- 676 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Amaçları Yalnızca ‘ Yaşamak’
İnsanlar olgunluk yaşına geldiklerinde, küçük yaşlarından itibaren belirledikleri hedeflerine ulaşmış, okulunu bitirip bir meslek sahibi olmuş, evlenip aile kurmuş, artık yaşamdan başka beklentileri ve hedefleri kalmamış, hatta kendi deyimleriyle; ‘unlarını eleyip, eleklerini asmışlar’dır.
Yaşadığı ortama ve kültür düzeyine göre kendine göre bir uğraş bularak, kimi kahvehanede, kimi alışverişte, kimi televizyon izleyerek vakit öldürür. Bu insanlar için hiçbir gün bir önceki günden farklı değildir ve bu tekdüze yaşam içinde hepsi ölümü bekler hale gelir.
Böyle yaşayan kişi, sabah uyandığında, bugünün de diğer günlerden bir farkı olmadığını düşünür, ancak bundan şikayetçi de değildir. Çünkü onun yaşadığı her günün hedefi, sadece önünde yaşayacağı vakti en eğlenceli bir biçimde geçirebilmektir. Hatta gece olduğunda yaptığı kritik sonucunda, günü eğlenceli geçirdiğine kanaati gelirse, o günü gerçekten değerlendirdiğini düşünür.
Bu çarpık mantığa sahip insanların hayattan beklentileri yalnızca yaşamaktır. Bu yanlış bakış açısı, sadece işi olmayan yaşlılarda ya da emeklilerde değil, toplumun her kesiminde, her yaştan insanda görülebilir. Yaşam amaçları yalnızca ‘boş vakitlerini değerlendirmek’ olan bu insanların, televizyon programları izlemek, yemek yiyip, yatmakla geçen yaşamları, aslında onlara nedenini bilemedikleri büyük bir sıkıntı verir.
Sürekli farklı heyecanlar arayan, ancak buldukları her yeni şeyden çabucak sıkılan bu kişiler, can sıkıntılarına çözüm bulabilmek için, yaşamlarını rahatlıkla tehlikeye atarak çoğu zaman güvensiz ortamlarda eğlence ve huzuru ararlar.
Şans oyunlarına yönelmenin, içki, sigara ve uyuşturucu bağımlılığındaki artışın en önemli nedenlerinden biri de genç, yaşlı, kadın, erkek, zengin, fakir ayrımı olmaksızın insanların birçoğunun yaratılış amacından uzak yaşamalarıdır.
Ölümü ve ahireti unutarak boş işlerle oynayıp oyalanan bu kişilerin, artık yaşamdan hiçbir beklentileri kalmamıştır. Onnlar dünyada bulunma nedenlerini ve hayatlarının amacını sorgulamayan, din ahlakından uzak, gaflette yaşayan kimselerdir.
Onların hali aklı baliğ olmamış çocuklara benzer. Çocuklar için oyun önemli bir olaydır. Büyüklerle oyun oynamayı da severler. Ancak büyükler bir süre oynar sıkılırlar. Çocuklar ise aynı hatta daha da artan bir hevesle ve ısrarla oyunu sürdürmek isterler. "Bu kadarı yeter deseniz" de bırakmazlar. Tıpkı dünya hayatında oynayıp oyalananların durumu gibi. Onlarla birlikte olmak mümini sıkar, onların zevk aldığı-ya da aldığını zannettiği- şeylerden mümin sıkılır. Gerçeğe davet etseniz de onlar çocuk gibi oyalanmayı sürdürürler. Kur’an’da birçok ayette bu insanların ruh halinden söz edilir:
Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azab) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp-oynasınlar, oyalansınlar. (Mearic Suresi, 42)
Bu insanların, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak, salih amellerde bulunmak, Rabb’imize yakınlaşmak için vesileler aramak ve hayırda yarışıp öne geçmek gibi bir amaçları yoktur ve ömürlerini rahatlıkla tüketirler.
Yaratılış amaçlarından yüz çevirerek ömürlerini Allah’a kulluktan uzak geçirmiş olan, sadece kendilerince iyi yaşamayı amaç haline getiren bu kişilerin, ölümle birlikte, yaşadıkları gafletten uyanıp şuurları açılır, ancak duydukları pişmanlık ve ağızlarından çıkan “keşke” sözü, onlara hiçbir yarar sağlamaz:
Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim." (Fecr Suresi, 24)
Haber Hilal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.