"hayaller zindan yüklü" isimli şiir 7.10.2017 14:31:30 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
kişniyor içimde beyaz atlılar koşuyorlar çamurlu ayaklarıyla kırılmış bir gökyüzü adresine bir kır çiçeğine zindan taşlarında büyümüş
zindan soğuk ,zindan kirli ,zindan karanlık yıllar boyu aynı mahkum aynı zindan karış karış santim santim dolaş dolaş bitmez bastığım her yer tuzaklanmış işgale uğramış yasaklanmış
nedir zindan ,ruhu omuzlarda taşımaktan başka bedenin bir kutuda tabutu mudur nedir ıslak tahtalardan damlayan ölüm dedikleri bir lahza an mı nefesçe tüketilen köle bir ruhu özgürleştiren
*
parmaklarımın ucunda engerekler kulaklarımda akrep çığlığı adını bilmediğim korsan sancılar yüreğimde güneşin tutsak olduğu düşlerden şafak kül, akşamlar ateş dinamit fitillerinden saatler alevlenmiş
duvar diplerine birikmiş toz göğüs kafesimde mahpus yalnızlık dönenler olmamış zindan köşelerinden ayağımın altındaki yer mayınlarla yüklü bir yolculuk ki sessiz sedasız ..
ağır ağır ses verir cinler karanlık gecelerden ne hayaller gezer, ne düşler zindanlarda bir su damlası bir sarkıtın ucunda ölümün alnından öptüğü
*
en acı feryatlar en sessiz çığlıklar ıslak zeminlerde tutsak olan ben değilim zindan tutsaktır bende ağırlaşmış kapıların pas kokusu susturuyor nemi kordan bir alev kör hücrelerde günahlarım en acımasız yargıç yargılar beni yüreğimde öldürdüğüm kişilerden
gölgeler vurdukça sağır taş duvarlara rutubetli duvarlar görünür kirden görünür nefesimin en kirli yüzü dört metrekarelik koğuş çile çektiğim hane her mahkumun ayrı bir izi var duvarlarda münzevi çığlıklar geçmişten kalma tavanda çınlar ürküten sesler savrulan renkler sanki bir lale güneşten kaçıp zindanlara gizlenmişler
karanlık duvarlardan birileri geçiyor ellerimle boğuyorum kendi siluetimi nem kokulu oda karanlık mı karanlık zindan mı karanlık yoksa geceler mi ışık parmaklıklar arasından usulca firari taş duvarlar kalın bir o kadar soğuk karşımda idam sehpası uzun yağlı bir urgan sessiz sedasız vakti beklemekteyim
*
inilmez, çıkılmaz merdivenler sus, yavaş,duvarlar ince, duyarlar hala bırakılan yerdeyim geçmişe açılan demir perdeyim çöl mü vaha mı zindan zile basan yok ,gelip giden yok kara suratlı gardiyan insan mı heyulamı bir lokma ekmek bir bardak su o yasak, bu yasak, şu yasak ölmek de yasak
her gece anamın sıcak elleri örter üstümü sonrası iki titrek dudak arasında birkaç söz zindan yüklü hayaller ,hayal yüklü zindanlar deruni bir karanlık çöker içlerine hükmünü yitirir zaman başladığı yerde
* zindan ipi olmayan bir kuyu gözlerimdir şahidi kaç kez öldürülüşümün düşlerin vurulduğu güneşin kuruduğu yerdir zindan canların düştüğü ıslak zeminlerdir
artık göklere kanat çırpmanın anıdır zaman artık sisli arzulara karışma zamanıdır zindan
ey zindancı başı umutlarımı gömecek mezarın var mı kurulan dar ağacından haberin var mı boynuma takılı en asi yanım ışık istiyorum güneşim, yıldızım olsun son arzum düşlerimdeki sevgiliye selam söyleyin
redfer
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.