"büyük "p" ile konuşmalar - yaşayanlar şeyler" isimli şiir 12.5.2018 01:03:35 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
[ italik ]“varoluşu bir düzlem olarak ele alırsak, doğruluğu üzerinde şüphe olmayan prensipler ve ilkeler, tıpkı yüksek kütleli cisimlerin uzay-zaman düzlemini çökertip, ışığı uzayda seyahat ederken kendi üzerlerine doğru çekip yolundan saptırmaları gibi, olageleni mecrasından saptırarak kendi merkezlerine doğru çekerler, cezbederler. Bir diğer deyişle olageleni, yahut olmakta olanı, izlediği yörüngeyi değiştirmek suretiyle, yeni ve daha erdemli bir forma doğru hafifçe çekerler. Buna karşın, çağın ibda ve inşa ettiği, sığ, üstünkörü ve doğası itibariyle, varlığın tümü yerine sadece bir bölümüne hizmet eden, yine doğası gereği sıklıkla güncellenmesi gereken, doğruluktan ve erdemden uzak kaideler ise, söz konusu varoluş düzlemi üzerinde, olageleni, yahut olmakta olanı, kendisinden uzağa itecek tepecikler oluşturmak yoluyla mecrasından saptırırlar. Öyle ki, hakikat varoluşu kendisine doğru çekerek, hurafe ise kendisinden uzağa iterek yeniden yapılandırır. Bir bütün halinde varoluş, insanı hakikatin çukuruna doğru çekerken, insan bütün mesaisi hurafenin zirvesinde tutunabilmek harcamaktadır.” [ /italik ]
güneşli evlerin önünden geçiyordum rüyası açılmış çocukların en erken vaktinde. sabahlar bir masala yeniden başlarken canlı renkler ölü renklerin üstünde... sokağı henüz uyanmış motor seslerinden kargalardan ve simitçilerden kurtarıp savaşarak ardımdaki dünyayı ayırarak önümdeki dünyadan dört bir yana iterek havayı... güneşli evlerin önünden geçiyordum serin bir sessizlik yüzümde
anneler yeni insanları yazıyor yeryüzüne babalar ekmek vurmaya koşuyor... turuncu çatılar tombul odaların gökyüzüne değdiği yerde kirlenmiş birer şapka gibi duruyor...
mutlu kaldırımları biliyordum, ağırbaşlı duvarları... insanoğlunu alttan alan sabırlı kent meydanlarını halinden memnun vapurları
güzel ağaçları biliyordum sonra utangaç sardunyaları... zamana inat nefes alan oyunbaz sokak hayvanlarını
güneşli evlerin önünden geçiyordum ılık bir sessizlik yüzümde soruyordum sonra “yaşayan şeyler nasılda korkunç ve anlaşılmaz duruyorlar ölü kentlerin üstünde?”
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.