- 130 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Tükenmişlik Hissiyle Başa Çıkmak: Aile Sorumluluklarını Paylaşmak
Her ailede roller ve sorumluluklar farklı şekillerde dağıtılır. Ancak zaman zaman bu roller ve sorumluluklar bir kişide toplanır ve bu, fark edilmeden uzun süre devam eder. Özellikle evdeki işlerin büyük bir kısmını yüklenen bir kişi, zamanla hem fiziksel hem de duygusal olarak yorgun düşebilir. Bu yazıda, aile içinde yaşanan tükenmişlik hissine odaklanarak bu duruma nasıl çözüm bulunabileceğini ele alacağız. Unutmayalım ki, çaba göstermek aile bağlarını güçlendiren önemli bir unsur olsa da, bu çabanın ağırlığı altında ezilmemek için sorumlulukların dengeli bir şekilde paylaşılması gerekir.
---
Bir aile düşünelim: Anne, baba ve iki çocuk. Dışarıdan bakıldığında her şey yolunda gibidir. Herkesin bir rutini vardır; işler tıkırında gibi görünür. Anne hem ev işlerini düzene sokmakta hem de çocukların okul hayatıyla ilgilenmektedir. Eşi işteyken, o evin tüm sorumluluğunu omuzlarında taşır. Görünüşte gayet güçlü ve enerjik bir figürdür. Ancak derinlerde başka bir gerçek vardır: İçten içe büyüyen bir yorgunluk ve hiçbir şeye tam olarak yetişememe hissi.
Her sabah erken kalkar, çocukları hazırlar, ardından işe gider. İşten döner dönmez evdeki işler başlar: Yemek hazırlığı, çocukların ödevleri, evin toparlanması… Tüm bunlar bir döngü haline gelir ve gün boyunca hiç durmaksızın çalışmaya devam eder. Eşi işte olduğundan, evdeki sorumluluklar büyük ölçüde ona yüklenmiştir. Zaman geçtikçe, bitmek bilmeyen bu işler ona ağır gelmeye başlar. Günler geçtikçe temposuna ayak uydurmak zorlaşır; kendini hep bir şeylere yetişmeye çalışırken bulur. Çocukların ödevlerine yardımcı olmak ister ama enerjisi bazen buna yetmez. Yorgunluk, zamanla duygusal bir tükenmişliğe de dönüşmeye başlar.
Bir akşam herkes uyuduktan sonra derin bir nefes alır ve kendine şu soruyu sorar: "Bunca zamandır çabalıyorum ama sanki hiçbir şey tam değil. Hep bir şeyler eksik kalıyor." Bu düşünce, onun iç dünyasında giderek büyüyen bir yük haline gelir. Ailesine en iyisini sunmak istese de artan sorumluluklar karşısında kendini daha da tükenmiş hisseder. Çocuklarının mutluluğu, evin düzeni, eşinin beklentileri… Her şeyin yükü onun omuzlarındadır. Zamanla, kendisini yetersiz hissetmeye başlar. Oysa dışarıdan bakıldığında herkes onu güçlü, her işi başarıyla yürüten bir anne olarak görür. Ama kimse içinde kopan fırtınaların farkında değildir.
Bir gün, yakın bir arkadaşına bu durumdan bahseder. Arkadaşı, bir aile danışmanından destek almasını önerir. Başta bu fikre temkinli yaklaşsa da, sonrasında bir danışmandan yardım almaya karar verir. Danışmanla yaptığı ilk görüşmede, ne kadar tükenmiş olduğunu fark eder. Yıllardır yalnızca başkalarının ihtiyaçlarına odaklanmış, kendisini ihmal etmiş ve bu süreçte kendi sınırlarını aşmıştır. Danışman ona, sorumlulukları paylaşmanın ve yardım istemenin önemini anlatır. Kendine vakit ayırması gerektiğini vurgular. Bu farkındalık, annenin yükünü hafifletme yolunda ilk adımı atmasını sağlar.
Anne, ilk olarak çocuklarıyla konuşarak evdeki işleri nasıl paylaşabileceklerini planlar. Çocuklar da ona destek olmaya başlar. Ayrıca, eşiyle açık bir şekilde iletişim kurarak ev işlerini birlikte yapmaya başlarlar. Bu süreçte kendine vakit ayırmanın ne kadar önemli olduğunu anlar. Artık sabah yürüyüşlerine çıkmakta ve hafta sonlarını kendine ayırmaktadır. Bu küçük ama etkili değişiklikler, fiziksel ve duygusal yükünü hafifletir. Anne, kendini daha az yorgun ve daha mutlu hissetmeye başlar. Zamanla, sorumlulukların dengeli bir şekilde paylaşılmasının sadece ona değil, tüm aileye iyi geldiğini fark eder.
---
Bu hikaye, aslında birçok ailenin karşı karşıya kaldığı yaygın bir durumu gözler önüne seriyor. Aile içindeki sorumluluklar belirli bir kişi üzerinde yoğunlaştığında, bu durum kaçınılmaz olarak duygusal ve fiziksel tükenmişliğe yol açabilir. Çoğu insan, yardım istemek yerine her şeyi kendi başına yapmaya çalışır; ancak bu sürdürülebilir bir yaklaşım değildir. Aile içindeki ilişkilerin sağlıklı kalabilmesi ve herkesin mutlu olabilmesi için sorumlulukların dengeli bir şekilde paylaştırılması büyük önem taşır.
Sonuç olarak, her bireyin aile içindeki çabası değerlidir. Ancak bu çaba, bir yük haline geliyorsa paylaşılması kaçınılmazdır. Duygusal tükenmişliği fark etmek, yardım istemekten çekinmemek ve kendine vakit ayırmayı öğrenmek, hem bireysel hem de aile içi mutluluğun anahtarıdır. Yükün paylaşılması, yalnızca bireyin değil, tüm ailenin daha sağlıklı ve mutlu olmasına katkı sağlar. Bazen gösterilen çaba yeterlidir; fakat o çabanın altında ezilmemek için sorumlulukları paylaşmak ve destek almak gerekir.
Aile danışmanı
Selda İyiekmekci (Erdoğan)
YORUMLAR
Gerçekten kadınların yükü bir derece fazladır. Karı koca çalışsa bile evdeki yemek, çamaşır v.s. gibi işlerin nedense kadının işi olduğu düşünülür. Ben öyle düşünmüyorum, bilesin kızım. Ama eşim bazı işleri benim iyi yapamadığım gerekçesiyle kendisi yapmayı tercih eder.
Bunlar şehirde yaşayanlar içindir.
Çocukluğumun geçtiği köylerde ise kadının yaptığı iş tamamen köleliktir. İşe falan gitmez ama neredeyse günde 20 saat çalışır. Ev, çocuklar, tarla, pazar v.s.
Erkekler çalışır, para kazanır. İş çıkışı kahvelere gider.
Kadın eve para getirmiyor ya, sanki bir asalak gibi görülür.
Oysa ki erkeğin yaptığı işin iki mislini bulur günlük çalışması.
Belki günümüzde biraz kadınlara haklar verilmiş olabilir köylerde de.
Ama hiçbir köylü aile danışmanına gitmez...
Bilgi için teşkkürler Kızım...
İYİEKMEKÇİ
Sevgili Kadir Baba,
Yorumun için çok teşekkür ederim. Kadınların üzerindeki yük gerçekten de fazlasıyla ağır ve bu durum geleneksel toplumlarda daha da belirgin hale geliyor. Çalışan bir kadın olarak evdeki işlerin çoğunu üstlenmek, çoğu zaman haksız bir beklenti oluyor. Bu algıları değiştirmek için hepimizin çaba göstermesi gerektiğine inanıyorum.
Köydeki kadınların yaşadığı zorluklar da çok net. Hem ev işleriyle hem de tarım gibi ağır fiziksel işlerle uğraşmak, gerçekten büyük bir yük. Bu durum, kadınların emeklerinin değersizleşmesine neden oluyor ve bunu düzeltmek için daha fazla ses çıkarmamız gerektiği görüşündeyim.
Belki de bu konuları daha fazla konuşmak, kadın haklarının daha iyi anlaşılmasına ve toplumsal algıların değişmesine katkıda bulunabilir. Danışmanlık hizmetlerine köylülerin daha kolay ulaşabilmesi için elimizden geleni yapmalıyız.
Yine de, günümüzde kadın hakları konusunda bazı gelişmelerin yaşanması umut verici. Umarım bu değişimler köylerde de hissedilir hale gelir.
Sevgiler,saygılar