- 232 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
YÜREĞİMİN ISLAK ARNAVUT KALDIRIMLARI...
Günü kendime uyarladım belki de uygun bulduğum bir temenni idi kendimi bir şeylere birilerine ait hissetmek ve gün de tek/elimdeydi.
Sözcüklerse şirret bir rüzgârdı onlar olmadan kendimi mutlu hissedemediğim.
Sözcükler yalındı yoksa bir yalan mıydı her biri ve işte ruhumu evrene ihbar ettiğim.
Kalemle dikiyordum söküklerimi ve de sözcüklerimi…
Dolduruşuna geldiğim sevgim ve sevebilme yeti’ m ne de olsa ben bir yetim idim bu bağlamda öksüz kalmaya da yok iken niyetim ve işte kaderin canhıraş sevdasında yolluk bildiğim iken duygularım bir de gaipten gelen coşkum ve o muhteşem sevebilme özelliğim.
Kuraktı çoğu insan bense kurak çöllerinde o devingen ruhların açtığım kadar ruhumu işte açan bir çöl çiçeği…
Firar edemediğim bir bedenim vardı madem ve işte matemle örülü tüm yanılgılarım tüm yenilgilerim.
Konu genişti benimse vaktim yoktu yine de vakit yaratıyordum günlük koşturmalarımdan arda kalan değerli zamanlarda kalemle giriştiğim o mücadele daha doğrusu kalemin izinde yıkılmasın diye kale duvarlarım bazen kaile alınmayacağımı da bile bile delicesine yazmayı şiar edindiğim.
Yazgımı kabullenmiştim mademki ve işte günüme ve ömrüme alt yazı geçtiğim…
Tekil ve münferit heceler hele ki en ihtişamlısı:
Aşk’a dair aşkın uzamında kol kanat gerdiğim içimdeki ş/aşkın çocuk.
Göğün kuruntuları mademki rahmet olup iniyordu yeryüzüne…
Ve yerkürenin katmanları adeta devasa bir pasta gibi sunulmuşken sofraya…
Güne neşeli uyandığım sayılı günlerden biri iken gözümü açıp bir koşu annemin yanına gidip de nefesini kontrol ettiğim ve şükre doyamadığım…
Gün devingen ruh yalıtkan sözcüklerse edilgen ve ruhumla eşleştirip sözcüklere ruh vermenin o eşsiz t/adı.
İnsanlarla kolaylıkla diyalog kurabildiğim çocukluğumdan bu yana içimde dinmeyen insan sevgim…
Aşkın ise kıtalar aştığı.
Sevdanın manzumesi sözcüklerin etkin rolü ve yazma aşkıma gölge düşürse de kimi insan çoğu zaman ve işte ruhumun en şık mintanı yeter ki kalem körelmesin yeter ki kalemim ve de kale duvarlarım yıkılmasın.
İzahı da yok iken pek çok şeyin bilfiil yaşadığım birileri ile paylaşma ihtiyacım ve kalem nazlı bir gelin gibi s/üzülürken kalem ile verilen o direktif mademki bana: ‘’yaz’’ diyendi yüce Huda.
Ölümle olan dansım ölümsüzlüğe nazire ettiğim onca zaman yazdığım binlerce şiir ve yazı göğün rahmeti yerkürenin metaneti ve ruhumun kıyılarına vuran binlerce hece ve kelime kayıtsız kalamadığım kadar da kayıt açtığım duygularım ve melankolik ruhuma eşlik eden sevdam ki…
Hep sevebilmişken bir ömür.
Kutsanmış acılar durağında beklemeye aldıklarım.
Bilinmeze olan merakım kaderimle iyi kötü geçindiğim.
Bazense bir imla hatasında kaderin keder ile yer değiştirdiği ve sil baştan hayal dünyam yeter ki yaşanır kılaydım hayatı ve yaşamın rüzgârında cafcaflı rüzgâra verip veriştirdiğim bir o kadar bildiğim kadar da rüzgârın ta kendisi olduğum bazen suskun bazen öfkeli en çok da coşkuma yenik düşüp kalem ile olan dansım ayağıma bassa bile basmakalıp olmadığım kadar sıra dışı bir ahenkte kendime uyarladığım hayat mücadelem…
Dedim ya:
Sevebilmişken bir ömür bildiğiniz gibi de değil hani sadece karşı cinsin egemen olduğu bir dünya hiç değil bilakis insanlığı kucakladığım kâinatı içime soktuğum öyle ki eşyalarla dahi bağlantı kurup eşyaların dahi öznel özgün varlıklarına tabiatlarına eş değer bir şeyleri sevmekten de öte içselleştirdiğim ve hayatla uyumlu hale kolaylıkla getirebildiğim…
Sosyal bir insan olmak mıydı yoksa birincil hedefim elbet başımda esen kavak yellerinin nezdinde hayatımın en muhteşem zamanını öğrenci iken yaşadığım öyle ki…
Okuduğum ağır müfredatlı tüm okullarında en sevecen öğrenci olmaya ant içmiş iken yetmezmiş gibi:
Tüm sınıfın hatta diğer sınıfların dahi en sevilen en gözde öğrencisi olma hayali ile yine dans ettiğim elbet kavalyem de hayallerim iken…
Sevmeyi sevmekle ilintili bu bağlamda nasıl da emindim bir ömür sevdiğim kadar sevildiğimin ve yaşadığım talihsizlikler ve dostum bildim otuz yıllık arkadaşımın ansızın itiraf ettiği o gerçek.
Konuyu daha önce dile getirmiş olduğum için yinelemeyeceğim lakin aklım başıma geç gelmiş olsa bile biliyordum artık sevdiğim kadar yüzde yüz sevilebilme ihtimalinin bir kumar olduğunu:
Kumarda kaybedendi mademki aşkta kazanan…
Attığım zar ile ilintili ve bilip bilmediğim ne varsa yansız bir mecrada sevebilme özelliğinin ruhuma iyi geldiği kadar Rabbime kavuşma telaşı ve coşkusu ile yaşıyor olabilmenin en büyük kazanım olduğunu fark ettiğim kadar da büyüyen iman gücüm ve kendimle olan savaşımda artı puan aldığım kadar içimde büyümeyi reddeden o çocuğun aslında bir servet değerinde olduğunu yine geç fark ettiğim…
Hayatın bir rövanşı var mademki.
Varla yok arası ihtimallerde sekerken ve işte yüreğimin ıslak Arnavut Kaldırımları…
Başıma atılan her taşı geç fark ettiğimden midir ne, hep taçlanmış bilmişken hem duygularımın hem de kazandığım farkındalığın…
Çözümsüzlüğe sirayet eden her ihtimal mademki bir rivayetti ve işte rivayeti gerçek kıldığım:
Yazma sevdamın üstüne inşa ettiğim yaşama sevincim ve umudum pekiştiği kadar da kendime varmanın güzelliği aslında Rabbimin bana tanıdığı imtiyaz ve gerçek aşkın gerçek sevginin insanın aslında Rabbine ulaşması ile mümkün olduğu kadar kendimi sevebilme ihtimalini de gerçek kılarken kâinat:
Öznemle.
Özlemimle.
Özverimle ve de…
Ve mademki son söz henüz söylenmemişti…
Ön sözün ne olduğu ise bana kalsın…
Sizleri seviyorum…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.