"Kan Odaları" isimli şiir 11.11.2024 12:20:23 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Yüksek dozlu serum kavanozu İçinde Mülteci yitik mumlu harflerinin şafağına Yasadışı parantez açmak Noktalama işaretiyle başlamaktan Sevgiyi alıp kapıyı çalmaktan Yüksek sesle yazmaktan Kaçak kuşları beslemekten çok daha zordur
Martha!
Her gün mektuplar Beni o kilitli kapının kolundan tutuyor Ve kapı asla açılmıyor! Sık sık kendimi ölü gibi hissediyorum Parmağım hâlâ zili çalıyor Gökkuşağı’nın altında göç eden kuşlara fısıldıyorum Sen usul ve keskin esintilerimden Güzel kalbinle beni kucaklamayı unutma
Martha!
Uzak diyarların olmayan rivayetleri Kırık taş duvarlı bir harabe Seyrüsefer y ü z ü m Eski bir kule kapısının önünde durur Sanki bir rüyada sonbahar sarısı yağdığını görüyorum Sararmış hazan yaprakları ortasındaymışım gibi Sana ve bana Çocukluğumuza dair ne varsa
Martha!
Güllerin üzerindeki martılara ekmek getirdiğimi biliyorsun Ağlama diye gözyaşılarına Şimdi o güllerden birini beni örgülü sarı saçlarıma ekle ağla! Saçlarımın eski duruşu hiç değişmedi Bu;birliğin, iki sekizinin rengidir Ki Gözlerimde Bir ceylanın yüreğini koşulsuz sevmek gibi! İçimi güldüren tek bir gözyaşı umuttur O kara tren kalktığında
Martha!
Ve o tren istasyonunda yirmi dört yıldır Ellerimi almayı unuttum Senle sonsuzlukta değişmeyen varoluşda Sevmeği hiç aksatmadım! Hiçlikte Siyah saçlı Vatikan rahibelerini kapının önünde bıraktım Sakın bana kızma sakın lütfen kızma Benim ve Rebecca’nın içimizi yıkadıklarını Söyleyenlere inanıp ağlama! Bazen ağlayış omuzlarına düşsek de İyiyiz biz Çok iyiyiz! Rebecca aynı deli çılgın işte Ben kanımla tarihleri okuyorum Loş bir sığ su ağzında ölü çocukluğumuza!
Martha!
Burası neresi diye sorma! İnan bana ben de bilmiyorum inan bana Sanki ruhumun okyanus sesleri titriyor Sanki varoluşla hiçlik arasında sıkışmış gibi Sesimin çocuksu kıvrımlarında Serseri bütün kuşlar Beni boş bir evin içinden gönder Ritmi yitik kalbimle Çiçekli lambaların elbiseleri Madam'ın gözyaşları karşılıyor beni Biliyor musun? Üstelik Rebecca artık yok! Ölülerin hüzünlü göçlerinden arta kalan notları Sığdıramıyorum bavuluma
Martha!
Kör bir kalbin içinde Ellerimle sürekli dumanlı bir mezar kazıyorum Kazdıkça dizlerime bir gökyüzü çarpıyor Hiç incinmedim ve hiç canım yanmadı Sakın! Gözlerini kirletme Delik ceplerimden hüzün akıyor
Martha!
-Bir doğru üç yanlış yapar Ayaklarında sevginin nefesi derdin-
Martha!
Peki ağaçlar neden hep italiktir? Bugünlerde ağaçların yapraklarında Fal bakan bir g u g u k kuşunun yankısı var Gözyaşı ağaçlarının yeşil uykulu Adolf'un ısıran Çiçekleri onlarla birlikte. Markus'un asla ölmeyen Sürekli havlayan ve uluyan askerleri de
Martha-Rebecca!
Onların üç yüzü vardır diyen sırtımda büyüyen Bir kapı kalbimi tekmeliyor! Ayaklarımı gördün mü? Rebecca! diyor bana! Ona artık beni bulamayacaklarını söylüyorum Tozlu kalbimde halının üzerinde Görünmüyorum Ağlamıyorum ama Gözlerimden bir cemaati kusuyorum Hepsini köle tüccarlarına karşı kullanıyorum Tüccarlar! Tüccarlar tarafından gömülecekler Martha! Sonra tüccarlar tüccarları gömecek ve Hac sularında kendilerini yiyerek intihar edecekler Ve artık kimse bizi bulamayacak Yüksek dozlu kapının tavanı kadar İçinde üstünde altında Ezan vakti hürmetine annelerimizin ellerini yedik İçimizdeki uykuyla dudaklarını sil Onları uyandırmayalım Rebecca!