- 583 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HEMEN YANINA İKİ KİŞİ AL VE...
HEMEN YANINA İKİ KİŞİ AL VE...
-Hemen yanına Efrum ve Goboyu alıp şu karşıdaki tepeye tırmanıyorsun...
-Efrum son çarpışmada ağır yaralanmıştı... Sefere çıkmadan önce uğradım. O koca gövde erimiş, ufalmış, çocuk gibi olmuş...
-...
-Batı kanadını Gobo koruyor. En zayıf tarafımız biliyorsun. Oradan gelirlerse işimiz biter.
-Grebo ve Knebul o zaman.
-Knebul mu? O daha ağzı süt kokan bir çocuk. 50 kiloluk hafif bir gürzü taşırken dahi zorlanıyor.
-Peki Grebo? Grebo iyidir.
-Grebo maalesef geçtiğimiz çarpışmada sizlere ömür.
-Deme. Hiç haberim olmadı. Güçlü bir savaşçıydı.
-Kafasını bulamadık.
-...
-Nefgu, Stegel, Maro...
-Nefgu olabilir ancak sabahtan beri çarpışmanın göbeğinde. Yorulmuştur. O tepe de oldukça sarp görünüyor. Biz de yardım edemeyiz. Son zamanlarda çok kilo oldu. 130 olmuştur...
-O kadar kilo aldı mı?
-Dikkat etmiyor kendine, evlendikten sonra iyice koyverdi.
-Stegel’in nesi var?
-Bir şeyi yok. Gelmedi.
-Gelmedi mi?
-Biliyorsun 40 yaşın üzerindekileri zorunlu olmadıkça sefere çıkarmıyoruz.
-Stegel kırkı geçti mi?
-Geçmiş, ben de yeni öğrendim.
-Hayret, hiç göstermiyordu.
-Evet.
-Maro?
-Stanköylü Maro?
-Evet o.
-Maro’yu astık.
-Ne! Nasıl, neden?
-Karşı tarafa bilgi verirken yakaladık. Aslında uzun zamandır şüpheleniyorduk, sonunda yakayı ele verdi şerefsiz.
-Neden bütün bunlardan benim haberim olmuyor? Peki, Gabil, Proka, Nedem, Efru...
-Proka şu anda hastane çadırında can çekişiyor. Sol kürek kemiğinin altından giren bir mızrak karnından çıkmış. Mızrağı çıkarmışlar ama...
-Kötü olmuş.
-Nedem de ondan farksız durumda. Son gördüğümde sol kolunu diğerinin altına kıstırmış yürüyordu...
-Nasıl yani...
-Fazla gidebildiğini sanmıyorum.
-Gabil peki. Gabil hatırladığım kadarıyla iyi bir savaşçıydı.
-Hala da iyi bir savaşçı. Merkezde bıraktığımız küçük birliğin başında o ve Trako var.
-Trako da burada değil yani.
-Maalesef.
-Efru yaşıyor mu bari.
-Yaşıyor. Sağlığı gücü de yerinde...
-Ve...
-Yalnız son zamanlarda biraz tuhaflaştı. Kendi kendine konuşuyor, karşısında olmayan birine ellerini kollarını sallaya sallaya, heyecanla bir şeyler anlatıyor. Tabii bunların savaşçılığına bir etkisi yok ama yine de...
-Mohak, Drandu, Gabli...
-Drandu şerefsizi ortadan kayboldu. İşlerin kızıştığını görünce tabanları yağladı anlaşılan. Zaten hiç güvenememiştim ona. Şimdiden Suldinom yolunu yarılamıştır.
-Hiç beklemezdim.
-Ben şaşırmadım. Gabli? Gabliyi çıkaramadım.
-Kalaydonlu Gabli.
-Kalaydon’u son savaştan sonra Subrak’a bırakmak zorunda kalmıştık biliyorsun.
-Doğru ya.
-Mohak da oralıydı.
-...
-İşin doğrusu oldukça iyi en az iki düzine savaşçı şimdi karşı saflarda.
-Kötü olmuş.
-Evet.
-Peki ya Sieka, Barbo, Nubba, Abriko
-Abriko gelmedi.
-Neden? O da mı kırkını geçti yoksa.
-Yok o daha genç sayılır. Kaynanasından haber gelmişti geçen ay. Kaynatası vefat etmiş, kadın da yalnız başına kalmış. Onu almaya gitti Surtepesi’ne...
-Uzun yol.
-Bir ay sürüyor. Dönüşü de var. Bizim bu sefer meselesi çıktığında o yoldaydı anlayacağın. Haberdar olması gelmesi.... Uzun iş. Nubba’yla Sieka buradalar.
-Barbo? Barbo yok mu?
-Koca Barbo. Evet iyi savaşçıdır gerçekten ama...
-Ama?
-Gözleri iyice bozuldu. İki metre önünü zor görüyor. Görüntüsü ürkütücü diye sefere getiriyoruz. Aslında pek bir işe yaradığı yok. Karargah çadırının önünde nöbet tutuyor genelde.
-Tamam, Nubba ve Sieka da işimizi görür.
-Stek! Stek buraya baksana.
-Evet.
-Bana Nubba’yla Sieko’yu çağırsana...
-Milenköy’lü Nubba mı?
-Evet o.
-Gelebileceğini pek sanmıyorum.
-Neden?
-Atı kaçmış.
-Nasıl, anlamadım.
-Atını çok sever bilirsin.
-Yaa..
-Hayvan bir şeyden ürkmüş artık nasıl olmuşsa. Nubbayı sırtından atıp dört nala koşmaya başlamış. Bizim Nubba da peşinden... Kimbilir neredeler...
-Sieko?
-Sieko. Kuzey cephesinde ama çağırmasanız daha iyi.
-Ne demek o?
-Sanırım uyuz olmuş, sürekli kaşınıp duruyor. 10 metre yakınına kimse yanaşmıyor. Yemeğini, suyunu bir kayanın üzerine koyuyoruz, gidip alıyor.
-Nasıl olur? Yok mu boşta iki-üç kişi.
-Balom ve Tefer yakınlardaydı ben bir bakayım.
-Hiç bakma Stek!
-Neden?
-Balom, Morbey, Tefer ve Gusar’ı iaşe bulmaları için son geçtiğimiz köye gönderdim. Yanlarına da ikişer katır verdim. Gelmeleri yarını rahat bulur.
-İaşemiz bitti mi?
-Evet. Anlaşılan savaş da uzayacak gibi.
-Öyle görünüyor.
-Sen söyle boşta kim var?
-Orgon ve Vedkal gözüme çarpmıştı biraz önce.
-Orgon’u unut. Sol gözüne bir ok saplanmıştı.
-Vedkal. Vedkal’ı bul o zaman.
-Bakayım...
-Vedkal’ı bulamadım Frego ve Kudar’la birlikteymiş en son.
-Tamam onlar da olur.
-Hava da kararmaya başladı.
-Yaaa.
-Kötü oldu. Olmadı bu şimdi.
-Niye?
-Bende tavuk karası var gece hiç görmem.
-...
Zafer ŞENGÜL
06.08.2012
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.