- 297 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
ABİ KARDEŞ
ABİ KARDEŞ
Şimdi düşünüyorum da ne çok korkardım senden abi! Oynamak için her sokağa çıktığımda ürperirdi içim!
Ya görürse, ya görürse abim. Diyerek yüreğim ağzıma gelirdi!
Öyle de olurdu.
Ne zaman arkadaşlarımla oynamaya çıksam, mutlaka sana yakalanır, ardından dayak yiyerek dönerdim eve!
Bu da yetmez, bir de tembih ederdin; “Dövdüğümü babama söylersen seni öldürürüm! Diyerek.
Sahi ölümün rengi neydi abi? Nasıl ölünürdü insan? Arkadaşlarının gözü önünde dövülmekten daha mı kötüdür ölüm? Daha mı kötüdür abi?
Bir dediğini iki etmez, koşar adım eve gelirdim.
Avlu kapısının arkasında hıçkırık hıçkırığa ağlar, gözyaşlarım dinsin, annem, babam görmesin diye beklerdim! Seni ele vermemek için beklerdim abi! Ve hayaller kurardım. O minicik yüreğimle. Hele bir büyüyeyim, ben de seni döveceğim abi, hele bir büyüyeyim döveceğim seni!
İnan çok masumca hayallerdi abi.
Senden uzak olduğum zamanlarda aklımca büyüyüp, kocaman adam olurdum. Olurdum da seni döverdim güya! Hay aklıma tüküreyim. Hangi hayal kimi büyütmüş ki beni de büyütsün bilemezdim.
Ama yine de, ahdederdim yemin ederdim seni döveceğim. Diye. Ve sonra hayalen bile, kıyamazdım sana vurmaya abi. Vuramazdım abimin o gül pembe yanağına! Ya incinirse, ya acırsa diyerek vuramazdım sana. Hayalde olsa vuramazdım sana abi!
Hatırlar mısın abi?
Ben ortaokula gidiyor, hafta sonları da kahvede çalışıyordum. Hasta olan babama yük olmayayım diye, hep te öyle yaptım. Sen ise babamın malını mülkünü buğday tarlaları içerisinde kumar oynayarak Kaşem ve Cimşit’e kaptırırdın. Ve sonra babam öldü abi! Onun ölümünde, hacı abimin de, senin de payınız var abi!
Bu vebalden nasıl kurtulursunuz. Bilemem. Allah her ikinizi de affetsin! Böylesi bir günahtan kurtulmak çok zor olmalı çok zor.
Biliyor musun abi ben, ölümün rengini babam öldüğü zaman öğrendim! Babamın ölümüyle birlikte, sanki kıyametin gölgesi düşmüştü üstüme abi! Göğün direği yıkıldı ve ben altında kaldım sanki! İşte o gün anladım ölümün renginin gri olduğunu abi, o zaman öğrendim!
Babamın ölümünden bir yıl kadar önceydi sanıyorum. Sen yeni nişanlanmıştın. Her pazartesi şehre gelir, okulda beni arar bulur, cebimdeki bütün harçlığımı alarak çeker giderdin! Ve ben bir kenara çekilir, doya doya ağlardım! Hatta dayak yemediğim için sevinçten ağladığım da olurdu abi! Biliyor musun abi sana hayır diyemezdim! Çünkü sana kıyamazdım. Abim nişanlıdır diyerek. Hem babam öldüğü için, artık babam da sayılırdın abi. Tut ki vermedim ne olacaktı ki zaten? Yine dövülecek, yine cebimde ne var ne yok alacak çekip gidecektin zaten!
Ne çok korkarmışım senden abi!
Artık korkmuyorum senden abi. Korkmuyorum ulan! Bana attığın dayakların acısını hissetmiyorum bile! Ama acıyan bir tek şey var! Tam da şuramda. Göğsümün hemen altında yumruk gibi duruyor! Bazen aklıma geldiğinde orası çok acıyor abi çok!
Ne mi?
Dur da söyleyeyim.
Hatırla, bir cuma günüydü hiç unutmam. Okulda aşı yapılmış ve okul tatil edilerek evlerimize gönderilmiştik.
Tesadüf ya, sende arkadaşların, Kani, İsmail ve dayımızın oğlu Emin ile sohbet ediyordun.
Beni görür görmez arkadaşlarına beni göstermiş; “kardeşim Cuma namazına geldi. Bugün cumayı o kıldıracak(!)”
Ardından bir kahkaha tufanı kopmuştu! Beni arkadaşlarına alay konusu yapmıştın abi! İşte o günden sonra, ozgüvenimi yitirmiş, kolum kanadım yok diye düşünmüştüm! İşte bu, bazen çok sancı yapıyor sol döşümün altında!
O an bana ne oldu bilmiyorum. Hücrelerime nefretin bütün heceleri, bütün harfleri düşmüştü! Ama yine de abim’dir olsun, o eğlensin, o gülsün, o mutlu olsun demiştim içimden abi!
Aaah abi ah, şimdi yaş altmış belki hepsi yaşanması gerekenlerdi diyerek unuttum gitti derken, senin Kansere yakalandığını, kemoterapi aldığını duydum. son demlerimizi yaşarken, bir kere daha yıkıldım abi. Ama olsun yeni de affettim seni.
Lakin şunu asla unutamayacağım ve asla affetmeyeceğim; Biliyor musun? Senin tanımadığın iki yeğenin var! Maşallah zıpkın gibi delikanlılar. Herkesin gıptayla baktığı. Ahlakları, kişilikleri, insanlıkları Tanrımın bana lütfu gibidir abi.
Büyük olana babamızın adını verdim. Ona baba küçüğe de abi diyorum. Böylece hem baba hem de abi özlemimi gideriyorum abi!
Sen görmedin, tanımazsın ama büyük olan babamıza çok benziyor. Tıpkı babamızın fotokopisi gibi! Yakışıklı, karizmatik o şimdi 34 yaşında Üniversiteyi bitirdi, masterını yaptı. Biraz ötelemeyle, kısa dönem askerliğini de yaptı. Şimdi ABD’de saygın bir üniversitede öğretim görevlisi. Diğeri de maşallah Üniversiteyi bitirdikten hemen sonra, askerliğini kısa dönem yaptı ve İstanbul’da büyük bir firmada yönetici olarak çalışıyor.
Bazen bir araya geldiğimizde; sorarım amcanızı tanıyor musunuz diye?
Büyük olan hayal meyal seni hatırlıyor. Ve nasıl hatırlıyorsun diye sorduğumda; Antalya’dan hatırladığını söylüyor ve anlatıyor; “senin arkadaşın var ya baba, hani Ercan amca, işte Ercan amcayı bir keresinde ziyaretine gittim. Dükkanındaydım ve amcam da oradaymış. Ama ben tanımıyorum.
Ercan amca, bana dönerek; “burada oturan adamı tanıyor musun? Diye sormuştu bana.
Bense; “hayır tanımıyorum” dedikten sonra, amcama dönmüş, “sen bu delikanlıyı tanıyor musun?” diye sormuştu.
Amcam da; “hayır tanımıyorum.” Diye yanıtlamıştı.
Bunun üzerine Ercan amca; “siz amca yeğensiniz.” Demişti. Hiç sohbetimiz olmadı! Aradan pek fazla geçmeden; “bir ihtiyacın olursa Ercan amcana gelirsin. “dedikten sonra da kalkıp gitmişti. Diye anlatıyor. Kısacası seni öyle hatırlıyor, öyle tanıyor abi.
Küçük olan yani bazen gardaş, bazen abi dediğimse seni hiç hatırlamıyor! Ama ben, ama ben, ben seni çok iyi hatırlıyor ve çok özlüyorum abi.
Yalnız merak ettiğim bir şey var abi. Neydi seni böylesi kine, böylesi nefrete bürüyen? Bunu bir türlü anlayamadım!
Her aklıma geldiğinde, fırtınalar kopar içimde gök gürler ve içime ağlar dururum abi.
Belki de seni hiç özlemedim kim bilir. Sadece yaşlandım ve duygusallaştım.
Belki de bu yüzdendir sık sık aklıma gelişin abi. Neydi seni bensiz, beni sensiz bırakan öfkenin adı? Neydi seni bensiz beni sensiz bırakan şey? Bunca yılın ardından hiç mi özlemedin beni abi? Tam 36 yıl oldu görüşmeyeli ve hayli zaman oldu içimdeki özlem susalı!
Ama artık susma zamanı değil. Vakit geç ölüm yakın. Ecel kapımımızı çalmadan, ölmeden birimizden birimiz, bir kez olsun, bir kez olsun görmek isterdim seni. Sarılıp kokunu hissetmek, doya doya ensenden öpmek isterdim abi.
Biliyorum içindeki kinin, nefretin, öfkenin buna izin vermeyeceğini. Bu yüzden ölümden bile korkmuyorum abi.
Artık hiçbir şeyden korkmuyorum biliyor musun?
Senden bile korkmuyorum ulan!
Korktuğum tek şey; küçükken abisiz bıraktığın kardeşin ölüme gidiyor! Birtakım sağlık sorunları yaşıyor.
Azrail de inatlaştı galiba, arada bir yoklayıp duruyor. Ola ki birgün ısrarla yoklarsa ölüme gittiğimde elimi kavrayıp; “korkma kardeş, korkma. Seni benden kimse alamaz! Diyerek elimi avuçları arasında terletmeyecek bir abimin olmamaşıdır!
60 yıldır abi, gardaş sevgisinden mahrum kalan bu öksüz yüreğim dayanır mı bilmem?
Bildiğim; “ ben geçmişte yaşanan her bir olumsuzluğu unutup, hatta sana dair korkularımı bile unutup seni affettim abi.
Özlemin bir çığ gibi içimde büyüyor abi! Hadi gel ister döv, istersen öldür beni!
Sana söz veriyorum, dövdüğünü babama bile söylemem abi. Hadi gel hadi gel de, umutsuz gözlerimi sen kapat. Gözlerim açık gitmek istemiyor, abimi görmeden ölmekten korkuyorum!
GARDAŞ
Üzülecek hal mi kaldı
Gidenlere bakmam gardaş
Sen sevdin de el mi aldı
Candan seven olmaz gardaş
Senin ki de acı mıdır
Yüreğinde sancı mıdır
Canın yakan hancı mıdır
Hancı hanın yakmaz gardaş
Yere düşeni çok gördüm
Gelip geçenlere sordum
Bu rüyayı hayra yordum
Hayırda can yanmaz gardaş
Düşman sana hiç acımaz
Bana ne der ırgalamaz
İlaç verse kar sağlamaz
Dostlar canın yakmaz gardaş
Kirpiğine nem düşmesin
Leş kargası üşüşmesin
Helalini bölüşmesin
Haksa canın yakmaz GARDAŞ
Efkan ÖTGÜN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.