- 562 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ALEX'İN GÜNLÜĞÜ-7
Gözlerim, kalın camdan yapılmış hücrenin içindeki ailem için dolmuştu.Zayıflığımı kendi içimde bastırmak için kendimi fazlasıyla sıkıyordum.Özellikle Mary’ e cesaret verebilmek adına güçlü durmaya çalışıyordum.
Yanımdaki peruk giymiş kadın boğazını ıslatak dikkani ona vermem için iki kez öksürür gibi yaparken,
-Gördün işte ailen emin ellerde.Bize güven Alex. Onların hayatta kalması istyorsan şimdilik burda kalmalarına izin vermelisin.Bu arada sana bu seçim şansını vermekte istemiyoruz. Olaylar senin düşündüğünden de öte uç boyutlarda.
-Neden ben ? Hiç mi başka adamınız kalmamıştı.Ve ailemi neden bu işlere karıştırdınız ?
Bunları dişlerimi sıkarak ve sakinliğimi bastıramayarak sinirli bir sesle söylemiştim.
-Alex bunu senden başkası başaramaz.Son gönderilen kişi deşifre olmuş.En yetenekli adamımızdı şu an bir morgun köşesinde iki gündür yatıyor. Seni araştırdık.Yüzlerce insanın içinde bunu yapabileceğine inandığımız tek kişi sensin. Ve ailen konusunda, burada oldukları için zamanla bize teşekkür bile edeceksin.
Bunu o kadar sakin bir sesle söylemiştiki bu sakinlik sinirlerimi iki misli artırmıştı.
Gözlerim halen karşıda cam hücrede duran kızım Mary,oğlum Sam ve eşim Lisa’daydı.Bir an onların yanına gelen uzun boylu, siyah giyimli adam, cam hücreden alıp onları benim göremeyeceğim kapalı bir kapıdan içeri sokmuştu.İşte o an hırçın bir sesle,
-Onları nereye götürüyorlar.... !
-Alex şimdilik güvende olduklarının dışında birşey diyemem.
derken peruklu kadın ince parmaklarıyla sol kolumu tutarak sağ yanımızdaki odaya yürümemiz için beni hafifce çekmişti.Kolumu yavaşca onun ellerinden kurtarıp o önde ben arkada yürümeye başladık.
Girdiğimiz odanın duvarları hala bu eski fabrikanın küflü izlerini taşıyordu.Muhtemelen bir zamanlar bu fabrikanın yönetim ofislerinden birisi olduğu belliydi. Bu eskimiş odaya uymayan, sonradan konulmuş eşyalar bu ofisi farklı bir mekan yapmıştı.
Gözlerim karşımda duran parlak ahşap masanın üstündeki 17’ inçlik iki bilgisayar monitörüne ilişmişti.En çokta sağdakine.Sekiz kareye ayrılmış güvenlik kamerasının bir karesinde Lisa,Sam ve Mary herhangi bir ev odasında birbirine sarılarak oturduklarını görmüştüm.
Kalan yedi küçük karede ise dördü bu eski fabrikanın çevresini, ikisi bulunduğumuz odaları gösterirken. Bir kare buraya ait olmayan bir labaratuvarı gösteriyordu. O an benim dikkatimi dağıtmak için peruklu kadın bana durgun bir sesle,
-Tüm yapacakların zarfın içinde yazılı.
dediğinde monitörden gözlerimi ayırıp kadını izlemeye başladım.Bir metre boyundaki çelik kasanın elektronik şifresine dokunduktan sonra kasanın sol yanında bulunan ışınlara parmak taraması yaptırmıştı.
Kasanın tıslayarak açılmasıyla içinden kalın büyükce bir zarf çıkardı.Kasayı kapatmasıyla doğru bana doğru yürüyüp zafı verirken masanın önünde duran koltuğun birine oturmamı işaret etmişti.
Şaşkınlıktan suskun ve iteatkarca onun işaret edip gösterdiği yere oturdum.Oturduğum siyah koltuğun önündeki sehbaya elimdeki zarfı bıraktım. Peruklu kadın kendi masasının başına oturuken az önce birlikte geldiğimiz kasketli, eli döğmeli ihtiyarda odaya girmişti.İhtiyar, sanki az önce bizim yanımızdaymış gibi herşeyden haberdar bir edayla,
-Açabilirsin zarfı.
-Bu zarf da neyin nesi ?
-Aç o zaman anlarsın.Fazla konuşma.Her şey orada yazılı.
Bu şekilde benimle konuşması sinirime dokunsada yapabileceğim birşey yoktu.Söyleneni yaptım.Zarfını açık ağzını sehbanın üzerine çevirim içindekileri döktüm.
Pasaportlar,kimlikler,harita,telefon, el yazısıyla bir kaç kağıt,susturucu,ondört kaliprelik bir silah ve yirmiye yakın vesikalık fotoğraf şimdi sehbanın üzerindeydi.Kağıtları elime aldığımda hesap numaraları ,telefon numaraları birde anlam veremediğim muhtemelen kodlama olana baktıktan sonra diğer kağıdı incelemeye başladım.
O an ihtiyarın ve peruklu kadının beni suskunca incelediklerinden emindim.Onun için onlara dönüp bakmadım bile.Tüm dikkatim şimdi elimde tuttuğum kağıdın içindeki isimler ve adreslerdi.
Diğer kağıtlarada bakınıp haritaya baktığımda, bazı kent merkezlerine giden yolları gösteren mavi bir kalemle çizilmiş şehir yollarını gözümle inceledim.Üç ayrı şehrin üzerine üç ayrı semboller çizilmişti.
Haritayı kenara bırakıp, tekrardan az önce elimden bıraktığım isim listelerine bir daha göz atmaya başladım.Gözüm bir anda dehşetle açılmıştı.Bu isimi yıllardır tanıdığım Komşum Albert’in ismiydi.Çünkü karşısında duran adres bunu fazlasıyla onaylıyordu.Kendimi kontrol edemeden,
-Komşum Albert’in ne ilgisi var bu işlerinizle. demiştim. İhtiyar yine o sinir bozucu ses tonuyla,
-Diğer kağıtları okuduğunda anlarsın. dedi. Diğer kağıtları okuduktan sonra. Her şeyi tekrar zarfın içerisine koyup dışarı çıktık.Çıkmadan önce binaya girerken benden alınan eşyalar tekrar iade edilmiş ve gözlerim kapatılmıştı.
Siyah minübüsün içinde ihtiyar adamla peruklu kadın yine bilmediğim bir lisanda konuşmaları beni iyice gersede elimde yapabileceğim birşey olmaması sinirlerimi iyice hırpalamaya yetiyordu.
********
O gecenin ilk ışıklarında saat 06:23 ü gösterirken Albert’in evinin kapısını çaldım.Albert’in
yıllardır erken kalktığını ve yalnız yaşadığını benden daha iyi kimse bilemezdi. Beni içeri davet etti.Salona geçtik. Bana açık mutfağındaki kahve makinesinden bir fincan kahveyi getirip ikram etti.
-Nasılsın Alex bugünlerde iyi görünmüyorsun. Lisa’yla aranızda bir sorun mu var yine ?
-Hayır.Bu aralar işlerim yoğun geçiyor.Ondan olsa gerek.
dediğimde ben kahvemin yarısına kadar gelmişken Albert son kahvesini içmiş bitirmişti.Kahverengi kanebenin üzerinde geniş bedeniyle oturan Albert’e sırtımdaki susturucusu takılmış silahı doğrultup üç el tetikledim.
İlk isabetim sol yanındaki kalbi olmuştu.Çünkü onun daha fazla acı çekmesini istemiyordum.Mavi gömleğinden akan kanları kanepe emerken yerimden doğruldum ve evden çıktım.
*****
Göz yorgunluğundan uyumuşum.Uyandığımda saat 15:45 i gösteriyordu. Peruklu kadın halen benimle aynı evi paylaşıyordu. Caddenin karşısına baktığımda Albert’i gördüm.
Kapıdan çıkmak üzereyken o, o da beni pencerede görmüş ve el sallamıştı.Bu daha sabah üç el üzerine kurşun boşalttığım adam cehennemden ne zaman kurtulmuş da dünyaya dönmüş diye içimden geçirdim.Onun öldüğünü biliyordum.Bana el sallayan kişi hiç sevmemişti ilk görüşte.......
Peruklu kadın elindeki kahveyi bana uzatırken kahveye sarılı kağıdı gözleriyle işaret etti.
-Hayatım işimiz çok alış veriş için çıkmamız gerekiyor.Şunu iç uykunu üstünden atta çıkalım.
Onun bu sözlerinin anlamını artık çok iyi biliyordum.Dün okuduğum yazılı kağıtlarda tüm şifreli cümleleri ezberlemiştim.İkinci kurbanımızı tanımak için caddeye çıktığımızda kahve fincanına sarılı kağıdı bir kez daha okudum.
Ensemdeki metal hala sızı veriyordu bana.Ama canımı yakmıyordu.Bir taraftan ailemi düşünürken bir taraftanda bu mesaj dolu kağıtları nasıl dostuma iletmeliyim diye planlar kuruyordum.Belki o bana yardımcı olacak, herkesin beni katil olmadığımı kanıtlayacak tek şeydi bu notlar....
klavye yordu yine.... Alex’e söz verdim bunları anlatmaya.......
YORUMLAR
DİLEK YILDIZI
Helede sizin bugün ki yazınızı okuduktan sonra.
Teşekkürler yinede ilgin için dost kalem...
Ne garip bazen hayat; "neden ben?" dememize dahi müsade etmeden alır istediği bir başrolü verir bize...
Sevgiler Dilek Yıldızı... :)
DİLEK YILDIZI
Bu yorumunuzdaki harika söz için pembe.
Bazen neden demeye bile bırakmadan bizi farklı bir hayat içine alır.işte on bütün kkurgularımız aniden değişir ve değişen şartları bizi başka bir dünyaya sürükler.....
En derin saygılarını sunar Dilek Yıldızı :)
Saygı ve selamlarımla...