- 406 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Aşkın Yaratılışı: Arel ve Ela'nın Öyküsü
Başlangıçta, hiçbir şey yoktu. Sadece sonsuz bir boşluk ve Tanrı’nın derin düşünceleri vardı. Tanrı, varlığın özünü, yaşamın anlamını ararken, içindeki yalnızlıkla baş başa kaldı. Yaratmayı düşündüğü dünya, insanların, hayvanların ve doğanın içinde yer aldığı bir denge olacaktı. Fakat Tanrı, bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu. Yaratmayı hayal ettiği dünya, sadece maddeden ibaret olamazdı. O dünya, ruhla, aşkla, tutkuyla dolu olmalıydı.
Tanrı, kendi düşüncelerinin derinliğine gömülmüşken, zihninde bir kıvılcım belirdi. Bu kıvılcım, saf bir aşkın, her şeyin başlangıcı olabileceği fikrini doğurdu. Ve o an, Tanrı iki ruh yarattı: Arel ve Ela. Bu iki ruh, birbiriyle uyum içinde, henüz farkında olmadıkları bir sevgiyle dünyaya gönderildi. Onların aşkı, sadece bir duygudan ibaret değildi; Tanrı’nın dünyayı yaratırken aradığı o eksik parçaydı.
Arel ve Ela, Tanrı’nın henüz tamamlanmamış dünyasında gözlerini açtıklarında, kendilerini geniş bir boşlukta buldular. Etraflarında ne dağlar, ne denizler, ne de gökyüzü vardı. Sadece sınırsız bir alanın içinde süzülen ruhlardı. Ancak bu boşlukta bile birbirlerini buldular. Tanrı, onların birbirine çekileceğini biliyordu; çünkü bu çekim, evrenin en temel yasasıydı: Aşk.
Arel, Ela’yı ilk kez gördüğünde, onun ne kadar farklı, ne kadar güzel bir varlık olduğunu düşündü. Oysa Ela da Arel’i gördüğünde kalbinde tarif edemediği bir his belirdi. İkisi de birbirlerine doğru yavaşça ilerlerken, içlerinde bir şeyler filizleniyordu. Bu filiz, saf ve masum bir aşktı; henüz ne aşkı tanıyorlardı ne de adını biliyorlardı, ama hissettikleri şey dünyanın temellerini atmak üzereydi.
Tanrı, onların bu aşkını izlerken, nihayet içindeki boşluğu dolduran cevabı bulmuştu. Dünya, bu aşk üzerine kurulmalıydı. Arel ve Ela’nın birbirine duyduğu saf sevgi, Tanrı’nın yaratacağı her şeyin temeli olacaktı. O an Tanrı, onların her adımıyla birlikte dünyayı şekillendirmeye başladı.
Arel, Ela’ya yaklaştıkça, Tanrı onların adımlarını toprağa dönüştürdü. Her adımda yeşil çimenler, dağlar ve vadiler oluştu. İki ruhun birbirine dokunmaya çalıştığı her an, gökyüzü maviye büründü, bulutlar şekillendi ve ufukta güneş doğdu. Arel’in Ela’ya baktığı an, nehirler aktı, okyanuslar kabardı, yıldızlar gökyüzünde parladı. Tanrı, onların aşkını izledikçe, dünya daha da güzelleşiyor, her detayda bu saf sevginin izleri beliriyordu.
Ela, Arel’e gülümsediğinde, çiçekler açtı, ağaçlar dallarını göğe uzattı. Arel’in Ela’ya söylediği her söz, rüzgar olup dünyayı dolaştı, yaşamın ritmini oluşturdu. Onların sessiz bakışmalarında, dünya her geçen saniye daha fazla şekil alıyordu.
Ancak, bu aşık çift, Tanrı’nın planlarından habersizdi. Onlar, sadece birbirine duydukları saf hisle var oluyordu. Tanrı ise, onların bu aşkı sayesinde dünyayı kusursuz bir şekilde yaratıyordu. Ama içten içe Tanrı, bu aşkın ne kadar güçlü olduğunu ve ne kadar zor bir sınavdan geçeceğini de biliyordu. Arel ve Ela’nın aşkı, evrenin dengesini sağlayacak, ama bu denge zamanla teste tabi tutulacaktı.
Bir gün, Arel ve Ela, her şeyin ötesinde bir şey fark ettiler. Aşkları büyüdükçe, aralarına görünmez bir engel koyulmuş gibiydi. Tanrı, onların aşkının sadece bir başlangıç olduğunu biliyordu; aşk, saf bir güçtü ama aynı zamanda zorluklarla sınanmalıydı. Dünya, kusursuz değildi. Arel ve Ela’nın birbirine kavuşması, ancak tüm dünya tamamlandığında mümkün olacaktı. Tanrı, onlara sadece aşkı vermekle kalmadı; aynı zamanda sabrı, umudu ve inancı da öğretti.
Arel, Ela’ya baktı ve dedi ki: "Sonsuz bir boşlukta bile seni buldum. Ama hissediyorum, dünya tamamlanmadan sana dokunamam."
Ela, gözlerinde bir damla yaşla, "Bizim aşkımız, bu dünyanın yaratılma sebebi. Tanrı’nın planını hissediyorum. Ama biliyorum ki, sonunda kavuşacağız. Sabretmemiz gerekiyor," dedi.
Tanrı, onların bu sözlerini duydu ve içindeki sevgiyle dünyayı tamamlamaya devam etti. Arel ve Ela’nın sabrı ve inancı, dünyanın döngüsünü sürdürdü. Mevsimler oluştu, zaman aktı, yaşam doğdu. Her geçen gün, aşkları daha da güçleniyor, dünya onlarla birlikte şekilleniyordu. Ama onlar, birbirlerine kavuşmak için son ana kadar beklemek zorundaydılar.
Ve nihayet, dünya tamamlandığında, Tanrı Arel ve Ela’nın önüne çıktı. “Siz, benim yarattığım ilk aşksınız. Sizin sevginizle bu dünyayı inşa ettim. Şimdi birbirinize kavuşma zamanınız geldi. Bu dünya, sizin aşkınızın üzerine kurulmuştur ve sonsuza dek bu aşkın ışığında var olacaktır.”
Arel ve Ela, nihayet birbirlerine dokunduklarında, tüm dünya onların aşkıyla aydınlandı. Tanrı, onları izlerken, dünyanın amacını bulmuştu. Aşk, her şeyin kaynağıydı; yaratımın, yaşamın ve varoluşun özüydü. Ve Tanrı, bu iki ruh sayesinde, dünyanın kalbini yaratmıştı.
Sezer Türemen 07.10.2024 10:30
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.