançlıkları önlemeye. Kıskançlığı hastalık derecesinde olan kişiler, doktor yardımıyla kıskançlığı tetikleyen nedenlerden belki kurtulabilirler. Kurtulmasalar bile, en azından güven duygusu kazanıp, sevdiklerine ve kendilerine eskisi gibi acı çektirmeyebilirler.
Kıskançlığı tetikleyen sebeplerden bazıları şunlar olabilir mesela:
İçinde bulunulan hayat şartlarının kötü oluşu.
Değersizlik, mutsuzluk, yalnızlık ve çaresizlik hissi.
Özenme, imrenme, hırs ve öfke.
Kendine güven eksikliği, alçak seviye duygusu (aşağılık kompleksi).
Karşısındakine güvenememe. Onun güven vermeyen halleri.
Takıntılar ve saplantılar.
Bir başkasının sahip olduğu ev, iş, eş, eğitim, vs.
Devam etmekte olan bir hastalık (depresyon vb rahatsızlıklar).
Kaybetme korkusu ego(ben) nun öz savunması….
Kimilerine göre kıskançlık sevgisizlikten kaynaklanıyor. Oysa kıskançlık; sevgisizlikten veya sevgiyi esirgemekten değil, aşırısını istemekten kaynaklanıyor. Çok seven eşler, kardeşler veya komşular, hatta arkadaşlar birbirini neden kıskanır. Elde etmek için, hükmetmek, büyümek, yücelmek için, alt etmek için, ‘benim, işte benim, ben her yerin sahibiyim, herkesten üstünüm, kadın gibi kadınım, erkek gibi erkeğim, elde edeceğim veya ettim işte…’’ düşüncesi. Çünkü sevgiyi çürüten ego devrededir. Her zaman egonun baskın çıktığı yerde kıskançlık devreye giriyor.
Kıskançlığın zarar verici olanının adı hastalıktır bence. Çünkü sahip olduğunu değil, sahip olamadığını elde etmeye çalışmaktır, tam anlamıyla sahiplenmek ve ezmektir.
Ego meselesi.
Kıskançlığın freni patlamışsa saldırılar başlar.
Canlı, tehlike arz eden potansiyele sahip olduğunu bilse de bilmese de fark etmiyor. Ego devreye giriyor, bilinci bencilliğine köle oluyor.
Kıskançlık devamlı tehlike arz eder. İnsani değerlerden yavaş yavaş sıyrılıp, hayvanileşmeye doğru yüz tutar. Çünkü kıskanç canlı doyumsuz canlıdır, doyumsuz canlı da tehlikelidir. Tehlike kimedir, nerededir, ne zaman atağa geçer bilinmez.
Açlık, neye açlık olursa olsun, insanı tehlikeli yapar. İnsanlığın başına gelen musibetlerin müsebbibidir.
Gözlemler ister-istemez bir takım sorular getiriyor akla. Kimlik ve kişilik, iyilik ve doğruluk- sevgi ve nefret, arzu ve şehvet açlığı tavan yaptığında, ruh ve beden sınır tanımıyor.
Ego baskın çıkmadığı sürece, insan bilinci sınır taşlarını kendi isteğine göre yerleştirme yeteneğinde olmalı. Kişi duygularını bastırmak yerine, köklerine inip analiz etmesini bilmelidir. Böylece hastalık tedavi edilebilir, kontrol altında tutulabilir.
Yeniden doğuş olmalı.
İnsan kendini yeniledikçe, düşünceler de yenileniyor. Dün yaptığımız bugün bize anlamsız gelebiliyor. Kişi içinde bulunduğu baskıların kısıtlamalarından kurtulup, evrensel kültürün zenginliğine yelken açtığında kendini yenileyecek ve güven duygusu kazanacaktır. Güven duygusu insanları birbirine yaklaştırır, sevgiyi- saygıyı artırır.
“Kıskançlık bencilliktir, sevgiyi kemirir.”
Müsade Özdemir
YORUMLAR
kıskançlık üzerinde ki tezinizi kutluyorum...kıskançlık aslında paylaşamamak birazda sevdiğiniz insanın dediğiniz gibi sevgisinin yetersizliğinden şüphe duymaktır. aslında insanın doğasında her türlü iyi kötü huy vardır ancak bunu dengelemek gerekir. buda yaşadıkça iletişim kurdukça birbirimize saygı güven ve sevgi duydukça sağlıklı ilişkilerle huzur ve mutluluk yaşama yayılacaktır... yazdıklarınız ve konularınız gayet anlaşılır ve akıcı kaleminiz daim olsun saygılarımla..