"üşürdü nasırlaşmış soğan kokan eller" isimli şiir 26.11.2017 13:02:43 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
soğan isminde bir şey var bu dünyada onca köye gidildiğinde her yer o kokar evler, yollar, çocuklar , köy otobüsleri soğan yiyen ineğin sütü
soğan sezonu açıldıktan sonra çuvallar birbirini izler, sanki kamyondan hiç inmeyecekmişçesine seçme soğanların bir kısmı ayrılır püskülleri koparılmaz mor soğanların
tarlalarından kuru soğan alıp iki soğan çuvalının başında müşteri beklerler düşlerine ,yeni düşler düşürürler soğanın cücüğünü yemek istemek arzusu soğan satan adamlar padişah olsalar ne yazardı bu dünyada
I-
ekmeğin yanında yumrukla kırılmış bir soğan yiğit kuru soğana muhtaç olmuş büyük şehirlerin yolunu tutar niceleri zeki ve yetenekli insanlar gibi meğerse soğan kokusu imiş burunlarından gelen gün boyu yaşadıklarından yorgun düşüp uyumuş elleri soğan kokan nice kadınların
bir ekmek ,bir soğan,bir de kimsesizlik zaten yenecek çok şeyleri de yok
II-
ona adıyla ,acısıyla soğan derler karanlığa gömülür doğmadan önce bir el, bir kadın eli gömer onu karanlığa karanlığa acılarıyla gömülür acıları büyütsün diye
elleri soğan kokar ona dokunan kadınların yalnızlığın ovasında yenecek bir ekmeği, bir soğan ve bir de kimsesizliği vardır onların gömüldükleri karanlığın en derinlerinde ışıkların ardına saklanmış gerçek acılara dönüşürler
III-
dağın zirvelerine doğru beyaz tozlu bir rüzgar eser sert, soğuk ve insanın içini donduran ıslık çalarak geçer köyün ortasından dokunduğu yüzlere sert yumruklar indirip üşürdü nasırlaşmış soğan kokan eller burunları soğan gibi morarmış
sonbahar aylarında sarımtırak bir atlas gibi durgun, asi, hırçın, ağırbaşlı, kimi zaman bereket tanrıçası kadar cömert kimi zaman da hırçın bir sürüngen kadar gaddar ovalarında enfes bir mavilik yer, gök soğan kokar yaşamak sevilir bir soğan cücüğü kadar
IV-
zaman geçerken yorulmaz ama yorar da geçer soğanların doğması, büyümesi ve daha sonrası kuru fasulye pilav soğan içinde ekmek arası döner, köfte, balık açlığın, yoksulluğun, ezilmişliğin gösterişi bu
içlerine garip bir yalnızlık duygusu çöker artık soğanın sözü bile olmaz aralarında soğanı severler işte çünkü soğan devrimcidir, soğan yurtsever soğan duygusaldır, soğan demokrat soğan çevrecidir, soğan…. her şey
V-
tarlaya bir tohum, hayata bir soğan atmak gibidir soğanlar ne kadar çoğalırsa, acılar da o oranda çoğalır bir enine bir dikine dilimleyip sonra yatay doğrayıp küçük küçük katmanlarını zar zar ne yaparsan yap her şeye yakışır
boğazdan tadı gitmez, gece uyutmaz soğanın katları ne kadar çoksa gelecek kış ayları o kadar çetin geçermiş insani öfkeli yaptığı gerekçesiyle soğan yiyen adama kız bile vermezlermiş
VI-
çiğ yenecekse mümkün mertebe ince kesilmeli hatta jilet kalınlığında doğranmalı kat kat kaftan giymiş nimeti evine sokmayanlar var ya son bir kez daha onların kulaklarını çınlatmalı kötü kokulu dediğiniz şey çok kötü bir hastalıktan kurtarabilir yüksek ateş eşliğinde geçirilen bir soğuk algınlığını kimi şişliklere anında iyi gelir tuzlayıp şişmiş mahalle sarılırsa birde ağlatır kendisi şifa niyetine...
VII-
soğan ekmek su üçlüsü bir insanın beslenmesi büyümesi, gelişmesi için gereken çoğu şeyi karşılar yemeklerde göze gelmemesi gerek kuru fasulyenin ve balığın yanına topraktan çıkarıldığı gibi konunca nasıl da yakışır
VIII-
ulan manyak mı soğan yiyenler kimin ne kastı var ona ulan adamlar dönerin , ciğerin yanında bile soğanı üç beş götürüyorlar hamburgerin içinde bile soğan var kimileri sevişememekten korkuyorlar tek sorunları soğan kokusu yenilecek zaman varmış yenilmeyecek zaman varmış
ne zaman ki bu kutsal yiyecek soğan her şeyden daha fazla değer görecek, ya da ne zaman ki köfteci ali soğan da koyayım mı diyecek, adalete güven işte o zaman değişecek
“milletin sırtından doyan doyana bunu gören yürek nasıl dayana yiğit muhtaç olmuş kuru soğana bilmem söylesem mi söylemesem mi?” (mahsuni)
redfer [ /italik ]
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.