- 75 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YENİ DÜNYA DÜZENİ VE BURSA
Bursa’mız tarihte kurulduğu ilk günden beri hep dikkatleri üzerine çeken bir şehir olmuştur.
Bursa bölgesi, MÖ 4. yüzyılda Bitinya Devleti kurulana dek, çeşitli kolonilerin ve ülkelerin egemenliğindeydi. Ünlü tarihçi Herodot’a göre, o tarihte Bursa ve civarında var olan tek kent, MÖ 12. kurulan Cius yani Gemlik’tir. Mudanya yani Apamea kentinin ise MÖ 10. yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. Uluabat Gölü’ndeki bir adada bulunan Gölyazı yani Apollonia’nın da MÖ 6. yüzyıldan önce kurulduğu düşünülmektedir.
Krezus/Kroisos (MÖ 561-546) döneminde Lidyalıların egemenliğine giren Bursa bölgesi daha sonra Pers egemenliğine geçer. Bölge, bu savaşlar sırasında çok tahrip olur. Bu sırada Yunan göçmenleri bölgeye gelerek Marmara Denizi kıyılarına yerleşir. Kadıköy’deki Chalchedon Cumhuriyeti, Bursa ve civarına saldırarak tahrip eder. Dedalses, Perslere karşı savaşarak Bursa bölgesinde bağımsız bir Bitinya Devleti kurar. Şehir tarihsel süreçte devamlı gelişmektedir.
Bursa’nın kent statüsüne yükselip çevresinin surlarla çevrilmesi, Bitinya Kralı I. Prusias (MÖ 232-192) döneminde gerçekleşir. Kartaca Kralı Hannibal, Roma imparatoru ile yaptığı savaşı kaybedince, askerleriyle birlikte Bitinya Kralı’na sığınır. I. Prusias tarafından büyük itibar görmesi üzerine, O’nun onuruna Bursa Kalesi’ni inşa eder. Böylece Bursa’nın ilk şehir planı da Kartaca Kralı Hannibal tarafından yapılmış olur. Kente Prusa adı verilir.
Bu arada hemen belirteyim, bazı kaynaklar Hannibal’in geldiği, kale yaptığı şehrin Gemlik olduğuna dair kaynaklar da var...
Devam edecek olursam;
Müslümanlar ilk kez, Abbasiler (Harun Reşid, 8. yüzyıl) döneminde Bursa’ya kadar gelir. 955 yılında ise Halep’teki Hamedanlılar, İznik’i ele geçirip 23 yıl süreyle egemen olurlar. Türkler Bursa bölgesine ilk kez 1080 yılından sonra gelirler ve İznik, 1081-1097 yılları arasında Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapar.
Selçuklular, Osmanlılar sırası ile hüküm sürer ve nihayet Genç Türkiye Cumhuriyeti kurulur.
Kısaca tarihsel süreci verdik, Cumhuriyet ile gelişen serpilen Bursa, Osmanlı döneminde daha çok sürgünler şehridir. Bu sürgünler genelde aykırı aydınlardır. Şehir ister istemez bu sürgünlerin fikirlerinden etkilenir. Mesela Anadolu’da ilk Tiyatro Bursa’da kuruldu desek yalan olmaz. Böylelikle fikir yapıları oluşan ve gelişen Bursa Ticaret ve Sanayi’de Osmanlı döneminde ipekçilik ile yabancı tüccar ve yatırımcıya açıktır. Venedik’ten İspanya içlerine, İspanya’dan İngiltere’ye yatırımcı çeken metropol şehir bazı talihsiz felaketler yaşasa da yeniden ayağa kalkmayı bilmiştir. İçinde bulunduğumuz adına milenyum denilen çağda ise şehir yapılanması ve kurulan üniversiteler ile tekrar büyük atılımlar, kentsel dönüşüm, fabrikalar, ile kendisinden söz ettireceğe benziyor. Tarım ise halen üzerinde proje üretilen bir sektör halindedir. Çiftçilere verilecek destek ile en azından Marmara Bölgesi’nde bir yıldız olmaya adaydır. Sanayi ve Tarımı gerekli projeler ile Bursa yerel yönetimler daha başarılı olması en büyük beklentimdir. Şehirde antik kentler arkeolojik kazılar ile hem turizm hem de bilim dünyasına bir ivme katabilir. İnanç turizminden hiç nasibini alamıyor, inanç turizmi bağlamında Bursa büyük bir potansiyel olmasına rağmen bu sektörden faydalanamıyor olması büyük bir kayıptır.
Son söz; Bursa’nın daha fazla yatırımcı çekmesi, kültürel aktivite ortamları, dağ sporları, okçuluk kulüpleri gibi sosyal aktivite ve hepsinden önemlisi bir deprem gerçeği var. Bunlara yönelik profesyonel projelere ihtiyacımız olduğu aşikardır. Hayattaki tek sloganım şudur:
Değişmeyen Tek Şey Değişimdir.
Değişime ayak uyduramayanlar hayattan silinip giderler.
Yeni dünya düzeninde Bursa’nın yerini korumak başlıca görevimizdir.
İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün meşhur sözü ile yazımı noktalıyorum. "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur"
Evet doğru tahmin ettiniz bu cümleler;
İsmet İnönü’nün 1964 yılında kendisine küstah ifadelerle dolu bir mektup yollayan Başkan Johnson’a verdiği cevaptan.
Bursa’mızın yerini koruması dileğiyle...
Mahlasa gerek yoktur, “Ricalü’l Gayb”ın erenleri işini bilir.
Mirasına ve misyonuna sahip çıkamayan devlet de millet de ağır terbiyeden geçer.Günleriniz güzel, Hızır Nebi ve Ricalü’l Gayb erenleri yoldaşınız olsun!
Not: Bu makale 22.10.2024 tarihinde Söz Bursa’da tefrika edilmiştir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.