Web Zaman Damgası

Yalnız Dolaşan (182)

YALNIZ DOLAŞAN (182)
Yaşlı gözleriyle, kapında duran
Üstü başı yırtık, perişan olan
Gece gündüz gelip, sana yalvaran
O benim işte o, yalnız dolaşan

Geçmişe bakıp, kafasını vuran
Çoluk çocuğu var, orta da kalan
Elde şarap şişesi, içip duran
O benim işte o, yalnız dolaşan

Gelecek için, durmadan savaşan
Geçmişte yaşamını, hiçe sayan
Geleceği yoktur, şaşıpta kalan
O benim işte o, yalnız dolaşan

Kendi dertlerine, çare olmayan
Çaresiz dertlere, derman bulmayan
Hayatta hep ağlayıp, hiç gülmeyen
O benim işte o, yalnız dolaşan

Her nereye gitse, yolunu bilmez
Perişan olmuştur, önünü görmez
Dertleri çoktur da, hiç yüzü gülmez
O benim işte o, yalnız dolaşan

Kaderine küsmüş, yalnız dolaşan
Yalnızlık için de, boğuşup duran
Dağ taş dolaşıpta, aşk için koşan
O benim işte o, yalnız dolaşan

Kahrolası dertler, hep beni bulmuş
Zalim felek bana, vurdukça vurmuş
Bütün o dertleri, hep bana vermiş
O benim işte o, yalnız dolaşan

Dertlerle savaşır, boynu bükülmüş
Yok hiç bir soranı, ocağı sönmüş
Midayetim saçlar, bembeyaz olmuş
O benim işte o, yalnız dolaşan
Kasım 1979
Gazi Midayet Kara