- 157 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÜÇ KURŞUNA BİR HAYAT / Bir kadın polisiyesi
YAZARIN POLİSİYE SERİSİ
1.Ölüm Ben Kokuyordu
2. Namlunun Ucundaki ben
3. Ucunda ölüm Vardı
4. Karanlık Odada Oyun
5. Ölüm Seni Bekliyor
6. Karla Gelen Ölüm
7. Beklenmeyen Misafir
8. Pasajda 4 ceset
9. Çıkmaz sokakta üç kadın
10. Gün Batımı Cinayetleri
11. Yağmurla gelen ölüm
12. Kuzey rüzgârları öldüğümü
fısıldayacak kulağına
13. Celladın Gözyaşları
14. Üç Kurşuna Bir hayat
************************************
Onu ben öldürdüm HAKİM bey
Üç kurşuna bir hayat
Bir kalbine,
Bir ruhuna,
Bir de ruhuma.
*************************************
ÜÇ KURŞUNA BİR HAYAT BÖLÜM-1
Dün gece İlayda ile yaşananları kafasından atamayan Tarık Ahmet önündeki kitabı görmeyen gözlerle bakmaktan yorulmuştu. Kitabı kapatarak elinin tersi ile bir kenara itti. Çayının buz gibi olduğunu fark edince, paketten bir sigara çekip alarak kafenin bahçesine çıktı. Yaptıkları ağız dalaşından sonra, neredeyse on iki saat geçmesine rağmen, her şey şu anda olmuş gibi aklındaydı. Hatanın kendisinde olduğunu biliyordu. Veda’ya yazmış olduğu ama postaya vermeye cesaret edemediği mektupları tesadüfen bulan İlayda, gecesini cehenneme çevirip gece vakti kapıyı çarparak çıkıp gitmişti. Defalarca aramama rağmen telefonunu açmamıştı.
Kendine bir bardak çay daha ısmarladıktan sonra, masanın üzerinde duran gazeteyi önüne çekerek sayfalar arasında gezinmeye başladı. Birden gazetenin üçüncü sayfasında bir haber azda olsa dikkatini çekmeyi başardı. Kadınları falakaya yatıran bir adamdan bahsediyordu. Haberi sonuna kadar okuduktan sonra olayın bir fantezi olduğunu anlayınca yüzüne bir gülümseme yerleşti. Hayal kırıklığına uğramıştı. Telefonun saatine bakınca akşam dokuza geldiğini gördüğü sırada birden kalbine yumruk yemiş gibi iki büklüm oldu. Bin bir zorlukla çökmüş olduğu
Sandalyeden kalktı poşetini alarak masların arasından yürümeye çalışırken, kalbine ikinci darbeyi yiyerek, olduğu yere çöküp kaldı. Yürümeye değil ayakta durmaya mecali yoktu. Galiba buraya kadarmış diye düşünürken, iki kadının koşarak yanına geldiğini fark etti. Zorlukla’’ Kalbim’’ diyebilmişti. Kadınlardan biri,
‘’ çabuk sandalye getirin, birisi fenalaştı’’ Diye feryat etti. Bir anda ortalık karıştı. Hemen bir ambulans çağırdılar. Yanındaki diğer kadın,
‘’ Kardeş çağırmamı istediğin birisi var mı?’’ Vardı ama?
Adam zorla konuştu,
‘’Yalnız yaşıyorum kimsem yok.’’
Bu sırada gelen ambulansa bindirildi ve hastaneye doğru ambulans hareket etti.
2
Geceyi hastanenin acilinde geçirmek zorunda kaldım. Konulan teşhis kalpte ritim bozukluğu idi. Ertesi günü öğleye doğru acilden taburcu edildim. Tabii kardiyolojiye görünmek şartı ile. Hala İlayda’dan haber alabilmiş değildim. Bu düşüncelerim eve gelinceye kadar devam etti. Kapıda beni karşılayan İlayda oldu. Soru soran gözlerle yüzüme bakarak,
‘’ Geceyi dışarıda geçirmişsin, feneri kimin koynunda söndürdün? Söyler misin?’’
‘’ Hele bir içeri girelim anlatacağım.’’
Dün geceden başlayarak başımdan geçen her şeyi anlattım. Hiç sesini çıkarmadan beni dinleyen İlayda, bana sarılarak, ‘’ evde olmadığını görünce çok korktum Tarık Ahmet’’
‘’ Bir daha seni göremeyeceğim diye ben de çok korktum hayatım’’
Evde iki gün istirahat ettikten sonra Asayiş Şubeye giderek arkadaşları ziyaret etmeye karar verdik.
Evden asayiş Şubeye diye yola çıkmamıza rağmen birden fikir değiştirerek,
‘’ Önce parktaki bizim kafeye uğrayalım. Seni hayatımı borçlu olduğum iki kadınla tanıştırmak istiyorum.’’
‘’ Ambulansı çağıran kadınlar mı? Mutlaka uzaktan da olsa tanıyorumdur.’’
‘’ Evet canım, Canan ve Songül Hanım.’’
Parka doğru yürümeye başladık, merdivenlerden inerken gözlerimle onları araştırıyordum.
‘’ Duvar dibindeki kapıya yakın masayı görüyor musun?’’
‘’ Tamam gördüm onlarda bizim gibi buranın müdavimlerinden. Pek konuşmuşluğum olmasa da göz aşinalığım var.’’
Kafenin bahçesine girdik, oyalanmadan oturdukları masaya doğru yürüdük. Bizi ilk gören Songül Hanım oldu. Beni yanımda bir kadınla görünce, bir hayli şaşırmıştı. Hele bu kadın İlayda olunca şaşkınlığı iyice arttı. Yanlarına gidip,
‘’ Oturmamıza izin var mı Canan Hanım?’’
‘’ Tabii buyurun oturun. Yanındaki hanıma her ne kadar göz aşinalığım varsa da bize tanıştırmayacak mısın?’’
‘’ Bizde onun için geldik, tanışmanızın zamanı gelmişti. Eşim İlayda. Canım bu hanımlarda, Canan ve Songül Hanım.’’
Canan Hanım birden kaşlarını çatınca, kendimi ilk okulda matematik dersinde kopya çekerken yakalanmış, gibi hissettim. Aman Allah’ım o nasıl bir kaş çatmaydı öyle. Songül Hanım bile bir an irkildi.
‘’ Yanlış hatırlamıyorsam, yalnız yaşıyorum, burada kimsem yok demiştiniz değil mi?’’
‘’ Size bu konuda bir özür borçluyum efendim eşimin üzülmesini istemedim. Ama galiba hata etmişim.
Bu sırada İlayda konuşmaya katıldı.
‘’ Demek beni yok saydın? Bunun hesabını vereceksin Tarık Ahmet’’
‘’ Özür dilerim hayatım.’’
‘’ Bunu bir özürle atlatamazsın. Kahveleri bugün sen ısmarlayacaksın.’’
‘’ Zevkle hayatım, istediğiniz kahve olsun.’’
On dakika takılmak için geldiğimiz çay bahçesinden akşamüzeri sat altıya doğru ayrılabildik. İlayda’nın Songül ve Canan Hanımla anlaşması çok iyi oldu. Artık Asayişin yolunu tutmak yarına kaldı.
Gündüz Çay Bahçesinde yaşadıklarım hiçbir şey değilmiş. Gece yatmaya hazırlanırken, misafir odasını işaret ederek,
‘’ Sadece kahve ile kendini kurtaracağını mı sanıyordun Tarık Ahmet Bey? İstikamet misafir odası. Marş marş ileri. Bu gece ceza olarak orada yatacaksın.’’ Söylene söylene misafir odasının yolunu tuttum.
Sabah erkenden hiçbir şey olmamış gibi, kapıdan başını uzatarak,
‘’ Kalk bakalım uykucu, mis gibi kızarmış ekmekler seni bekliyor. ‘’
Kahvaltı masasına otururken, İlayda’yı durgun, daha doğrusu bitkin gördüm.
‘’ Ne oldu hayatım hasta gibisin? İstersen bizim Erhan Beye bir görünelim.’’
‘’ Hasta falan değilim ama gece çok karışık rüyalar gördüm. Herhalde onun etkisi olacak. ’’
‘’ Hayırlara vesile olsun hayatım. Hem rüyada gördüklerinin tersi çıkar derler.’’
‘’ Konuşmayı bırak kahvaltı faslını bitirdiysen, bir an önce yola çıkalım. Asayişteki arkadaşları çok özledim.’’
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.