Web Zaman Damgası

Gurbet Akşamları

İbriğim dövme bakır, demlerim efkarımı,
İçerken yalnızlığım, hasretin menbağından,
Beni bana bırakır, gezerim perakende,
Nerdesin hilal kaşlım, şu gurbet akşamları.

Tanıdığım bahçede bir kaç zeytin ağacı
Kelimeler anlamsız, tabelalar yabancı.
Tabipler anlamıyor, derdimi, ilacımı
Anılarla yaşarım, şu gurbet akşamları?

Çiçekçiler çarşısı; köyüm düşer yadıma
Doymadım mis kokulu, yemişlerin tadına.
Dolaşsam köşe bucak, yırtık pabuçlarımla
Üstüme kalır mıydı, şu gurbet akşamları.

Burda zaman mefhumu, kayıplar hanesinde
Yılları doldurmuşlar, vaktin son çeyreğine.
Geçit vermiyor dağlar, açılır serde yare.
Pençe vurur kaç kere, şu gurbet akşamları.

Ay asuman misali, raks eder denizlerde
Sandallar yalın kürek, çırpınır iskelede.
Bir yakamoz bekçisi, ararken serabını
Kabarır hüzünlerim, şu gurbet akşamları.

Kopar yine vaveyla, Arnavut kahvesinde,
Damardan bir ney sesi, dokunur yüreğime.
Gezerim diyar diyar, aşina ezgilerle,
Hasretin dimağımda, sayarım şafakları.

Masam sekiz köşeli, dördü şal dördü gölge
Şeş kurar sırp yosması, beş parmağın üçüyle.
İnci mercan derlemiş, otuz küsür dişine
Yavan tebessümleri, benzi soğuk, kem kaşlı.

Kasvetli tepelerden, pus çöker sahillere
Usulca beyaz gemi, savuşur enginlere.
Yağmurun ıslak sesi, ekerim umutları
Beklerim sırılsıklam, şu gurbet akşamları.

Ömer Çelik