- 623 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Daldaki Armut (Çocuklar, Gençler ve de Çocuk ve Genç Kalanlar İçin:)
Biz küçük bir sahil şehrinde oturuyoruz. Ben henüz bebekken babam öğretmen olarak bu şehre gelmiş, sonra da buraya yerleşmişler.
Denize yakın bir mahallede bahçe içinde bir evimiz var. Annem babam ve iki kardeşimle birlikte yaşıyoruz.
Dedem misafir geldiğinde bahçemize meyve ağaçları dikmiş. Armut, elma, erik hatta bir de tesbih ağacımız var. O ağaçta kuru meyve gibi boncuklar büyür. Anneannem onları toplar, delerek ipe dizer ve tesbih yapar.
Baharda bütün meyveler çiçeklenir, sonra Allah o çiçekleri sulu, tatlı meyvelere dönüştürür ve biz onları afiyetle yeriz. Tabi Allah’a şükretmeyi unutmayız.
Armut ağacımız bu yıl çok az meyve verdi. Çok küçük bir ağaç ve üzerindeki armutları sokaktan geçen çocuklar koparmışlar. Kala kala bir tane armut kalmış.
Annem bunu görünce kardeşlerime ve bana tembih etti. "Sakın o kalan armutu koparmayın. İyice olgunlaştığında ben üçünüze bölüştüreceğim, hepiniz tadacaksınız" dedi.
O gece yattığımızda küçük kardeşim, "canım nasıl o armutu yemek istiyor biliyor musun, koparsam mı?" deyince ona annemin sözlerini hatırlattım. Birkaç gün daha beklememizi söyledim.
Sabah okula gitmek için hazırlandık. Ben ve kız kardeşim yakınımızdaki aynı okula gidiyorduk. Babam da okulun müdürü olduğu için onunla birlikte evden çıkıyor, hep birlikte konuşa konuşa okulun yolunu tutuyorduk.
Ayakkabılarımızı giymek için kapının önüne çıktık. Annem ve küçük kardeşim de bizi yolcu etmek için bahçedeydiler. Birden annemin ufak bir çığlık attığını duyduk. Annem hem gülüyor, hem de armut ağacını işaret ediyordu. Ne görelim, ağacın altında küçük bahçe taburesi, dalında da ısırıla ısırıla yenmiş ve sadece çöpü kalmış bir armut.
Ben hemen dönüp küçük kardeşime baktım. Belli ki bunu yapan oydu. Kardeşim mahcup mahcup anneme bakıp şöyle söyledi:
"Ama anne sen koparmayın demiştin, koparmadım ki!"
Dipnot: Bu hikayedeki kişiler hayal ürünü değil gerçeğin ta kendisidir:))
Risale Çocuk.com
YORUMLAR
Hay Allah! Aynı olayı İzmir'den gelen afacan kuzenimle yıllar önce biz de yaşamıştık. Onun tabureye ihtiyacı olmamıştı, çünkü ağacımız o yıl dikilmişti. Çiçek açmış şekilde dikmiştik ve ilk meyvesinin olgunlaştığında nasıl olacağını merak eden babam tembihlemişti, üçüzmüş gibi olan meyveleri koparmamasını. O da sağolsun koparmayıp hepsinden birer ısırık alarak dayısının sözünü dinlemişti. Çocuk aklıyla bulduğu bu çözüm o anda ve hatırladığımız diğer zamanlarda gülmemize sebep olmuştur.
Sabah sabah geçmişe götüren ve tebessüm ettiren yazınıza teşekkürler.
Selâm ile.