"CEMİL BEY VE KEDİLERİ – 30" isimli şiir 23.2.2022 23:12:05 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Zümrüt kadar yeşildi, tarlaların yüzeyi Meşelerle kaplıydı Kaf dağının kuzeyi Suyuydu derelerin, onun çağlayan dili Yamalı bulutlar da dağın ıslak mendili Yaşlı adam yürüdü takriben yarım saat Kalmadı dizlerinde, adım atmaya takat Kayaların yanında, durunca nefeslendi Yukarı çıkmak için birazcık heveslendi Niyeti seyretmekti vadiyi, manzarayı Şekli andırıyordu, tamamen Ihlara’yı Sağa sola baktı ve tırmanmaya koyuldu Bu esnada kâh dizi kâh avucu soyuldu Zirveye ulaşınca, hayran kaldı vadiye Doğal güzelliğiyle, açılmamış hediye Küçük çay akıyordu, toprağı yara yara Kenarında meşeler büyümüş sıra sıra Kuşların cıvıltısı, ruhunu teskin etti Çiçeklerin renkleri, tebessümü yetti İrisi, mor sümbülü ve ağlayan gelini Başlarını severken sürdü müşfik elini Renklerin ahengine, dalıp gitti bir süre Hayranlığı dönüştü, sevgi dolu şüküre Yankılandı »Seni çok seviyorum!« nidası. »Ruhum sonsuza kadar Efendimin gedası.« Hissediyordu artık, bitkilerin hâlini Ve rahat anlıyordu, canlıların dilini Kelimeleri ruhunda harfsiz histi sadece Ne cümle vesileydi manaya ne de hece Bir kuşun gözlerinden anlıyordu her şeyi Gamı, hüznü, sevgiyi, özlemi ve neşeyi Bir çiçeğin yanına gülümseyerek çöktü Ve yumuşak bir sesle içini şöyle döktü: »Renkleri ne kadar da çok seviyormuşsun Sen.« »Her mahlukun yüzünde, derisinde bir desen.« »Canlı kelimelerle, konuşur yüce Efendi.« »Evrende cemalinin yoktur eşi menendi.« »Sana kurban olurum, ey varlığın sahibi!« »Var olmakla şerefyâb kıldın aciz garibi.« Seyrediyordu arı, konmuş sarı geline Şahid idi gözlerden taşıp akan seline Saatlerce uçmaktan bıkmadı, pes etmedi Sokmaya çalışmadı; buna heves etmedi Cemil bey seviyordu, her şeyini Allah’ın Kulu olmaktan şeref duydu ol padişahın Simya’yla yavruları, değiştirdi özünü Onu arındırarak açtılar kalp gözünü Yıkadılar ruhunu, ab-ı merhamet ile Zamanla zail oldu her ahlâk-ı rezile Gerçek temiz sevgiyi, öğrendi hallerinden Onların farkı yoktu bahçenin güllerinden Allah’ın güzelliği, hep maddeye bürünmüş Kuş, sarı çiçek, insan, deniz diye görünmüş Mahlukatın sırları yavaş yavaş çözüldü Hayatım boşa geçti, diye de çok üzüldü Artık çirkin bir hayvan ve börtü böcek yoktu Kokladığı her mahluk, burnuna güzel koktu
Θ Sonra vadiye indi; küçük çay akıyordu Kayalar sanki ona merakla bakıyordu Arasından yürüdü, çalıyla ağaçların Kayacak gibi geldi taşları yamaçların Bir kilometre kadar yol kat etti sıcakta Dermanı azalmıştı, çöp misali bacakta Aşırı susuzluktan kurudu damakları Ayakkabı içinde, terledi parmakları Bir sızıntı farketti, yukarılardan akan Galiba hiç olmamış oraya kadar çıkan Ne bir yol izi vardı ne de çıkmak kolaydı Cemil bey çok denedi ama aşağı kaydı Sıyrıldı el, kol, dirsek, bacak, cılız baldırı Tekrar tekrar başlattı, sarp yokuşa saldırı Fakat başaramadı tırmanmayı yamaçtan Kurumuş bir dal kırdı, yanındaki ağaçtan Sonra çakıyla yonttu koyup sağ bacağına Tek derdi ulaşmaktı hemen su kaynağına Dalın sivri ucuyla, yaparak basamaklar Çıkıverdi yamacı yorulsa da parmaklar Sızıntıyı merakla takip etti Cemil bey Meşe ağaçlarıydı, etrafındaki tek şey On yedi adım sonra su kaynağına vardı Taşların arasından çıkan küçük pınardı Suyundan içti çöküp, dizlerin üzerine Canlılık geldi birden gözlerinin ferine Sonra yıkarken eli, yüzü, ak saçlarını Gördü suya akseden, meşe ağaçlarını Yerinden kalkar kalkmaz, etrafına bakındı Sağında bir mağara… Hemi de çok yakındı Önüne gelir gelmez durdu…Ağzı çok dardı Ordan geçmek istese, bir insan zor sığardı Cemil bey pek zayıftı; kolay oldu girişi Korkudan sanki durdu nefes alıp verişi Mağaranın girişi bakıyordu güneye Yine de karanlıktı, içeri Cemil beye Çok geçmeden gözleri, karanlığa alıştı Duvarda bir şey gördü ve seçmeye çalıştı Kocaman bir figürdü, zeminden tâ tavana Solmadan gelmiş nasıl gelmişse bu zamana
S / ÂYE 28 EKİM 2017 / ESKİŞEHİR
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.