- 2199 Okunma
- 27 Yorum
- 1 Beğeni
Susuzluk
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Güneş tam tepemde, gölgem ayağımın dibindeydi. Vaktin öğlen olduğunu ben söylemeden de anlamışsınızdır. Öyle böyle bir öğlen de değil hani; güneşin yeryüzünde ne varsa yakıp kavurduğu bir öğlen…
Aylardan haziran, yirmi beş otuz kişi falanız. Pamuk çapalamak için geldik bu susuz tarlaya. En yakın su tulumbası üç km. kadar uzaklıkta. Paydos düdüğü ile öğle yemeklerimizi yemek için mola vermiştik. Sınırdaki söğüt ağacının dibindeki ekmek çıkınlarına doğru yorgun argın yol alırken bir yandan da gözlerim su taşıyan çocuğu aramakta. Kırmızısı güneşten solmuş testisiyle suya gideli hayli zaman olmuştu çocuk ama hâlâ görünürlerde yoktu.
En son iki saat önce yarım su bardağı su içmiştim.
O kadarcık su da susuzluğumu gidereceği yerde daha da artırmıştı.
Yorulmuş, acıkmış en önemlisi de susamıştım…
Bu Sucu çocuğun da yakın zamanda geleceği yok gibi. Yorgun adımlarımla emek çıkınına doğru gitmekten vazgeçip tarlanın kuzey kenarından akan sulama kanalına doğru döndürdüm yönümü. Çünkü susuzluğum, açlığıma baskın gelmiş, dilim damağıma yapışmıştı.
Pamuk sıralarını paralel değil de yanına yürümek hayli zor olsa da sulama kanalına ulaştım sonunda. Kanalın çatlaklarından sızan sular sızdığı yerlere can vermiş, yabanıl otlarla kaplanmış sulanan yerler. Yer yer de batak bir çamur tabakası oluşturmuş. Kanalın çamur olmayan bir yerinden kenarına oturup bir süre buz gibi akan suyu seyrettim. Seyrettikçe susuzluğum katlanarak büyüdü. Suyun içinde neler yoktu ki neler…
Yemyeşil yosunlar suyun içinde dalgalanarak uzarken, yosunların orasına burasına konaklamış kurbağalar vıraklıyor, benim gibi su içmek için yanaşmış sonra da ayağı kayıp suya düşmüş kaplumbağaların cesetleri yüzüyordu. Çürümüş domateslerle, karpuz kabukları yüzme yarışı yapıyordu. Daha sayamayacağım pek çok şey…
Bütün bunların birleşimi midemi bulandırması gerekiyordu ama midem bulanmadığı gibi susuzluğum da kat kat arttı. Sonunda suya düşen kaplumbağalar gibi kanalın kenarına çömelip, başımdaki tülbenti ağzıma maske gibi bağladım. Ellerimle suyun üzerinde yüzen nesneleri kenara itip suya eğildim ve gözlerimi yumarak kana kana su içtim.
Oh be! Dünya varmış! Susuzluğum geçti ya, ekmek yemesem de olacak. Gidip karaağacın gölgesinde derin bir uyku çekip kendime geleyim.
Rabbım! Kimseyi açlık ve susuzlukla imtihan etme…
Emine UYSAL/ 03.03.2014
YORUMLAR
amin
su hayattır
hele yaz günü
o testilerde
ki Ahmetli/Karkın köyünde
az su içmedik
tebriklerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler, saygılar.
Kuraklığın kapıda olduğu şu günlerde yağan yağmur bir nebze içimizi rahatlatsa da dağların doruklarına baktığım zaman erimiş karları görünce içim cız etti. yazın bizim susuzluğumuzu giderecek karlar şimdiden yok... bugünkü düşüncelerime örnek olan yazını kutluyorum canı gönülden arkadaşım...Allah susuz bırakmasın ne gönlümüzü ne bedenimizi ne binlerce canlımızı...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Rabbım acısın bizlere.
sevgimle.
Gülayşe DELEN
vaktiyle bizde öyle sulardan çok içtik renkdaşım
o günleri yeniden yaşattın usta anlatımınla
ve bizim tülbentimizde olmazdı üflerdik suyun yüzünü
etraftan bir şeyler gelmeden içerdik içebildiğimiz kadar...
anılar canalandı bu güzel yazınla renkdaşım gönülden
kutluyorum kalemini
her dem saygımla
Emine UYSAL (EMİNE45)
selamlar
Emine hocam,on beş yaşıma kadar Aydın Söke Yenidoğan köyü pamuk tarlasında geçti yıllarım.
Çok kez suya hasret tik.Varille gelen sular ısınırda ısınırdı.Küçük testilerimiz vardı yanımızda götürdğümüz onlarda çabuk biterdi varile veya inanın 1962 li yıllarda Büyük mendersten tülbentle süzüp akar su arıtılmıştır diye mecburen içtiğimiz oldu. azda olsa. susuzluğumuzu on gidermke için.Suzuzluğu o yıllar çok yaşadım.Köye geipte tulumbadan soğuk su içmek pazarda kar helvası kar hoşafı yemek bir umut ve beklenti ydi.DEĞERLİ VE ANLAMI BULDUM PAYLAŞIMINIZI KUTLARIM SAYGILARIMLA.
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygılar
geçen gün okudum bi yerde, filipinlerde elektrik çok pahalıymış ve sürekli kesintiler oluyormuş. e karalıkta bir coğrafya olduğundan bu yokluk ve ihtiyaçla bir öğrenci -bence asrın buluşlarından- bir icat gerçekleştirmiş. bunun için pet şişe ve çamaşır suyu yeterli ve işte sana ampül, bedava elektrik.. tavanı delip aşağı sarkıtıyorlar ve gerçekten her yeri aydınlatıyor, belki görmüşsünüzdür. doğru, ekmekle suyla alakası yok ama insan ihtiyaç duyduğunda, yokluk anında yapabildiklerine kendi bile şaşırıyordur sanırım..
uzatmadan da meramını anlatan, düşündürücü yazılar okuduk bugün anasayfada.. teşekkürler Emine Hanım..kutladım çok.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Selamlar
Son dakikada yapılan eylemler ülkemize hiç bir çare getirmeyecektir.
Eğer kendimize bir çare bulmak istiyorsak, suyumuzu dikkatle kullanmamız gerek. Yarın suyu zor göreceğimiz kesindir. Lütfen bir bardağı on bardak su ile yıkamayalım. Suyumuzun kıymetini bilelim.
Teşekkürlerimle Emine Hanım.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Doğal kaynaklarımızda hepimizin hakkı var, bu hakkı kişiselleştirenlere çok ama çok kızıyorum :(
anladın beni değil mi can?
sevgimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle toprağım.
Kuraklık mı? her yönüyle aşina olduğum bir olgudur. Gönül kuraklığı mı desem, dudak çatlaması mı desem?
neyse konuya geleyim; hakikaten yaşadığım anlardı geçmişte kalan, pamuk ırgatlığı da yaptım, pirinç tarlasında da çalıştım ve temmuz sıcaklığı altında Elle nohut da biçtik, mercimek de....
Anlatış tarzınıza hayran oldum, bataklarda su içmeye gelen karasal hayvanların başlarına her ne gelmişse su içinde ölümleri hep beni üzmüştür. Bir kereseinde bir kırlangıcın batak suyu içinde, ölü yüzüşüne ağlamıştım. ardında iri bir yılanın gelip onu bir lokma yapıp kursağına indirdiğine tanık olmuştum.
Güneydoğunun ücra bir yerleşim birimde, Temmuz ve ağostos aylarının beyin kanamasına neden olacak sıcaklıklar olurdu. ısının gölgede termometremizle 55 dereceyi gösterirken haber bültenin hava durumun kayıtları 45 derce olduğunu söylerlerdi. Doğruyu neden söylemedikleri de o kadar önemli değil.
Ve şimdi her köylü kentli oldu veya teknoloji harikaların yarattığı cazibelerle köylü tarlasında klimalı araçlarla ekinini ekiyor, kaldırıyor ve bizim aylarca hasat toplama şimdi bir iki saate kaldırılıyor.
Yıllardır Küresel ısınma "geliyorum" demesine rağmen insanlar çıkarları için suyu heba ettiler. Dua edelim ki gökten taş yağmasın!
Teşekkürler hocam, selametle kalın efendim
Emine UYSAL (EMİNE45)
Doğal kaynaklarımızın boşa harcanmasına gönlüm razı olmuyor :(
selamlar
Çok güzel bir yazı arkadaşım..Hem de güncel bir konu, Bu yıl kurak bir yıl olacak aslında herkesin sıklıkla uyarılması gerekir.özellikle yer altı sularının motorla çıkarılması o suların zebil edilmesi yıllardır içimi acıtır..
Bu su motorları nedeni ile tarlalardaki kuyularda suların yok olmasının üzerinden otuz yıl geçti...bakalım ne zaman motorları da su çekemez hale gelecek.. O zaman anlayacaklar acı... gerçekten de çok acı....acilen önlem alınması gerekir..
Senin durumuna da çok üzüldüm.ama mecbur olunca insan içiyor demek ki;kurtuluş savaşındaki anılardan okumuştum. Atların nalları ile çamurla içinde açılan çukurlara dolan, yağmur suyu birikintileri suyu içtiklerini...
Allah,..kurdu kuşu,dağı ormanı insanı susuz bırakmasın...Amin..
Selam ve sevgiler...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Boşa yanan bir ampul, boşa akan bir damla su hepimizin ortak malıdır. Faturasını ben ödüyorum sana ne deme hakkı yoktur kimsenin.
Sevgimle can...
Çok enteresan bir hikaye olmuş.
Güneyi,
güneyin sıcağını bilirim.
Pamuk işçiliğini yakından tanımam ama,
o kavurucu sıcakta zor olduğunu tahmin ediyorum.
Böyle bir ortamda,
işçileri tarlada çalışmayı organize edenler,
önce insan faktörünü düşünüp, her türlü ihtiyaçları için tedbir almalıydı.
uzun yıllarını yöneticilik yaparak geçiren biri olarak,
sanıyorum olaya, duygusallıktan önce, ilmi açıdan yaklaşmak geldi içimden.
Her birimizin, buna benzer hikayeleri vardır şüphesiz.
Toparlayıp yazamıyoruz bir türlü.
Yazarımız,
gerçekten çok hoş bir üslupla anlatmış anısını.
Çok güzel, sürükleyici ve ilgi çekiciydi.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Amacım düşüncesizce kullanılan doğal kaynaklarımızın bir gün biteceğini ve susuzluğun zor bir şey olduğunu anlatmaya çalıştım. Anlatamadımsa bu benim hatam elbette.
Gelelim diğer konuya; Türkiye’de işçi olmak sandığınız kadar kolay değil. Bunu yakinen bilirim. Tanık olduğum ve izlediğim öyle çok kurum var ki…
İlla ki tarım işçisi çile çekecek diye de bir zorunluluk yok. Onlar çeker zaten çekeceği kadarını, ne arayanları var ne de soranları.
Peki, durum özel sektörde farklı mı dersin?
Hiç de değil!
Onların çoğu asgari ücrete talim ederler. İş yerlerindeki bir panoda çalışma saatleri ve aldıkları maaş yazar. Bu durum işçiler için yazmaz elbet, bu, gelen müfettişlere gösteriş olsun diye asılmış belgelerdir.
Oysa işçi, sabah yediden akşam yediye bazen de sekize kadar çalışır. Daha uzun çalışanlar da var ama onları yazmak bile istemiyorum. Çoğu askeri ücreti bile almazlar. Güya hükümet kaçağı önlemek için maaşları bankaya yatırma zorunluluğu getirdi.
Peki, getirdi de ne oldu?
İşçi, her ay bankamatikten parasını çeker ve patronun kendisine öngördüğü maaşı cüzdanına, fazlasını kuzu kuzu getirip patronuna verir.
Diyeceksiniz ki; müfettişler var…
Müfettişler ve doktorlar var elbet. Onları çok zaman işçiler görmez, tanımaz. Onlar şirkete uğrar, çaylarını kahvelerini içer ve giderler.
Burası Türkiye demek istemiyorum ama Türkiye de durum bundan ibaret arkadaşım.
Elbette dürüst birkaç şirkette var ama onlar da herkesi barındıracak kadar büyük değiller.
Çok uzattım değil mi konumuz kuraklıktı sanırım…
Saygılar…
Bir tutam hayat
galiba kendimizi bu edebiyat Defteri camiasına tam tanıtamamışız.
Şu anda Azerbaycan'da yaşayan bir Türk Mühendisiyim ben. Memleketim de Trabzon'dur.
Şu anda yurt dışında olmam, ömrümü vatandan uzak geçirdiğim anlamına gelmez.
Türkiye'de, vatanımın hemen hemen her bölgesinde, çokça fabrikada, otuz yıla yakın yönetici olarak görev yapmış biriyim.
İşçilerin çalışma şartlarını, hele de özel sektördeki rezaletleri çok çok iyi bilirim.
Sözün özsü,
''Türkiye’de işçi olmak sandığınız kadar kolay değil'' cümlesi ağrıma gitti.
Sonuçta, biz de onlardan biriyiz çünkü.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Gönül ister ki Ülkemizde de her şey güllük gülüstanlık olsun.
selamlar
Bir tutam hayat
Sadece,
''sandığınız gibi'' sözcüğüne takıldım.
İşçiliğin Türkiye'de kolay olduğunu zannetmiyorum.
Çünkü içinden geliyorum.
İzah etmeye çalıştığım uydu.
Geri kalan tümünde sizinle aynı fikirdeyim.
Bu akşam yorumlar konusunda biraz tutarsız gidiyorum galiba.
Emine UYSAL (EMİNE45)
iyi akşamlar
'''Burada güneş, mavi gök birbiriyle kucaklaşır.Yere değen güneş dalları sanki toprağı değilde beni,bedenimi yakıyordu.Bazen nazlıca, bazen de suları yok denecek kadar azalan bir derenin aktığı yol, o mavi görünüşlü dere boyuna gelinceye kadar dudaklarım çatladı.Sadece su diye bağıran dilim damağım....'''
Mübalağa edilen bir yazı olmuş.Biraz daha betimleme,biraz daha betimleme...Ne diyebilirim.
Tebrikler...Saygılar.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Benim isteyip de başaramadığım şey de bu işte başaran arkadaşları imrenerek okuyorum.
Teşekkürler, selamlar...
Su, ekmek, hava...
Hayati anlamda üç vazgeçilmezimiz...
Yaşımız itibariyle, inanıyorum ki okur olarak her birimize bir şey anımsatmıştır yazınız güzel dost...
Yetmişli yıllar...
Kaçınılmaz su ve elektrik kesintileriyle yazın, kurakmı kurak Ankara' nın Elmadağ' ının eteklerinde bunalıyorduk adeta...
Bir yandan susuzluk, bir yandan elektriksizlik ve yoğun çöp kokusu...Plastik bir iki küçük boy bidonla, içi sırlı toprak çömleğe doldurduğumuz suyu damla damla kullanarak iki üç gün, bazen bir hafta idare etmeye çalışırdık.
Suyun bir damlası kendimize ise, iki damlası minik bahçemizdeki meyve ağaçlarıyla sümbül ve zambaklara idi. Bağın bahçenin, yeşilin kıymetinin bilindiği yıllardı o yıllar. Üstelik kendi çeşmemizden de değil, başkasından taşıyorduk omuzlarımızda suvacıyla kova kova suyu. Zira, zar zor yaptırdığımız gecekondumuza henüz su alamadığımız için, az yamacımızda olan karşı komşudan alıyorduk suyu. Tabii, faturayı da paylaşıyorduk ödeme zamanı...
Şimdi neyin kıymeti biliniyor, neyin önlemi anlaşılıyor ki...
Hayati önemi kadar savrukça sarf edilişine de vurgu yaparak güzel mesajlar verdiniz, kendinizce bir anınızı paylaşırken...
Duyarlı kaleminize, sorumlu özünüze saygımı yinelerken; konunun önemini algılayarak güne düşüren değerli site Yönetimi, Seçki Kurulu' na da teşekkür etmek istiyorum aynı zamanda.
Her dem dostlukla güzel can...
RefikaDoğan/GülceEdebîAkı tarafından 3/4/2014 4:41:20 AM zamanında düzenlenmiştir.
Emine UYSAL (EMİNE45)
O yüzden hayatın her türlü acımasızlığını gördük ama acıtmadık değil mi?
Komşularımızdan taşıdığımız suları yalnız kendimiz içmeyip onlarca çiçeği, ağacı da sulamıştık.
şimdilerde balkondaki çiçeği sulamayı unutanlar da var değil mi can.
Yazıma, yüreğime tercüman olduğun için binlerce teşekkürler Refika can, binlerce teşekkürler.
Sevgi ve selamlarımla...
yazını okuyunca inan kana kana su içtim...yaz kış dolaptan içerim....çok hoştu usta saygılarımla
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sen hiç güneşte kaynamış su içmedin mi? ya da mecbur kalırsan içmez misin?
Allah, kimseyi mecbur etmesin, dahası aç ve susuz bırakmasın.
Amin, selamlar komutanım.
tacettin yıldırım
Askerligimin acemi birligi Ankara mamak'taydi .
Temmuz ayinda teslim olduk . O agustos sicaklarini hatirlatti bu yazin sevgili Emine arkadasim .
Mataralarda getirdigimiz su bir saat icinde hamam suyu gibi olurdu . Bir camin dibinde dudaklarimizi islatirdik . Bazen epey uzakta bir cesmeye gittigimiz olurdu, dinlenme molasinda . Cesmede uzunn kuyruk . Sira gelecek gibi degil , su icemeden düdük sesini duyunca kosardik hemen talime . O dudaklarimiz catlardi . Birlikte de buzdolabindan bir mesrubat da icemezdik . Kasadan ... Yuh yani :-))) Ay neler aklima geldi . Tebrikler Arkadasim ... Sevgimle....
Sevgimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Doğal kaynaklarımızı israf etmesek, edenlere mani olabilsek de ne güzel olacak değil mi?
Selamlar arkadaşım.
tehlike çanları ülkemiz için çalıyor kankam!
ama sularımızı sattılar, derelerimizi işgal ettiler
bu halk hala kendine gelemezse, hikayede içilen suyun zerresini 30 yıl sonra bulamayabiliriz!
hikayen düşündürücü
yürekten kutlarım seni kankam
selamlarımın çokluğu ile... uzaklardan...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Tek yaptığımız israf! İsraf! İsraf!
Selamlarım uzaklara...
Yaşamını idame ettiren bütün canlıların olmazsa olmazıdır su. Geçmiş yıllarda onun sıkıntısını çok iyi bildiğimizden israf etmeden kıymetini bilmeliyiz . Peygamber efendimiz denizde olsanız dahi suyu israf etmeyiniz buyurmuşlardır. Faydalı bir yazı günün yazısı olması dolayısıyla kutlarım saygılarımla.
Melda tarafından 3/4/2014 7:59:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Emine UYSAL (EMİNE45)
en çok da israf etmememiz.
Ne yazık ki tüketim çağı dediğimiz bu çağda hiç bir nimete önem vermeden boşa harcıyoruz.
Değerli katkın için teşekkür ederim, sevgimle...
Sevgili Emine Hanım, kutlarım bir kez daha.
İçimden geçen gönlümün seçkisini yerinde görmek çok mutlu etti.
Güzel kaleminiz daim olsun.
Sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Amacım kuraklığa dem vurmaktı başardıysam mutluyum.
sevgilerimle
Gülüm Çamlısoy
Bir kez daha yürekten kutlarım. Unutmayın sakın: Siz benim ilk göz ağrımsınız.
En içten sevgim ve selamımla...
Yaşamın içinden harika bir yazıydı canım.Çoğumuz oruç ağzımızla haziran ayında pamuk çapasını yapmış susuzluğu bu şekilde yaşamışızdır.Daha bu gün eltimle o günlerden konuştuk o zamanlar hava mı çok sıcak değildi biz mi hissetmiyorduk nasıl dayanıyorduk oysa şimdi bir kaç saat susuzluğa dayanamıyoruz. diye.Ama maneviyatımız daha güçlüydü sanırım o günlerde.Bizim tarlaya gittiğimizde o sucu çocuk olurdum desem inanır mıydın bilmem ama çok güzel günlerdi sayende tekrar yaşadım o güzel günleri.
Teşekkürler tekrar o günleri anımsattığın için güzel arkadaşım.
Emine UYSAL (EMİNE45)
susuzluk zor bir şey biliyor musun.
sevgimle can.
Gülgün Solmaz ( Gülgün45
Susuzluk çok zor tabii ki canım helede benim gibi suya düşkün birisi için. Allah'ıma her zaman bizleri susuzlukla terbiye etmemesi için dua ediyorum.
Sevgilerimle canım.
Bu sene kış olmadı eğer baharda da yağmur yağmazsa susuzluk çekmemiz kapıdadır.. nehirler ve ırmaklar km lerce çekilmiş barajlarda öyle.. sanırım ileri ki yıllarda ülkeler arasında bugün ki enerji savaşları gibi su savaşalrı da çıkacak .. suyun kıymetini hemde çok bilmeliyiz .. tebrik ederim arkadaşım bence güncel bir konuya dikkat çekti bu duyarlı yazınız ..sevgilerimle başarılar dilerim..
Emine UYSAL (EMİNE45)
Çok sevgimle can.
Hayatın gerçekten şükür kısmına oturtulacak bir hikaye.
Yüreğinize sağlık..
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle
Sizden, bizden, gerçek hayattan, gerçeklerden bir demet...
Duyarlı bakış açınız ve kıymetli kaleminiz ile ne kadar hassas bir konuyu irdelemişsiniz tam da zamanında.
Can-ı yürekten kutlarım sevgili Emine Hanım.
En içten sevgi ve selamımla.
Var olun...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Güzel düşüncelerin için çok teşekkür ederim Gülüm,
selam ve sevgimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
sen de benim sevgim desin hep
Değerli arkadaşlarım, bu yazıyı yazma gereği gördüm çünkü son günlerdeki az az yağan yağmur kuraklığa çare olmayacak gibi. Tabii ki gönlüm kuraklıktan yana değil ama tutumlu olmaktan yana.
Elinde hortum yolları sulayan kadınları gördükçe sinirlerim tepeme çıkıyor. Yarın içecek su bulamayacağız belki, sokakları yıkamak da neyin nesi. Hele bu kış gününde. Yaz olsa yandınız diyeceğim de..
Elimizdekini bitmeyecekmiş gibi israf etmeyelim ne olur.
Hayatı bire bir yaşamak buna derler. Afaki değil, yaşamın ta kendisi...
Tebrikler.
Emine UYSAL (EMİNE45)
selamlar
Kısa ama çok tatlı bir yazıydı.
O suya giden çocuk mutlaka bir yerlerde oyuna dalmıştır..Çocukluk işte.
Ben çok gördüm pamuk çapası olayını. Nasıl bir şey olduğunu az çok biliyorum. Özellikle Ramazan aylarında biz susuzluktan dilimiz damağımıza yapışmışken o tarlalarda oruçlu oruçlu pamuk çapalayanlara hem imrenmişimdir hem de dua etmişimdir her zaman.
Dediğin gibi..Rabbim hiç kimseyi açlık ve sususzlukla imtihan etmesin.
Selam ve sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
teşekkürler, selamlar...