- 888 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Geceyi Sar Üşümüş Bedenine
Her söz kendini anlatır biraz, kangren bir sağanak gibi ıslatır içimizdeki o hazin günlükleri
Her kayboluş ninnisi, aslında kendi kelepçeli yalnızlığımızın kırık plaklarınca döner ışığına
Söz ararız yangın bereli yüreklerimize, susmaz haykırışlarımız, sönmez aşk yangınlarımız
Kulağımızdaki o sonsuzluk sesleriyle bitmez ruhumuzdaki yüce aşka müptela nöbetlerimiz
Göz ucuyla süzdüğümüz, süzüle süzüle kendimize döküldüğümüz bir yıldız çığlığıyla yalnızlıklar asarız gecelerde şiirin ıslak dallarına. Güneşli yaşanılırlıklar dileriz kınalı avuçlarımızla hayattan, ömürsüz aldanışların terkisinde aşka giderken. Sevdanın düeti kalır geride, umutlarla düşünüşlerle ve kendimizden gidişlerle avuçlarımızdaki çizgileri izler iken.
Yolculuk gürültüleriyle kendimize sarıldığımız bir anın güvertesinde ucuz sözlerden büyük şiirler serperiz denizlere, dokundukça dalgalanır ellerimiz, okşandıkça kanar yüreğimiz ve sokuldukça kendimize uzaklaşır denizlerimizden o hicran yüklü gemilerimiz. Vakit hep aşktır yine de, umutların kandillerinden hüzün akar ve ömrümüzün kırık raylarından sevdanın trenleri gelip geçer.
Yokluğa çıkan yolların ve hüzne sapan yılların satır aralarından bir şiir seçeriz bir gün kendimize, isimsiz serzenişlerle noktalamak için. En yanık tarafımıza asarız aşkı, kendi saltanatımızda mutluluğu ve umudu ağırlamak istedikçe. Üşür sevda, kırılır ellerimizin çizgileri, biz zemheri bir düşünüşle gönlümüzdeki o hazin hıçkırıkları gövdemize gömdükçe.
Onulmaz sendeleyişlerin mutluluk valsında bir başka uzanır yüreğimiz düşlere ve biz bunun için aşina bir resim gibi bakmaktan korkarız tepemizde dönen çıldırtıcı güneşe. Hep o yüce mevsimi bekleriz ve dünlerin resimlerine bakarak derin derin iç çekeriz. Ruhumuzdur oysa özleyen ve bedenimizdir bizi bir başınalığın kırlarında yalın ayak gezdiren.
Hangi düşün kıymığı batarsa tene, defalarca hatırlanacak bir düşünüşün ritmini saklar kendi içinde. Hangi kapının duldasında nefeslenirse yürek ve hangi acının kirmeninden sükûneti emzirirse düşlerimiz, odur dileğimiz. Odur beyazın asil resti ve odur kumun fosilleri duyumsamama arzusu. Biz içimizdeki o ışın tarlalarından haberci göndeririz aşka, bir küçük gölet arar yalnızlığımız uzatırız ayaklarımızı bir nehire çocuklar gibi kahkahalar atarak.
Kalabalığı koynuna dileyen, vakti gelince bizi bile istemeyen yorgun bir gecenin düş ağrısı başlayınca hiçbir şarkı kar etmez elemli yalnızlığımıza. Hicaz besteler düşer günlüklerimize, şiire şafak sürtünür, gün kendi içinde ışıltılara bölünür ve bir yel saçlarımızı okşayarak gülüşümüze bürünür. Oysa her sancı kendini izler sırları dökülmüş aynalarda, özlemin rayları ıslak bir düşü taşırken çok uzaklara.
Kayıp bir ülke içinde sonsuzluk yakarıları okuruz, içimizdeki varsıl tümcelerin ücra atölyelerinde yaşam giysileri dikerek kirli bedenimize. Avuçlarımızdaki sol ağrıları yüreğimize götürdükçe ve onulmaz düşüncelerle kendi yapımızı şiirle sıvadıkça rüzgâr bir mevsim dışarıda kalır. Her sancı, kendi limanlarına çağırırken yorgun gemileri bir el düşer gövdeden, saçılır şiir ak kâğıtlara. Yankı tepesine kuşlar tüner, ruhumuzdaki varsıl bekleyişlerin oyuklarına sancı girer. Her fısıltı duru bir nehirdir, rüzgârla işbirliği yaptıkça denizlere bile rest çeker.
Ateşin ellerinden suya üşüşen şehirler gibi uzaklardaki rüzgâr iniltilerini dinleriz, avuçlarımızdaki yalnızlık titreşimlerini hicazkâr gölgelere gizleyerek. Eskimiş kırılganlıklar büyütürüz içimizde, yüreğimizin fikrine üşüşünce miadı tükenmiş ayrılıklar. Gökler ayna olur, sular göğsümüzdeki asil şavkıma, alır gideriz hür düşüncelerimizi uzaklara, yapayalnızlığın limanlarına uykusuz gülüşlerimiz demir atar, yaşamın gerçeği soyununca üşümüş sularda.
Bazen bir ırmak olup sevinin serin kanatlarına tutunmak, hızla akan zamanı yaka paça durdurmak isteriz. Bazen ilkbaharlardan sorarız isimsiz düş çiçeklerini. Onulmaz yaraların kangrenleştirdiği bedenimizdeki sevda izlerini göstermeyi dileriz. Bazen umulmadık hamlelerle, sorularla, ünlemlerle ve virgüllerle anla/tırız hayatı, hiçbir nokta düşmez hayat paylaşımlarına. Çünkü bizler yaşamanın, sevmenin ve var olmanın dayanılmaz hazzıyla bu ömür hapishanesinde görüş günlerini sabırla bekleriz.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Her söz kendini anlatır biraz, kangren bir sağanak gibi ıslatır içimizdeki o hazin günlükleri
Her kayboluş ninnisi, aslında kendi kelepçeli yalnızlığımızın kırık plaklarınca döner ışığına
Söz ararız yangın bereli yüreklerimize, susmaz haykırışlarımız, sönmez aşk yangınlarımız
Kulağımızdaki o sonsuzluk sesleriyle bitmez ruhumuzdaki yüce aşka müptela nöbetlerimiz
TEŞEKKÜRLERİMLE..