Yüksek dozlu serum kavanozu içinde Mülteci yitik mumlu harflerinin şafağına Yasadışı parantez açmak Noktalama işaretiyle başlamaktan Sevgiyi alıp kapıyı çalmaktan Yüksek sesle yazmaktan Kaçak kuşları beslemekten çok daha zordur
Martha!
Her gün mektuplar Beni o kilitli kapının kolundan tutuyor Ve kapı asla açılmıyor! Sık sık kendimi ölü gibi hissediyorum Parmağım hâlâ zili çalıyor Gökkuşağı’nın altında göç eden kuşlara fısıldıyorum Sen usul ve keskin esintilerimden Güzel kalbinle beni kucaklamayı unutma
Martha!
Uzak diyarların olmayan rivayetleri Kırık taş duvarlı bir harabe Seyrüsefer y ü z ü m Eski bir kule kapısının önünde durur Sanki bir rüyada sonbahar sarısı yağdığını görüyorum Sararmış hazan yaprakları ortasındaymışım gibi Sana ve bana Çocukluğumuza dair ne varsa
Martha!
Güllerin üzerindeki martılara ekmek getirdiğimi biliyorsun Ağlama diye gözyaşılarına Şimdi o güllerden birini beni örgülü sarı saçlarıma ekle ağla! Saçlarımın eski duruşu hiç değişmedi Bu;birliğin, iki sekizinin rengidir Ki Gözlerimde Bir ceylanın yüreğini koşulsuz sevmek gibi! İçimi güldüren tek bir gözyaşı umuttur O kara tren kalktığında
Martha!
Ve o tren istasyonunda yirmi dört yıldır Ellerimi almayı unuttum Senle sonsuzlukta değişmeyen varoluşda Sevmeği hiç aksatmadım! Hiçlikte Siyah saçlı Vatikan rahibelerini kapının önünde bıraktım Sakın bana kızma lütfen kızma Benim ve Rebecca’nın içimizi yıkadıklarını Söyleyenlere inanıp ağlama! Bazen ağlayış omuzlarına düşsek de İyiyiz biz Çok iyiyiz! Rebecca aynı deli çılgın işte Ben kanımla tarihleri okuyorum Loş bir sığ su ağzında ölü çocukluğumuza!
Martha!
Burası neresi diye sorma! İnan bana ben de bilmiyorum inan bana Sanki ruhumun okyanus sesleri titriyor Sanki varoluşla hiçlik arasında sıkışmış gibi Sesimin çocuksu kıvrımlarında Serseri bütün kuşlar Beni boş bir evin içinden gönder Ritmi yitik kalbimle Çiçekli lambaların elbiseleriyle Madam’ın gözyaşları karşılıyor beni Biliyor musun? Üstelik Rebecca artık yok! Ölülerin hüzünlü göçlerinden arta kalan notları Sığdıramıyorum bavuluma
Martha!
Kör bir kalbin içinde Ellerimle sürekli dumanlı bir mezar kazıyorum Kazdıkça dizlerime bir gökyüzü çarpıyor Hiç incinmedim ve hiç canım yanmadı Sakın! Gözlerini kirletme Delik ceplerimden hüzün akıyor
Martha!
-Bir doğru üç yanlış yapar Ayaklarında sevginin nefesi derdin- Peki ağaçlar neden hep italiktir? Bugünlerde ağaçların yapraklarında Fal bakan bir g u g u k kuşunun yankısı var Gözyaşı ağaçlarının yeşiluykulu Adolf’un ısıran Çiçekleri onlarla birlikte. Markus’un asla ölmeyen Sürekli havlayan ve uluyan askerleri de
Martha-Rebecca!
Onların üç yüzü vardır diyen sırtımda büyüyen Bir kapı kalbimi tekmeliyor! Ayaklarımı gördün mü? Rebecca! diyor bana! Ona artık beni bulamayacaklarını söylüyorum Tozlu kalbimde halının üzerinde Görünmüyorum Ağlamıyorum ama Gözlerimden bir cemaati kusuyorum Hepsini köle tüccarlarına karşı kullanıyorum Tüccarlar! Tüccarlar tarafından gömülecekler Martha! Sonra tüccarlar tüccarları gömecek ve Hac sularında kendilerini yiyerek intihar edecekler Ve artık kimse bizi bulamayacak Yüksek dozlu kapının tavanı kadar İçinde üstünde altında Ezan vakti hürmetine annelerimizin ellerini yedik İçimizdeki uykuyla dudaklarını sil Onları uyandırmayalım Rebecca!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kan Odaları şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kan Odaları şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Ve o çift iğneli serum seansları Can veren,can acıtan iğne sızısı Söylesene şair ; Martha hangi yarı uyanık düşünde görmüştür sisli lösev koridorlarını..
Ağlamak yalancı bir düş mü ?
Rebecca ölmemiştir unutma O tren istasyonunda seni bekler
Anlatım,şiir dizini ve duygusuyla bütün bir şiir
Kutlarım
Sevgiyle kal Tülay 🌺
C.Mıhcı tarafından 11.11.2024 14:32:32 zamanında düzenlenmiştir.
Yüreğine sağlık olsun güzel insan, gül yüzün hep gülsün diliyorum.
Sevgimle