"günler ne çabuk geçiyor daha dün gibi" isimli şiir 5.5.2018 15:44:37 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
ne seni unutabildim ne de bu gece çaresizliğimi bu gece sensiz sersefilim ,can kardeşim mustafa
bir ömür akıyor içimde onca yıl her sesten bir şeyler bu geçen zamanlar başka hiçbir yerdekine benzemez içtiğim ciğer kanıdır, yediğim dert ve elem bunun için anarım seni ey benim ana sütümün ortağı, soyumun soylu yiğidi , baba ocağımın yağız delikanlısı zannetme ki sana çok uzağım görmez misin, kaç vakittir hayatı da ölümü de sen bilirim
II-
veda edip gittiğin gün.. nasılda boynuma sarılmıştın hani o evden gittiğin ilk akşam yedi kandilden isyanlar idi sineme seni koyar iken gamlı göğsümün düşleri yeşildi, masmaviydi, eflatundu ..
elvedalara alıştık artık can kardeşim mustafa buradan gitmek ile unutulmayacaksın asla bil ki ararım seni akşamları her geç kaldığında buz gibi odada , zıpkın gibi fırlayıp uyandığımda kabuslardan buz gibi suları çarptıkça yüzüme titremeyle sarsılır aynalar
sen yatağında rahat uyu saatler ilerlesin, geceler uzasın, kalbin huzurla dolsun yum gözlerini, uykuların en güzeli senin olsun alıp götürsün seni, masmavi ufuklara, dalıp gittiğin düşler serpilsin yüreğine bulut bulut sevinçler
III-
ahirden bu yana kardeşimsin canımsın yarım elma ben isem, sen öteki yarımsın hani hatırlar mısın bakkal babamızın sarı renkli çay demleyişini, yumurta ikram edişini yanı başında durup, gözlerinin içine bakan sevgiye muhtaç halimizi koyu karanlıklardan müjdeler getiren, pırıltılı bir güneşin ışıklarına bakar gibi bakardık gözlerine
hani simsiyah gecelerde ben masal okurdum gaz lambasının ışığında ,hayallere dalardık... mişli geçmiş zamanlardan sisler düşerdi gönül hanemize bilmem hangi padişahın sarayında şehzadelere benzetirdik kendimizi
IV-
unutulur mu hiç, her kar tanesinin bir meleğe karşılık geldiği kış mevsimleri.. karın ışıl ışıl parlayışı güzeldi su çekince botlarımız, soğuktan şişmiş ayakları sobaya uzatmak yer minderine kıvrılıp yatmak güzeldi... teneke sobada kupkuru ağaçların çatır-çutur yanması güzeldi. ateşin parlaması odanın pırıl pırıl aydınlanması güzeldi
gizlimiz saklımız yoktu, bir somun ekmeği altı kardeş bölüşürdük de yemekle tükenmezdi, bolluk bereket akardı gönüllerden... bazen domates ekmek yer gülüşürdük aynalı inek, onlarca tavuk , siyah civcivler gelinciklerle süslü kırlar, mor menekşeler, kirazlı dallar bizimdi taşlı topraklı yollar, dağlar, tepeler, bağlar bizimdi
koşmaktan yorulmaz , bıkmaz usanmazdık ara sokaklarda derdime derman yarama merhem can kardeşim mustafa sen her düştüğünde yanındaydım ,yaraların benim yaramdı ben temizlerdim sen ağlardın … akan kan benim kanımdı , sızlayan can benim canımdı..
V-
şafak söküp, horoz öterdi mutluluk kokan evimizde kaç hüznü, kaç sevinci, saklardık kim bilir?
annem babam hakkı için dudaklardan dökülen serin heceleri içimi acıtıyor uzakta da olsan ümidin göğü olmuş gözlerinde teselli arıyorum yakınlaşınca fısıldıyor rüzgar, esintilerinde her tozunda her zerresinde seni arıyorum kızgın güneşin parıltılarında, kalbimin çatlaklarında ince ince filizleniyorsun
bu gece yine sensin içimde deli gibi dolanan bile bile direniyorum sağır körleşen saatlere karşı teselli oluyor yürüdüğüm yol mazi kırıklarıyla döşeli
cebinde kaç paran var bilmem yediğin içtiğin ,giyinip barındıklarını da bilmem bildiğim tek şey annemizin yağ sürüp şeker serptiği sımsıcak ekmeğin tadı…
VI-
ayakta naylon terlik, delik pantolon, basma elbise köşe kapmaca, saklambaç oynardık saatlerce... ne bir dert vardı ne tasa karnımız zil çalınca koşuştururduk, cıvıldaşırdık serçe kuşları gibi renk renk macunlar,tavşan balonlar, horoz şekerler hepsi bizimdi bir bardak leblebi tozuyla mutlu olurduk
camiye giderken ezan sesini duyabiliyor musun.? hasır halılar üzerinde teravih namazlarını hatırlıyor musun? duvarları süsleyen mavi yeşil turkuaz çiçekler bizdik
siyah beyaz televizyonumuz bile yoktu televizyon izlemeye giderdik ahmet dayımızın evine kumanda kavgası ederdik hatice teyze kızıp bağırırdı söyle şimdi ben kiminle kumanda kavgası edeceğim
şöyle bir kez daha kime sımsıcacık, sımsıkı sarılacağım ve ilk sen çıkıp gittin evden gönlümden bir daha hiç çıkmazcasına
VII-
günler ne çabuk geçiyor daha dün gibi sanki hayal gibi oysa daha dün ufak tefek bir çocuktun öyle sıcak bir buse kondururdum ki alnına bir ömür boyu yüreğimde saklayacağım o sıcaklığını adını , yüzünü , gözlerinin hüznünü , kıvırcık saçlarını şu virane gönlümün sonsuz düşlerinde…
annemin özenle hazırladığı yemeklerin kokusunu hissediyorum yaprak dolmasını, mısır ekmeğini ,sarı kaymaklı yoğurdu paylaştıkça çoğalırdı her şey, hiç eksilmezdi
boş konserve kutusundan kumbaran vardı hani gazoz kapakların ve kibrit kolleksiyonun sakızdan çıkan ,biriktirdiğin artist resimlerin fırıl fırıl dönen topacın, göklere meydan okuyan uçurtman eski , yeni , kırık dökük rengarenk cam bilyelerin
VIII-
aynı vatanın topraklarda aynı gökyüzünü paylaşıyoruz can kardeşim mustafa sizin orada nasıl yağmur yağıyorsa bizim buralarda da öyle yağar öyle güneş açar ağaçlara, taşlara, sulara ayni mavilikte
sen nasıl göz yaşı döküyorsan ,ben de öyle döküyorum hatırlar mısın ? göz yaşı rengimiz aynı ,aynı zamanlarda akıttığımız. yüreğim parça, parça can kardeşim mustafa yüreğim parça, parça her parçasının ,her yerinde sen varsın
kara önlüğün, bembeyaz yakalığın çantan, kalemin, kitapların, sarı matematik defterin var
IX-
dünya dönene kadar açlar doyana kadar savaş bitene kadar güneş batana kadar ya da ölene kadar seni unutmayacağım can kardeşim mustafa
beni soranlara çok selam söyle … kısmet olursa yakın da bekleriz…
Redfer [ /italik ]
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.