"manolyalar çiçek dökerken" isimli şiir 13.9.2017 00:47:54 Edebiyatdefteri.com Web Zamanında Edebiyatdefteri.com Sunucularına Yüklenmiş/Güncellenmiştir.
Edebiyatdefteri.com sunucularına yüklenen veya güncellenen şiirler web zaman damgası ile işaretlenir. Web zaman damgası ile işaretlenen şiirleri sertifika zamanında yer alan bilgilere göre doğruluğunu taahhüt eder.
Detaylı Bilgi İçin Tıklayın.
zembereği kopmuş gergef bir zaman şimdi hayal mayal sokaklar mevsim şimdi sonbahar
her dem yağmalanırım beyaz bir sancı karışır bir isyan yürür damarlarıma bir gölge belirir puslu aynalarda derin bir sukuta çağırılırım uzun bir yolculuğun son seferine geceye kanat vurur güvercinler… dipsiz ve tarifsiz bir hüzün oturur yüreğime gamdan bir derya olur dokunduğum bana dokunan her ne varsa…
*
üzerime kasvetli bir akşam gibi iner senin yokluğun bir nehir kıyısında sessizce senden kalan gözlerinden kana kana içerim seni kendimden geçerek titrek dudaklarından dökülür son şarkı kaldırımları yalayan bir rüzgar gibi dokunurum uçuşan saçlarına kaç sitem gönderirim yağmur mevsimine avuçlarımda sakladığım güneşin gölgesine
namutenahi duyguların son sokağında en son güzergahında seni kaybettikten sonra viran bir yalnızlık şimdi bastığın her yer bir uzak şehrin metruk bir istasyonunda sımsıcak özlemin çığlığıdır yağan... son treni kaçırmış yolcu gibiyim yağmurun sesine vermişim kendimi ateşe düşüp kavrulan pervaneler gibi karanlığın kollarında yeniden uyumak için
yanıp yakılırım yanıp kavrulurum senin aşk dergahında seninle döner seninle yok olurum
*
manolyalar çiçek dökerken yağmur da senin gibi akıp gidiyor göçüp gittiğinden beri batıp gidiyor güneş savrulup sağa sola uçuşuyor her şey aşkla nefretin birbirine karıştığı gibi bir daha dönmemecesine sürgün edilmiş sensiz geçen upuzun sonbahar gecelerini anlatabilmek ne mümkün seni kısa bir şiire sığdırabilmek…
sen gidince yıldızlar dökülür gökten her güz gecesinde bir anka kuşunun yüreğinde çırpınır yağmurun sesi sessiz yaşarım seni en güzel suretinde… şehrin gökleri fısıldar sırlarını bir bardak çayın içinde erir üryan bir hasretlik… zamanı eriten iksir içinde senin özlemini çekerim içime yudum yudum
çığlıklar ayaklanır dökülür içli bir ağıt dökülür avuçlara gözyaşları
*
altın sarısı saçlarında toplanırdı yıldızlar parmaklarım tutuşurdu dokununca sarısına yüreğime değerdi en delişmen duygular seni yeniden bulmanın sarhoşluğuyla kendimden geçerdim sonbahar akşamlarında yaşanırdı masalların en güzeli
ayrılık alevinde kızartılmış mil çekilirdi gözlerime kalbimde dört nala koşardı zühre yıldızı Tanrı hediyesi özlemin yolunu yitirmiş hislerime yol olurdu. seni nakşederdim kalbimin duvarlarına bütün taşlara senin ismini kazırdım anıtlaşırdı onca yılın yorgunluğu uçup giderdi göçmen kuşları kanatlarında hatıralar ben seni arardım dar sokaklarda sağnak yağmura yakalanırdık göğün altında bir kız çocuğunun saçlarına takılmış çiçek olurdun…