"Ben Sana Neyi Nasıl Anlatayım?" isimli şiir 15.11.2017 12:36:13 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Neyi anlatayım ne anlatsam sana sen yine dinlemeyeceksin Elinde sapan gökyüzünde özgürce uçan kuşları vuracaksın Kanatlarını kıracaksın kanatacaksın Kazandıklarını kursağında bırakarak Yavrularına ulaşmamasını sağlayacaksın Biliyorum sen hiç ağlamazsın Yüreğinde o merhametin üzerine kayaları Taşları betonları yığmışsın Sahi unuttum sen kendini dahi sevmiyorsun Ben sana neyi nasıl anlatayım Kendi karanlığını ışık sanırsan Kendi tabutunda bir ömür yaşamayı yaşamak sanırsan Yarınları bir ıstırap görürsen sana ben neyi nasıl anlatayım Beklemeyi mi bekleyeni üzmemeyi mi? Uçan kuşun umutlarını mı? Yavrularının aç sefil halde bırakmanın günahını mı? Hayatla ölüm aralığına bunların yakışmadığını mı? Bir değil on beden büyük ya da dar geldiğini mi? Ellerin uzanmak tutmak için Gönüllerin sevmek sevilmek için var olduğunu Neyi anlamayan sana anlatayım Anlayacağını bilsem bir asır anlatırım Ama vazgeçmedim bak anlatıyorum Siyahla beyazın bir olmadığını Güneşle karanlığın aynı olmadığını Biri gelirken birinin gittiğini Ölümden sonra hesap verildiğini Bir annenin çaresizlik içinde ağlamasının ıstırabını Hayalleri çalınan hiç olmayan masum çocukların Sebepsiz yere savaşlarda yok edildiğini anlatıyorum Gel anla bunları Anlatalım birlikte Destek ol bana Tek başına çıkmayayım yola Dertlerle Vurdumduymazlıkla Üç maymunu oynamakla Anlamamakla Bir yaraya derman olmamakla Geçirdiğin bu kaçıncı bahar kış? Hayat ömür bir bir elimizden kayıp giderken İçini doldurmayalım mı gülücüklerle Çocuk kahkahalarıyla? Kendine inşa ettiğin bu hapishanede Yaşamak sana neden cazip geliyor Bir adım atacak kadar dar iken Bir parça güneş ışığını alacak pencereleri yok iken Ciğerlerin yanarken külleri ile doldurduğun O yıkık ranzanın altı dolmuş taşmış iken Gel tut ellerimde çık dışarıya Tutun hayata insana umuda Terk edenler kendilerini terk eder Terk ederek onlara ceza vermez kendisine verir Bak ceza verdiklerin kapında mı? Ağlayan sızlayan var mı? Bak yüreğin senden fazla yorgun Gel uzan çimenlerin üzerine Kuruyan sen yeşersin çimenlerle birlikte Mezarın içine mezar olma Bir beden çürüyen bir beden Biraz gülümsetmek için ömrünü harcamış bir bedeni bırak içine Ölmeden önce bedenini yüreğini düşlerini Fikrini gömme İçine ne hayaller düşler umutlar sığar bir bilsen Bunların yanına istediğin gibi acılarda sığar Ama hayaller düşler umutlar her şeyi siler Geride bir gülümseme gülümseyen bırakır Yüreğinin ortasına bir bağdaş kur otur Az etrafına şöyle bak Çıkar o olumsuz düşünceleri fikirleri yıkımı Bak gör feryat eden çırpınan zavallı seni Sevmeyi sevdayı nasiplenmek için düş peşine Bir mana anlam katar inan o gülüşüne Varlığın şimdi bir harf kelime sözcük etmez iken Var olmak için at gönlün üzerinde Merhametin üzerine yığdığın o taşları at Atamazsan beraber atalım Varlığın binlerce kelime söz hece olsun Anlam mana kat yaşantınla Bakışınla gülüşünle hayata insanlara Sızılar çoğalsa da sarsa da Devanın var olduğunu hatırlatmak Varmana yardımcı olmak için vardır Yıkılman çaresiz kalman için değildir Bari hiçbir şey anlamadın ise bu son sözümü anla Âşık Gülveren
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.