Kamer hanım’a mektuplar (18) Pırlanta gibi ışıklar görüyorum
6 Ekim 2013 20.33
K: Hayırlı akşamlar Ali Abi. Yazdıklarınızı dikkatle okudum. Şu ana kadar yazdığınız tüm cevapları baştan aşağı bir daha okuycam inşaallah en yakın zamanda. Hepsi de çok öğretici ve yol gösterici benim için. Tüm kalbimle size çok teşekkür ederim. Yol göstericiliğiniz ve dualarınızın desteğiyle bu kadar zaman katettik. Zahmet olmazsa size yazdığım rüyaların ve o bahsettiğim karmakarışık süreç için yorumunuzu da bilmeyi çok istiyorum. Sizin uygun olduğunuz bir zamanda o konudaki fikirlerinizi de paylaşırsanız çok sevindireceksiniz bizi. Allah yar ve yardımcınız olsun. Sevgi ve saygılarımla. Selam es selame.
7 Ekim 2013 14:44
HAB: www.youtube.com/watch?v=sFb8NDb2ps8 Şeytanın kişiye musallat oluş ve davranışlarını anlamak bakımından izleminizde yarar gördüm. Selam es selame...
Bir daha var... O da şeytan çıkarma olarak anlatılan cinsten bir video:
www.youtube.com/watch?v=LIVeP-GeE9s/
Bir de bu videoyu izleyin. Her gözetleyeni gözetleyen birisi ve her ilim sahibinden üstün bir ilim sahibi vardır...
Benzer videolar aransa youtube’da bulunabilir.
www.youtube.com/watch?v=TUtVK280dG4
www.youtube.com/watch?v=q9YUdB-CaRM
9 Ekim 2013 20.04
K: Hayırlı akşamlar Ali Abi. Bu sabah, sabah namazından önce seccadede bana dergâhtan verilen zikri çekiyordum. Öyle biraz da kaptırmışım kendimi. Nasih Baba’nın yüzünü gördüm ve bana gayet alçak bir sesle namaz ve ibadetlerle ilgili bir şeyler söyledi; daha iyi olması yolunda. Ama inanın uçup gitti yine. Zaten saliselik bir anda olup bitiyor, ben “Ne dendi?” diye dikkat edene kadar denmiş ve bitmiş oluyor. Aynı anda bir görüntü geldi. Gördüğüm şey, kırlık bir alan. Ne ev ne ağaç hiç bir şey yok. Biraz ot, biraz toprak bir zemin üzerinde daire şeklinde bir oda var. Çatısı yok, üzeri açık. Doğada her yerde bulabileceğimiz taşlar, renkleri beyaza yakın, öyle üst üste yığılıp duvar yapılmış. Kapı yeri bırakılmış, pencere yeri bırakılmış ama çimento ya da biribirlerine sabitleyecek bir şey kullanılmamış. Üst üste konulmuşlar sadece. İlginç tarafı, taşlar incecik beyaz makara ipliğiyle bağlanmış. İp bir oradan bir buradan dolanarak kasılmış ve duvarları tutuyor sanki. Hatta dıştan da kuşak gibi çevresine dolanmış ve yapı sabitlenmiş sanki. İşte böyle ilginç bir görüntü; Siz anlatılmak isteneni şüphesiz benden daha iyi bilirsiniz. Selam ve dua ile.
HAB: Hayırlı akşamlar. Pek bir şey anlamadım doğrusu. Zaman içinde daha uzun zaman diliminde, anlaşılacak kadar netlikte haber alman mümkün olabilir. Taşlar insanları, ip ilimi, gördüğün yapı o mübareğin dergâhını anlatsa gerektir. Allah doğrusunu bilir. Verilen zikrin ne anlama geldiğini bilseydik rüyadan daha başka sonuçlar da çıkarabilirdik. İnşaallah. Daha fazla yorum yapmak kendimizi zorlamak olur. Rüya dediysek bu bir durugörü, yani uyanık rüyadır. Bu tür rüyaları keşif olarak anlatıyor kaynaklar. Tıpkı bir uyku rüyası gibi yorumlamayı gerektirdiğini biliyoruz. Secde halinde yapılan zikirlerin daha seri sonuç verdiğini de keşfettik... “Subbuhun Kuddusün Rabbil melaiketi verruh”, hocam tarafından bize verilen bir tesbih idi. Bir de Yusuf (a.s.)’ın duası... Ama sonradan öğrendik ki secde halinde her türlü dua edilebilir. Yani yaptığınız tesbih beddua nitelikli olmadıkça, yapmanızda bir beis görmedik. Selam es selame.
K: Teşekkür ederim abi. Siz bana aylar önce ilk verdiğinizden beri “ la ilahe illâ ente subhaneke innî küntü minezzalimin” ve “Subbuhün Kuddusün Rabbil melaiketi verruh” tespihlerini üçer kez söylemeye devam ediyorum. Hayırlı akşamlar.
HAB: “Lâ ilâhe illâ ente subhaneke innî küntü minezzalimin” ve “Subbuhün Kuddusün Rabbil melaiketi verruh”. Her secdede üçer defası yeterlidir... Doğrusu budur. Yazdığınızda hata vardı düzelttim.
K: Abi aynen dediğin gibi söylüyorum. Ben hatalı yazmışım.
14 Ekim 2013 19.57
K: Çok sevgili Ali Abi. Senin ve ailenin bayramını kutlar, ellerinden öperim.
HAB: Allah razı olsun. Biz de senin bayramını kutlar, gözlerinden öperiz. Rabbim yar ve yadımcın olsun. Bayramın gerçek bayram yaşatsın... Kutlu ve mutlu olasın. Selam es selame.
31 Ekim 2013 11.05
K: Selamün aleyküm. Hayırlı sabahlar Ali Abi. Sıhhatiniz iyidir inşaallah. Bir süredir size yazamıyorum. Bayramda eşim geldi. Yazmak için uygun vakit bulamadım. Size bir rüyamı anlatmak istiyorum.
Kız kardeşim 41 yaşında. Evlenene kadar inançlı sayılabilecek ölçüde birisiydi. Öyle ki lisede olsun, üniversitede olsun tüm sınavlara oruçlu girerdi. Manevî olarak kendisini güçlü hissettiğini söylerdi. Üniversiteyi birincilikle bitirdi. Sınıf öğretmenliği yapıyor halen. Evlenince eşi yavaş yavaş etkiledi ve O da eşine uydu. Neredeyse hâşâ “Allah yoktur, herşey doğa” noktasına geldi. Eşiyle bir kaç yıl önce boşandılar. 2 yıldır ramazanda oruç tutuyor. Sorduğumdaysa “Vardır, yoktur pek o konuları düşünmüyorum ama oruç tutmak bana huzur veriyor. Eğer varsa gerçekten beni niye cehenneme atsın ki ben iyi bir insanım” diyerek geçiştiriyor. Gerçekten de insan olarak çok güzel bir kalp taşır. Son derece merhametli, sorumlu, çalışkan vs. insanî vasıfları harikadır gerçekten. Ben O’nun için çok üzülüyorum.
Bayramın 1. günü annemlerde biraz yalnız kaldık ve O’na kendimce bazı şeyler anlattım. Okumasını, araştırmasını, O’nun için çok üzüldüğümü ve ciddi şekilde araştırırsa harikulâde bilgilere ulaşacağını ve sorularının cevaplarını almaya başlayacağını söyledim. Dikkatle ve saygıyla dinledi. Sanırım sonradan bu konu üzerinde düşünecek.
O gece rüyamda kız kardeşimi gördüm. Rüyamda bir yer sofrası var. Tepsinin üzerinde muhtelif yemekler. Kardeşim yanında oturuyor. Neden bilmiyorum, O’nu kurban etmemiz gerekiyormuş. Büyük bir bıçak var elimde. “Ben yapamam” diyorum. Annem “Ben yaparım” diyor ve bıçağı alıyor elimden. Kardeşim uzanıyor yere, başını yana çeviriyor ama o kadar sakin ki. Tam bir rıza halinde; annem vuruyor bıçağı boynundan kesiyor. Kan görmedim. Ben çok ağlıyorum. Yine kardeşim oturuyor sofranın yanında ve yüzükoyun eğiliyor yere hafif yan duruyor. Yine kesmeliymişim: Ensesinden beline doğru hafif sürüyorum bıçağı bastırmadan. Sırtı çıplak. Etleri haşlanmış gibi pişik. Bıçağı sürer sürmez ensesinde bir karış aşağıya kadar hemen ayrılıyor etleri iki tarafa. Ben çok ağlıyorum “Yapamam” diye.
Annem yine bıçağı alıyor ve bir kerede kesiyor boynundan. Ama kardeşimin yüzü içimi çok yakıyor. Şu an yazarken bile gözlerim doldu. Hiç itiraz etmiyor, debelenmiyor, bir şey demiyor. Müthiş bir teslimiyetle uzatıyor boynunu. Ve yine oturur görüyorum O’nu. Üçüncü kez bıçak benim elimde ve ben “Artık dayanamıyorum, bunu niye yapıyoruz? Kesmeyelim ne olur, kesmeyelim ne olur, kesmeyelim! Ben yapamam. Anne sen de yapma, kesme O’nu” diye ağlarken uyandım. Çok etkilendim abi. İçim sızladı. Bu rüya için ne dersiniz, nasıl değerlendirirsiniz? Sabırsızlıkla bekliycem. Allah razı olsun. Selam es selame.
4 Kasım 2013 03:51
HAB: Aleykümselâm... İnternet kotam dolduğu için 8 gündür girmiyordum. Allah’a şükür iyiyiz. Türkiye’nin üzerinden kara bulutlar uzaklaştıkça biz de kendimizi daha iyi hissediyoruz.
Rüyanız hayırdır inşaallah... Kardeşinizin en kısa zamanda Allah’a döneceğine, yeniden ve daha samimi mümine olacağına işarettir inşaallah. Sizin üzülmeniz, ağlamanız da O’nda oluşacak değişim nedeniyle çok çok mutlu olacağınıza işarettir, umarız. Her şeyin en doğrusunu Allah bilir. Kalbimize gelen bu oldu. İnşaallah gücünüz yetiyorsa Allah rızası için iki koyun kurban kesmenizi öneririm. İnşaallah birisini anneniz, birisini siz kesin... Eğer sizin durumunuz müsait değilse, ikisini de -varsa gücü- anneniz kesip etini fukaraya dağıtın. Kalbiniz yatışır. Ve kardeşinizin işleri çabuk iyiliğe döner inşaallah. Selam es selame.
Bunları yapıp kardeşinizi yeniden samimi mümin olduğunu görürseniz o zaman da bir koyunu şükür için kurban edersiniz. Hani kesemediğiniz, uyandığınız kurbanı da şükür olarak kesersiniz.
6 Kasım 2013 10:23
K: Hayırlı sabahlar Ali Abi. Cevabınız beni çok mutlu etti. İnşaallah söylediklerinizi en kısa sürede yerine getiricem. 8 günlük süre içerisinde mesaj kutunuzda oldukça birikme olmuştur, bu yığılma arasında beni de cevapsız bırakmadığınız için çok teşekkür ederim. Size söylemek istediğim bir şey daha var.
Bayramın 4. günü sabah S.’dan bi mesaj geldi. Aynen yazıyorum: “Günaydın. Hayırlı cumalar. Canımcım gece rüyamda gördüm seni. Bize gelmişsin. Kapı çaldı, açtım. Senin üzerinde benim giydiğim füme rengi kaşe bir kaban vardı. Saçlarını atkuyruğu yapmışsın. Elinde poşetler ve çanta vardı. Seni görünce bir sarıldım boynuna, sen de bana... Gülüyorduk ve sen eve girerken yeşilçekirge sürüsü de girdi içeriye. Evin her yerini bir bahar havası aldı. Günlük güneşlik oldu ve biz halen gülüyorduk. Çok mutluyduk. Çok özledim seni çokkk”. Mesaj böyle.
Ben “Çok güzel bir rüya” diye yazdım cevaben. Siz nasıl bir yorum getirirsiniz, merak ediyorum. Neredeyse son 1 aydır o şey yok. Hiç gelmiyor. Sanırım benimle uğraşmaktan vazgeçti artık. S. sürekli benimle diyaloga girmek için çırpınıyor. Ben mümkün olduğunca uzak duruyorum. Aramızdaki bu mesafe onu üzüyor gibi. Eğer o şeyden gerçekten kurtulduysa bu O’nu elbette çok üzer ama ben kurtulup kurtulmadığına dair rüyamda yahut durugörü ile bir işaret almadım. Daha öncesinde durugörü olarak O’nu gördüğümde, “Sen öfkeni kaybettiğinde yalnızız, bana küsmüş gibi gözük” demişti. Size bahsetmiştim. Sizden bir talimat gelmeyince, ben de bunun benim için S. görüntüsüyle ulaştırılmış bir uyarı olduğunu düşünerek O’ndan mümkün olduğunca uzak durdum. Yeni bir gelişme olursa sizi haberdar edip, o zamana kadar O’nunla olan ilişkimi sizin bu konudaki talimatınız doğrultusunda düzenliycem.
Bir şeyler daha var, zaman bulmuşken bunları da yazayım istedim. Abi sağımda solumda beyaz nurlar görüyordum, söylemiştim size. Bunlar tek tek dağınık, serpilmiş gibiydiler. Ve pırlanta taşa ışık vurur da bir anlık bir parlama olur ya (TV reklâmlarında görüyorum bu pırıltıyı, hiç pırlantam olmadı çok şükür) öyle pırıltılar oluyordu. Şimdi bu sanki 4-5-6 gibi, yani birden çok nur sanki 10-15 cm. arayla bir çizgi üzerine düzenlenmiş gibi yanyanalar. Parıldayıp yok oluyorlar. Ayrıca namazda yine seccadenin çevresinde melekleri orijinleriyle görmeye başladım son bir kaç gündür.
10-15 gün kadar önce yatmıştım, gözlerim kapalı zikir çekiyordum. Bana “Korkma, korkacak bir şey yok. Sadece sohbet ediyoruz” dendi. Görüntü yoktu, sadece ses...
İki gece sonra yine aynı durumda yatıyordum, bir şeyler söylenmeye başlandı. Sonra kendimi gördüm, ayaktayım. Ayaklarım bembeyaz nur gibi ışıl ışıl yanıyor sanki bel kısmım gece mavisi, başım çok güzel bir yeşil. Mavi ve yeşil de fevkalâde parıldıyordu. Bana söylenen, görüşecekmişiz. Buna hazırlanmam gerekiyormuş. Ama görüşmemiz için mi ya da görüştüğümüzde mi dendi, burayı tam hatırlamıyorum. Ayaklarım beyaz, karnım mavi ve başım yeşil olmalıymış. Bunun haricinde aldığım farklı görüntüler oldu ama çok önemli gelmedi bana. Sizi meşgul etmek istemem.
Bir tane örnekleyeyim ama yine de: Mesela, gece yattığım yerden dışarıda Çanakkale Boğazı’nı izledim. Bizim evden boğaz ful görünüyor. Ama duvarların ardını gece vakti görmek ilginç bir deneyim oldu. Nasıl bir pırıltı, nasıl bir renk güzelliği ve ışık... Anlatılır gibi değil. Sanki o gördüğüm gerçek ve benim gündüzleri balkondan gördüğüm boğaz görüntüsü onun sadece gölgesi gibi kaldı yanında. Size zahmet vericem ama sabırsızlıkla da bekliycem cevabınızı. Selam es selame.
Abi bir de şunu diyeyim, bu son gerçekten :) Namaz kılarken secdede ve gece gözlerimi kapadığımda yatarken, arkalardan böyle belli belirsiz değişik bir iki tonda yeşiller görüyorum sanki. Çokkkk seviniyorum buna.