- 1632 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Türban ve Laiklik Tartışmalarına İlişkin Ortak Görüş!..
Yazım ile, sizlerden gelecek görüş beyanlarını dikkate alarak ortak bir görüş belirlemeyi amaçlamaktayım. Böylece ortaya ortak bir görüşü yansıtan güzel bir yazı çıkacağını ummaktayım. Bu ortak yazımızın en belirgin özelliği, konuya tarafsız yaklaşarak fikir beyanlarından oluşması ve önerilerin hem insani hem de akılcı olmasıdır. Şimdiden katkılarınız için teşekkür ediyorum.
Edebiyata ilgi duyan insanları oldum olası ayrıcalıklı insanlar olarak görmüşümdür. Ayrıcalıklı tarafları elbette insan olma kriterleri değil, eğri ya da doğru olsun paylaşıma açık olma özellikleridir. Sadece kendi iç dünyalarına kapanıp yaşamak yerine, düşüncelerini kavramlar bütünü haline getirerek dışa açma çabası içinde olmaları, onları toplumun bir adım ötesinde olmalarını sağlar. Onlar; yanlışlarda da doğrularda da daima bir adım öndedirler.
Ancak;
Yazarak anlatırken şayet iç dünyaları bireysel sorgulamalara kapalı ise kavramlar haline getirerek sundukları şeyler de etki altına alınmış, kurgulanmış amaçlı yazılar şeklinde kendini gösterir. Zaman içinde bu öyle bir hal alır ki, artık dışa vurumunu kontrol altına almak şöyle dursun, bir düşünce sisteminin kölesi şeklinde debelenir durur.
Yazdıkları ile vicdanı çelişse de çevre baskısı doğrularını yeni bir çizgiye oturtmasından alı koyar. Durum böyle iken her türlü yenilik kendisini ürkütür. Farklı bakış açılarını perdelemek daha kolay görünür. Kendisine sunulanla yetinmek, eksikliklerini tabi olma duygusuyla bastırmak ve daha önce denenmiş yaygın görüşlerin hararetli savunuculuğunu yapmak her zaman ilk tercihi olma halini korur.
Gelelim konuya;
Yıllardır toplumun bir kesimi gerici akım tehlikesinden bahseder durur. Oysa, dindarlık gericilik midir. Elbette hayır. Bilakis dindarlık; dürüstlüğün, insancıllığın kısaca erdeme dair ne varsa hepsini içinde barındırmanın davranışlara, hal ve harekete, hitap şekline yansıyan ifadesidir.
Samimi dindarların ortak özellikleri nelerdir;
· Yukarıda belirttiğim dindarlık ölçütlerinden de anlaşılacağı üzere dindar insan yalandan, riyadan, iftiradan uzak durur.
· Kişisel öfkelerinin esiri olarak karşısındakini incitecek söylemlerden ve eylemlerden sakınır.
· Ağzından çıkacak her kelimenin içsel denetimden geçip geçmediğine dikkat eder.
· Mesnetsiz suçlamalardan, karalamalardan kaçınır.
· Başkalarının haklarına saygı gösterir.
· Bilmediği konularda fikir beyanından zinhar uzak durur.
· Hayatının büyük bir bölümünü öğrenmeye adayarak kendisini zamanın gereklerine göre donatmasını bilir.
· Takiye yapmaz, özü sözü birdir.
· Dünü ile bu günü arasında muhteşem bir tutarlılık vardır.
· Kendisine güvenen insanları suistimal etmez.
· Toplumun çıkarlarını kendi çıkarlarının üstünde tutar.
· Vatanseverdir.
· Ülkesinin bekası kendi yaşamından ve her türlü kaygısından daha önemlidir.
· Kanun ve nizamlara aykırı davranışlar içinde olmaz.
· Çevresinde daima örnek gösterilecek kadar duyarlı, duygusal ve sevgi doludur.
· İnsanları inançları nedeniyle hakir görmez.
· Her konuda öncelikleri vardır ve sıralamada asla öncelik kuralından sapmaz.
· Haksızlıklara maruz kalsa bile kendisni savunma yöntemi içinde sevgi, hoşgörü barındırır.
· İnsan ve doğaya karşı saygılıdır.
· Eline, diline, beline hakimdir.
Bütün bunlar aynı zamanda iyi insan tarifi ile de eştir.
Sevgili okurlarım,
Samimi dindar ve iyi insan portresini çizdikten sonra tekrar gündemi haksız işgal eden konuya (türban) dönelim.
Yukarıda toplumun bir kesiminin gericilik korkularından kısaca bahsetmiştim. Bu korkuyu enine boyuna anlamadan geçersek, kişisel tercihlerin bu derece temkinli karşılanmasını anlamamız imkansız hale gelir. Zira bir taraf, tamamen kendi özgür irademle ve inancım gereği tercih ettiğim bir örtünme biçimidir demekte, diğer taraf ise buna karşı çıkmakta ve ideolojik bir taraf olmanın göstergesidir diyerek takiye ile suçlamaktadır.
Bu karşılıklı tartışma konusunu gündemden düşürmenin yolu bir tarafı göz ardı ederek diğer tarafın beklentilerine çözüm bulmak şeklinde olamaz. Zaten böyle bir şey, mevcut tedirginliği daha da derinleştirecektir. O halde her iki tarafın da itiraz edemeyeceği bir ara çözümle çözüme gitmek en akılcı yöntemdir diyebiliriz.
Gerek yazılı gerek görsel medya bu konuya abartılı yer vererek diğer önemli sorunları toplumun gözünden kaçırmaktadır. Televizyonlarda bu konuyla ilgili sık sık tartışma programları tertiplenir ve konu umutsuzca enine boyuna tartışılır durur. Gazetelerde de durum aynıdır. Bütün platformlarda taraflar kendi görüşlerinin doğruluğu hakkında ısrarlı davrandıkları için ortak bir nokta belirlenemeden bir başka ortamda tartışılmak üzere konu rafa kalkar. Oysa bir arpa boyu bile mesafe alınamamıştır.
Manzara aynen bu ve madem kısır tartışmaların bizi sonuca götürmeyeceği inancındayız o halde bizler de bu konuya çözüm aramalı ancak önerilerimizi dayatmadan, taraf olmadan sunmalıyız. Çözüm önerimizi, tarafların görüşlerini, rahatsızlıklarını ve endişelerini doğru anlayarak sunmaya dikkat etmeliyiz.
Birlikte malum konu ile ilgili onca tartışma programı izledik.
Ortada iki görüş var.
Türbanı savunan taraf diyor ki;
“Örtünme, dinimizin emrettiği dolayısıyla dinsel bir gerekliliktir. Hiçbir siyasi yapılanmayla ilgisi yoktur. Tamamen bireysel tercihler doğrultusunda uygulana gelen bir olgudur. Örtünmeye karşı kamusal alanda yasakların var olması, bireysel hak ve özgürlüklerin ihlali olacağından yanlıştır. Nasıl ki biz laiklere ya da bedenlerini teşhir edenlere karışmıyorsak, onlar da bize karışmamalıdır. Bizler dinimizin emirlerini yerine getirmekteyiz.”
Aşağıdaki türban karşıtı olanların görüşlerini okumadan önce lütfen türban savunucularının talepleri kısmında bir eksiklik var mıdır diye kısaca kendi içinizde muhasebe yaptıktan sonra bir alta geçiniz. Aksi halde görüşleriniz hangi istikamette ise o istikamette şartlı algılama sizi yine yanlı algılamaya yöneltecektir.
Türban karşıtları ise şöyle diyorlar;
“Ülkemizde örtünme ile ilgili sorun tamamen yapaydır, kasıtlıdır. Türban dinimizin emirleri arasında bulunmamaktadır. Bu tamamen dinin siyasallaştırılmasına alet edilerek kadınlar üzerinden siyasi rant sağlama aracıdır. Başörtüsü ile türban aynı şey değildir. Başörtüsü, hem dinimizin tavsiye niteliğinde uyarısıdır hem de zaten binlerce yıllık milletimizin geleneğinde vardır. Dinimize göre saçların görünmesinde bir behis yoktur. O halde ülkemizi taasuba yönlendirmek ve katı İslami uygulamaları toplumun inanç sistemine monte edilerek insanları tahakküm altına almak için çeşitli tarikatların yabancı dayatmalarla ülkemize fitne sokma girişimleridir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini etkisiz kılma girişimlerine prim verilmesi halinde inançların ve bireysel tercihlerin yaşanmasının garantisi olan laiklik fiilen ortadan kalkmış olacaktır. Bu da dinsel bağnazlıkların önünü açacak ve hızla ortaçağ karanlığına sürüklenmemiz sağlanacaktır. Kamu alanlarında türbana müsaade edilmesi mahalle baskısını artıracak dolayısıyla toplumun bazı kesimleri baskı altına alınacaktır.”
Eksiklerim var mıdır bilemiyorum ama karşılıklı talep ve görüşler ile ilgili naçizane tespitlerim bunlardır. Sıra geldi her iki görüşü ayrım yapmaksızın harmanlayarak eleştirmek ve birlikte mantıklı bir sonuca ulaşmaya. Birlikte derken elbette siz okurlarımın katkıları yorumlar şeklinde olabilecek. Böylece varılan noktayı özetleyen bir yazı ile konuya son noktayı koyacağız.
Not: Örtünme ile ilgili ayetler aşağıda ki gibidir.
24/30-31 : İnanan erkeklere söyle : Bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırz ve namuslarını korusunlar...
Nûr 24/31 : İnanan kadınlara da söyle : Bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırzlarını korusunlar.
Süslerini zinetlerini açıkta kalanlar dışında göstermesinler. Örtülerini hımar göğüs yırtmaçlarının üstüne kapatsınlar...
YORUMLAR
Burada yapmak istediğim ortak görüş yazısına hizmet edecek bir ortam sağlayamadık. Hal böyle iken bu konuyu tartışmaya gerek de kalmadığını düşünmekteyim.
Sanırım bir konuyu anlamakta zorluk çekmekteyim.
Konumuz suistimal edilmekte olan örtünme iken hukuk sistemimizi sorgulamaya başladık.
Sahi biz neyi tartışıyoruz!?
Bir mağduriyeti mi yoksa din devleti ile hukuk devleti arasındaki tercihleri mi?
Hiç olmazsa bizler takiyye yapmayalım. Zira, Türkiye Cumhuriyeti, çağdaş, demokratik, laik bir ülkedir.
Dolayısıyla herkes yasalara uygun hareket edecek ve yaşadığı ülkenin bekasını tehlikeye sokacak tavır ve tutumlardan uzak duracaktır. En önemlisi vatana ihanete hizmet eden fikirlerin arkasından koşmayacaktır.
Katkıda bulunan herkese teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle...
tamerduran tarafından 2/9/2008 2:22:38 AM zamanında düzenlenmiştir.
Konuya ilişkin analitik yaklaşımızda,toplumsal barışın sağlanması için aydın duruş ve sorumluluğunuz nedeniyle kutluyorum sizi.
Eğri oturup doğru konuşalım,bu güne kadar tüm duyduklarım kısır çekişmelerdi.Biz, inanç nedir, bu konuya yeterince kafa yormuş,bireylerimizi eğitebilmiş bir toplum olmayı henüz beceremedik.Ağzımızı açtık mı binlerce yıl öncesinden sözederiz,ancak inanç ile bilimi birbirinden ayırabilecek düşünme kapasitesine sahip değildir çoğu beyinlerimiz.Hani ne derler,'Eskiye rağbet olsa,Bitpazarına nur yağardı!İnanç ölü bir vibrasyondur,çağımızda proaktif düşünce yapısına sahip olmayan toplumlarbir takım doğmatik kalıpların dışına çıkamaz,bu örümceğin ağına düşürülmüş güçsüz bir canlının çaresizliğidir.Ben tasavvufu iliklerine kadar yaşamış bir insanım,sevgi yürektedir,gül de kül de insanın kendi özündedir.Ben camiye gitmiyorsam,namaz kılmıyorsam bu asla benim kötü insan olduğum anlamına gelmez.Ama bazılarının çıkıp da öteki dünyaya gidip gelmiş,oradaki hayatı görmüş gibi fetva verip,hüküm kesmelerini çok yadırgarım.Ne demiş şair,'Her giden memnun ki yerinden,dönen yok hiç seferinden.'
Bir parantez daha açmak istiyorum,Freud ki pskanalist yaklaşımıyla ''Tatmin edilmemiş cinsel duyguların,kompleks davranışların temeli olduğunu' söyler.Kilisedeki papazın ya da ,bir başka dindeki din adamlarının,cinsel taciz öykülerini duyarız bazen,yalnız din adamları deği,insana özgü davranış biçimidir bu,id,ego,süper, ego arasında denge kuramayanlar bu tip davranışlarda bulunurlar.Açlık,susuzluk,cinsellik her insanın doğasında var olan temel içgüdülerdir(sevk-i tabii).Enseslikten tutun da,homoseksüellik,heteroseksüellik,ne gelirse aklınıza bu öğreti kapsamında ele alındığında,yarın yüzyüze geleceğimiz
acı gerçeklerle karşılaşmamamızı sağlar diye düşünüyorum.Buradan diyeceğim,türban ya da baş örtüsü
ne namusu korur,ne onuru;iyilik ,kötülük,güzellik ,çirkinlik,insanın içinde saklı
durur.
Bir parantez de şöyle açalım:Dünyayı yöneten elitlerin,her şeyi gören gözleri var bu gün,onlar dolar piramidinin tepesinden,altta neler olup bitiiğini rahatlıkla görüyorlar.Eğer bir Müslüman -Hristiyan çatışması yaratılmak isteniyorsa tüm dünyada (Bakınız Almanya'da son kundaklama ve ;Ortadoğu,Afganistan,Irak,v.b) burada kimin çıkarları var?Atatürk'ün Cumhuriyeti'ne saldırmak isteyenler, önce bunun zeminini hazırlıyorlar ki,yarın bize saldırdıklarında bizi de 'Terörist Devlet' ilan edebilsinler.Kolayın esiri olmayalım yüce Türk ulusu!Atatürk'ün gösterdiği yol,en doğru yoldur!Batı Dünyası ve emperyalist tüm odaklar bunun bilicindedir.Atatürk gibi bir dehanın dünyaya yüz yılda bir geldiğini,ve ne yazık ki onun da türklere nasip olduğunu söyleyenler ,Türkiye'nin türklere bırakılamayacak kadar güzel olduğunu söyleyenler onlar değil mi?
Ülkeyi yönetmeyi beceremeyenler,kadınlarımızı kızlarımızı köreltmeye çalışmasılar.Siyasi manevralarla,bu gün atıp yarın tutmakla menzil alamaz bu ülke'Ey Cumhuriyet çocukları,değerli bilim adamları,psikologlar,savcılar.yargıçlar hepiniz bildiklerinizi söylemektan çekinmeyin,doğruları konuşalım.Ata'mın bir sözü ile bitiriyorum.HAKİKATLARI KONUŞMAKTAN KORKMAYINIZ'
ve bir filozof demiş ki,
'Gerçeği bildiği halde söylemeyen kişi,içinde bulunduığu topluma karşı suç işlemiş sayılır.'Saygılarımla.
Şaban Aktaş tarafından 2/8/2008 2:51:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şaban Aktaş tarafından 2/8/2008 2:54:34 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şaban Aktaş tarafından 2/8/2008 2:57:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sayın, Alperen;
Nazik yorumunuz için teşekkür ederim. Yukarıda da belirttiğim üzere mini referandum başarısız olmuştur. Bu nedenle yorum dediğim katkınıza cevap vererek görüş bildirmek istiyorum.
Öncelikle bir hususa katılmadığımı belirtmek isterim. Zira dinimizin bayrağı türban ya da başörtüsü değildir. Dinimizin tek bayrağı vardır. Kuran-ı Kerim ve ona bağlı olarak Kelime-i Şehadet.
Sistemin bayrağına gelince; Bir ülkenin kuruluşu, kendisini temsil eden simgesel bayrak ile tescillenir, kuruluş felsefesi ise kuruluş amacını ifade eder. Laiklik de Türkiye Cumhuriyeti'nin ana felsefesidir.
Katıldığım nokta ise;
Haklısınız... Din, Allah ile kul arasında bir köprüdür. Devlet sistemi ise toplum yaşamını kurallar bütünü içinde düzenleyen hukuk düzenlemesidir. Dolayısıyla din hiç bir şekilde hukuk sisteminin içinde ifade edilmemelidir.
Değerli katkınız için teşekkür ederim.
Saygımla...
Ortak görüş bildirimi için tam olarak istediğim katkı olmasa da ilgi göstermiş olan sayın, EREL ve sayın, BAŞÇI'ya teşekkür ediyorum.
Aslında katkı gelmemiş olması bile göstermektedir ki konu tamamen toplum huzurunu bozmaya ve toplumu yapay konularla ayrıştırıp çatışmaya sürüklemeye dönüktür.
Siyasilerden biri çıkıp da gelin bu konuyu kökten çözelim dediğinde konunun etrafında dolaşmalar da tamamen bu sebepledir.
Aralarında hukukçu, toplumbilimci ve ilahiyat profesörlerinin bulunduğu uzmanlar kurulu oluşturulup konuya akli bir çözüm bulma yönünde ki tekliflere siyasilerin ısrarla karşı oluşlarının sebebi de işte budur. Burada mini bir uzlaşı referandumu düzenlemek istedim.
İnsanlar ya böyle bir konuda görüş bildirerek taraf olmaktan kaçınıyorlar ya da gerçekten vekil tayin ettikleri parlamentonun küçük bir yansımasını burada sunuyorlar.
Sevgili dostlarım unutmayalım ki bazı kirli eller bizi bize düşürmenin telaşı içindeler. Onlara bu fırsatı vermeden bizler sesimizi yükseltelim ve bu oyuna gelmeyelim. Oyuna gelen tarafların nasıl trajikomik duruma düştüklerini geçmişte de günümüzde de gördük.
Benzer çağrıları herkesin yapmasını ve bu konuyu kötü niyetli odakların elinden almasını dileyerek katılımcılara tekrar teşekkür ediyorum.
Saygılarımla...
çok güzel açıklamalarla konuya girmişsiniz.
bizim sorunumuz herkesin herşeyi biliyor olma tavrı.oysa bu konunun uzmanları var.diyanet işleri başkanlığı var ne olduğu sorulur ve riayet edilir.
kendin ol nasıl olursan ol
yazıklar olsun başkalarına alet olanlara, kendi çıkarları uğruna huzur bozanlara...saygılarımla
Türbanı Savunan taraf için söylenenlerden eksik bulduklarım;
Öncelikle, türbandan ziyade başörtüsü tabiri kullanılıyor, türban kelimesi karşı olanların kullandığı bir kelime ve onlara cevap verildiğinde başörtüsünü savunanlar da bu kelimeyi kullanabiliyor, ancak başörtüsü olarak değerlendiriyor sadece..Dinin emrettiği ve uygulanmasının bireysel tercihlere bağlı olduğu uygulama konusu doğru, ancak eksik.. Kadınlara kızlara dini inançları nedeniyle ayrımcılık yapıldığını düşünüyorlar..Aynı dini inanç sahibi olan erkeklerin aksine sadece kendilerinin kısıtlanmasını kabul edemiyorlar.Bir dini zorunluluk olarak gördükleri başörtmelerinin, din ve vicdan hürriyeti ve kimsenin inançları dolayısıyla haklarının kısıtlanmaması gerektiği temel ilkesini öne sürüyorlar..Laikliğin asıl teminat altına aldığı din ve vicdanhürriyetinin, yine laiklik adına kısıtlanmaya çalışılmasını, başörtüsü kullanma bireysel tercihlerinin nasıl olup da laiklkiğe karşı eylem olarak bulunduğunu anlayamıyorlar.Temel örtünme emrini yerine getiren her tür ve şekilde örtünün kullanılabilmesini, İslami örtünme şekline göre, saçlar boyun ve gerdan kısmını örtecek herhangi bir örtünün bu işlevi görebileceğini, aynı amaca yönelik değişik tarz ve usullerin ancak moda alanına girebileceğini, örtünmenin şekline başkalarının müdahele etmesini anlayamadıklarını söylüyorlar.Dertlerinin, başkalarının örtünmeleri ya da örtünmemeleri değil, kendilerinin bu kararı sadece kendilerinin verebileceğinin kabulünü, verecekleri karara da saygı gösterilmesini bekliyorlar.Kendileri ile ilgili bir kararın başkalarını nasıl baskı altına alacağını bilemediklerini, başkalarının g kıyafetleri başkalarını etkiliyor olsa idi, şu anda okullara girilmesine izin verilen kıyafetlerin de başkalarını nasıl oluyor da aynı mantıkla etkilemediğini, bundan kimsenin niçinrahatsızlık ve baskı hissetmemesi gerektiğini anlayamıyorlar..Kendilerinin tercihleri için başkaları kendilerini baskı altında hissederken üstelik..
Yazınızın;
"Nasıl ki biz laiklere ya da bedenlerini teşhir edenlere karışmıyorsak, onlar da bize karışmamalıdır" kısmı ise bütün iyiniyetinize rağmen maalesef gizlenemeyen bir kasıt ile kaleme alınmış gibi duruyor..
bedenlerini teşhir etme suçlaması sanırım aşırı görüş bildirenlerin ya da sizin zannınızın ifadesi olsa gerektir..
Nasıl ki biz başörtüsü kullanmayanlara karışmıyorsak, onlar da bize karışmamalıdır şeklinde yazılsaydı daha doğru olurdu kanaatindeyim..
Türban karşıtlarının "Türban dinimizin emirleri arasında değildir" söylemleri doğruysa, yani sadece sizin ya da belli bir azınlığın görüşü değilse, çok ciddi sonuçları olabilecek bir söylemdir..Dinimizden kasıt İslamiyet ise , İslami uygulama bellidir, bu konu ile ilgili ayetler, ve 1400 yıllık uygulamalar gerçeklere ışık tutmaktadır..Bütün müslüman kavimler tarih boyunca hep örtünegelmişlerdir ve coğrafyalarına göre farklı şekillerde olsa da, örtünme ayetlerinde ifadesini bulan kurallara bağlı kalınmıştır..Yok şayet kasıt İslamiyet değil de başka bir din ise o dine inanan insanların diledikleri gibi giyinmeleri ibadet etmeleri elbette onların da haklarıdır..Ancak 1400 yıllık bir bilinirlik ve uygulanırlığı olan bir inanç topluluğuna da, "hayır sizin inancınız öyle değil, bizim dediğimiz gibi giyineceksiniz" demenin anlamsızlığını kabul etmek gereklidir..Sıkınıtı , konuşulan sadece İslamiyet olmamalıdır, din ve vicdan hürriyeti olmalıdır.Şayet dini 1400 yıllık uygulamalara ve ayetlerden anladığına göre uygulayan bir zümre var ise, onlara "sen niye böyle inanıyorsun bakayım" deme hakkı kimsede yoktur..Aynı dini farklı yorumlayanlar var ise, elbette onların tercihine de saygılı olunmalıdır..benim inandığım islamiyette başörtüsü mecburiyetiş yoktur diyenlerin olması, kendi tercihleriyle açıklanabilir..Zaten başörtüsü kullanmak isteyenlerin talepleri, kendi başörtüsü kullanma haklarıyla ilkgili, başkalarının ne yapmaları gerektiği yönünde bir talepleri yok..Oysa türban karşıtlarının, başkalarının ne yapmaları gerektiği yönünde bir talepleri var.
Sizin Türban karşıtlarının görüşleri olarak sunduğunuz açıklamadan bu sonuç çıkıyor.
Anlayabildiğim kadarıyla, insanların bireysel tercihleri nedeniyle başlarını örtüyor olmaları bu kesimde, din ve vicdan hürriyetinden sayılmayıp, laiklik karşıtı talep gibi algılanıyor..
Son olarak ayet izahına değineyim, ayet yazılımı ufak tefek farklılıklarla verilmiş olsa da, gögüs yırtmaçlarının üstüne kapatılacak bir örtüden bahsediliyor..Yani sadece göğüs yırtmacını örten bir örtüden değil, yukarıdan gelen bir örtünün o göğüs bölgesinide örtmesi gerektiği anlamı çıkıyor buradan..Sadece göğüs bölgesi olsa idi, "örtülerinizi göğüs yırmaçlarının üzerine kapatsınlar/vursunlar/salsınlar" anlamındaki cümle anlamsız olacaktı..başka bir örtünün o bölgeyi de örtmesi gerektiği anlaşılşıyor yazılımdan..Bu örtünün aşağıdan yukarıya doğru salınması/vurulması/örtülmesi şeklinde anlaşılması da mümkün değil..Ancak başörtüsünün göğüs bölgesini de kapsayacak şekilde indirilmesi vurgulanıyor..
Bütün islam müçtehitlerinin ittifakla görüş birliği içinde olduğu hususdur bu hal..1400 küsür yıdır yapılan uygulamalarda bu yönde zaten..
Saygılar...