"ÖLÜME KAÇ ŞAFAK KALDIYSA..." isimli şiir 23.9.2017 14:15:45 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
Kök hücresinden açığa alındı masumiyet; İşkillendikçe dünlerinden o saklı mağduriyet, Kürek kemiğinde kırık bir acı ve nüans, Şairin baş tacı madem hüzün ve elem, Nereden başlasak da bitse bu hezeyan?
Sonra da makbul bir cepken dikeriz Ve dillendiririz cümlelerle yoğrulan Aşkın tınısında bir kayıp sicilmişçesine Günü birlik ölüm ve isyan, Dirildikçe aşka delalet coşku; Mutlandıkça insan denen bakir yazgı; Kurudukça gökten yağan rahmet Eşliğinde hayata, ıslak bir yorganla Sarıp sarmalarken bağ bozumu düşlerinde Uyuya kalmış bir kız çocuğu belli ki; Yorgun kümelerin kesiştiği Cennetlik bahçesinde çocukluğun Bir de kıran kırana kıyımların hüküm sürdüğü evrenin Dolduruşuna gelip de mekân ve zaman…
Hele ki atlas dokunuşların istikbal bildiği Hüzün eşliğinde garip ve bitimsiz hazan. Derledikçe iklimleri Tanrı; Sundukça beyanlarını insan ırkı; Göz görmeyince nasıl da kapı dışarı madem Gönül yorgunluğunda o garip tını; Asil coğrafyaların bile yüksündüğü; Kambersiz düğünlerin de miski amberi.
Aşk ki yalıtılmayan tek duygu, Kahırdan çıkıp da yola Kağnı arabasından mütevellit o ağır aksak vazgeçiş Hele ki inkâr ettikçe dünü An’ından kopacak hangi cürümdür de Galip gelecek kötünün zulmü? Ah, hayat! Bayat ekmek tadında gece…
Sen sefil garip düş yığını! Yağmalandı yağmalanacak mazlumun zikri. Bir de yandan çarklı beyanlarına şerh düştükçe iblisin, Kehanet erbabı o yaşlı Çingene’nin; Kimin nesi ki fesat yürekte Kalburüstü bir cehalet Hele ki yoksunluğun resmedildiği O tek kişilik hücresinde deli fikrimin Temennisinde bin bir çapak, Yoklukla terbiye edilmek mademki nefsin ihlali, Hangi düş özürlü sureyi bilesem de dünüme, Hangi varılmaz yakasının sırtını ellesem de Bir el vermesini dilediğim Bir de içimin el vermediği haksızlığı İhbar etsem Tanrı’ya…
Ölüme kaç şafak kaldıysa, Söyle sen kara melek, Utanmaz yüreklerde asla açmaz mı Beyaz ve en asil çiçek? Aşkın nüansı, Ömrün de bitmez cefası, Gel de saklan cebimin içine sen küçük kuş Asla uçma ve kayıp gitme sen de Büyümeyi de unut, sen çocuk.
İkrarı ne ise dünlerin, Kulpu ne ise takmayı unuttuğum Hele ki düştüğüm darda bile Kesmeden umudu, El ver Tanrım, El aman, demeden sokulan nifaklara hayatla Bir de boy ver, Sen, sevgili düşlerim Eremediğim keramete Yürek yoksun iklimlerden çıkıp da yola, Varmayı dilediği bilinmeze şerh düşüp de kader, Sevgiyi baş tacı yapmanın Verdiği en muteber ikram Yine göklerin şerefine.
Sitemizde daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerez kullanılmaktadır.