- 7 Haziran 2012'den beri üye
Kendisi Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
Ersin türkkul,
Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat fakültesi Felsefe bölümünden 2008 yılında mezun oldu. kadıköyde yaşıyor.
2007 yılında Islanır Gözlerin Ben Yağarım, 2009 yılında Halklar ve Aşklar, 2010 yılında Özgürlük Çiçeğimsin, Özgür İşçi şiir kitaplarını çıkardı.
Uysal Cinayetler adlı bir romanı bulunmaktadır. Çeşitli öykü ve denemeler yazmıştır. 2010 yılında Nazım Hikmet onur plaketine layık görüldü, Uysal Cinayetler adlı romanı İngilizceye çevrilmiştir ve Almanyada edebiyet yazarları ödülünü almıştır.
İtirazlı şiirler Atlası ve Sert Dizeler derlemeleri Türkiye Şiir Antolojisinde yer almaktadır. Kentin Aşk Gerillası, Umudun Kızıl Konçertosu, Mor İntiharlar, İçinden Aşk Geçen Bütün Kelimeler adlı şiirleri Uluslararası seçme şiir kitabında yer almaktadır.
2007 yılında İmgeci Toplumcu Şiir manifestosunu yazmıştır, manifestosu Cumhuriyet tarihindeki şiir manifestoları arasında yer almıştır. Kırdım Bir Kelebeğin Kanadını adlı şiiriyle Marmara Üniversitesi şiir sanat ödülünü almıştır.
2007 yılında Islanır Gözlerin Ben Yağarım şiir kitabı ile Attila İlhan şiir ödülünü aldı, 2010 yılında Halklar ve Aşklar kitabı ile Nazım Hikmet şiir ödülünü ve uluslararası şiir sanat ödüllerini almıştır.
Yalnızlığın Teras Katı öyküsüyle Fazıl Hüsnü Dağlarca sanat ödülünü, Sabahattin Ali öykü ödülünü ve Öykü Yazarları Öykü-şiir ödülünü almıştır. Şiir haini şiiriyle Nazım Hikmet şiir ödülünü almıştır. Kalbim Göğsümden Firari öyküsü ile Ece Ayhan sanat ödülünü almıştır....
Ersin Türkkul' un şiir dokusu
Ersin Türkkul'un Şiir Dokusu
Ersin Türkkul, şiirin ince örgüleri arasından toplumsal duyarlığı kimi zaman yansıtan, kimi zaman kaşıyan, kendini “İmgeci Toplumcu” olarak niteleyen bir şair.
Her şiirinde, ince düşünülmüş, kimi zaman Nazım Hikmet 'e de selam salan imge blokları arasından, kimi zaman ironinin çuvaldızı ile insanların ötelenmesine, ötekileştirilmesine meydan okur.
Bu insanlar kimi zaman “içinden geçer kezzaplı gecelerin “ tanığı genelev kadınlarıdır.
Kimi zaman, “Veysel ki kahrolası(!)/ıskartası mahallenin /sokağın utanç hanesinde” dizeleriyle cinsel tercihleri nedeniyle her türlü baskı ve şiddetin gölgesinde yaşayan eşcinsellerdir.
Bazen, “kalbimi çekiç yaptım da düzeltemedim / hayatımın eğri büğrü kaportasını" dizeleriyle küçük yaşta küçük çıkarlar uğruna şiddete ve sömürüye terk edilen “kırık” çıraklardır.
Bazen de, “intihar marşıyla geçerler önümüzden / şiddet emzirir deve dikeni ömürlerini" dizeleriyle küçük köy ve kasabalardan gelip, metropol tarafından kusularak atılan tinerci çocuklardır.
Şair, “günün deliğini kalbinle yamar gündelikçi Gülizar /hüznün minör notalarıyla çağrılır adı" dizeleriyle varoşlardan gelip sigortasız, güvencesiz burjuvazinin pisliklerini temizleyen gündelikçi kadınları da gözden uzak tutmaz.
Aynı varoşlardan gelip de içindekilere hiçbir zaman ulaşamayacağı lüks mağazalarda tacize ve her türlü sömürüye açık tezgâhtar kızlar da unutlmamıştır: "ıskalanmış gençliğim damlıyor kirpiklerimden / çeyizim ertelenmiş heveslerim"
İşportacıların, uyuşturucu kurbanlarının, hayat kadınlarının ve diğer ezilmişlerin çileli yaşamlarından damlalar da Ersin Türkkul'un şiirsel merceğinden geçerek vicdanlarımıza batar durur hep.
Hayata karşı bu tavrını şu dörtlükle özetler: “Alevi Eşcinsel bir Zenciyim Ateist Travesti bir Mohikanım Dersimli bir Laz, Lazistanlı bir Kürdüm Berlinli bir Pigme, Kongolu bir Germenim”
Şair, hayattaki tavrını şiirin atkısı ve çözgüsü içine yerleştirerek ezilenlerin, ötelenenlerin şairi olduğunu ortaya koyuyor. Sorgulayan bir şiir, Ersin Türkkul'un şiiri.
ŞİİRE BAKIŞI:
Ersin Türkkul'un şiirinde temel bir bakış açısı öne çıkıyor: İnce bir ironi ile kuşatılmış imgeler ve sosyalist bakış açısının bir şaire yükledikleri.
Şiirinde ince bir yapı işçiliği göze çarpıyor. Kısa ama anlamsal çağrışım geniş sözcelerle kuruyor şiirini. Hayatın ve halkın içindeki dili geniş açılarıyla yerleştiriyor şiirine.
Kimi zaman şiir arasında, kimi zaman şiir sonunda tek ya da iki dizeyle bizi vardırmak istediği noktaya getirerek silkelemeyi başarıyor.
Ersin Türkkul şiiri, nevi şahsına münhasır bir şiir… Günümüz içbükey şairlerinin şiire getirdiği kimi olanakları toplumcu şiire başarıyla uyguluyor Ersin Türkkul… Kimi zaman çocuk saflığını dokuyor, kimi zaman iğneli dilini kullanarak salvolarını savuruyor. Kimi zaman Peralı bir güzele şiirin dilinden gül atar, kimi zaman aşkı kendi saflığı içinde savunur:“senden gayrısına tenim lâl/öptüğün yerlerimde gül devrimi /koşar adım sorarım evrene : /bir daha nasıl eklerim Aşk’a iyelik eki “
Her şiirinde hayata ve şiire diyalektik dalışının parmak izleri vardır.
Onun şiirinin her satırında yaşanan ya da yaşatılanların izdüşümü tüm boyutlarıyla dalgalanıyor belleğimizde…
Ersin Türkkul, şehvetin hoyrat coğrafyasında, umudun sırtında yılkı atları peşinde koşan; acıların tende açtığı delikleri şiiriyle yamama çabasında bir şair. Başkalarının izlerinden yürümesini sevmiyor. Kendi izleri üzerinden uçmaktan yana bir şiir haylazı da desek yeridir, " haylazistan işçi partisi yüreğim " demiyor mu zaten.
BİÇİM:
Şair dörtlü, beşli, altılı… kıtalarla kuruyor şiirini. Ama kıtalar arasına yerleştirdiği tek ya da ikilik italik dizelerle bam telimize dokunmayı başarıyor. Eni boyu belli kaba uyaklardan kaçınıyor Ersin Türkkul. Belki bilnçli belki bilinçsiz, şiirin akışı içinde yer yer redifler yer alıyor. “devrimdüşleriyle boyuYORUZ /. /hayatı halklar boyu seviYORUZ”
Ama şair şiirde ahengi iç uyaklarla çaktırmaksızın yapıyor:
Bu iç uyakları kimi zaman aynı dizeye kimi zaman kıtanın içine yerleştiriyor: “ellERİkedERİn ceplerinde”, “ - ulan buRASI NaSIRA mı yoksa İzmit“ Baş uyaklara da yer veriyor kimi zaman: “Kapkara bir Kahkaha düşüyor saçlarımdan önüme /Kimseler görmüyor içimden sökülen nehirlerin gürültüsünü /Kurşuna” Dizlerde aynı ünsüzleri yoğunlaştırarak şiirin melodisine ulaşmayı amaçlar: “YıLdız Yağar usuLca YaLnızLığıma”
DİL:
Ersin Türkkul, dili tüm boyutlarıyla kullanıyor. Düzyazı dilinin ağırlığını yerde bırakarak şiirini kullandığı dille kanatlandırabiliyor. Sözcükleri hedefine göre belirliyor.
Ersin Türkkul, sözcüklerin günlük dilde kullanıla kullanıla canı çıkmış anlamlarına yüz vermiyor. Ya da bu tür sözcükleri düzyazı mantığının dışına çıkartarak kendi kattığı anlamsal çerçevede kullanıyor:”üreme bonkörü”, “yoksulluğun bodrum katında”, “rakı rampasını tırmanırken”…
Günlük kullanıma girmiş Türkçe olmayan sözcükleri, kendi anlamsal eksenini değiştirerek kendi hazırladığı çerçeve içinde kullanabiliyor: ”ağır tonajlı hüzünler”, “sahi kaç amperdir kalbinin akım şiddeti”, “bir gelincik tarlasıyla bir Molotof/kokteylini karıştırırsak aynı cezvede”, “ömrümün şarjörü”…
Kısacası şairde dil katılığı yok tam tersine esnek bir dil tutumu var. Belirleyici olan, dili kullanarak kurduğu imgelerle duygu patlamaları yaşatabilmesidir.
SONUÇ:
Şiirinde bana olumsuz gibi gelen önemli noktalardan biri; şairi sıfatları, sıfat tamlamalarını çok seviyor, üst üste kullanıyor. Bu durum, kimi zaman görsellikte bir avantaj sağlasa da şiirde yaralar da açabiliyor. Şöyle; şiir sözcüklerin suyun üstünde, yani tümcede batmadan durmasıdır. Sıfatlar ise şiiri batıran deliklerdir çoğu zaman. Şiirde önemli olan sözcüklerdeki derinliktir. Ama bu derinliği sıfatlarda yakalamak zordur.
Bir diğer nokta da şiirlerde bağlaçları, edatları fazlaca kullanması... Bağlaçlar eve edatlar göstergesi olmayan sözcüklerden olduğu için bir çağrışım değeri yoktur. Kimi zaman, “Veysel ki geberesi(!) / Veysel ki ıssız bir monolog “ gibi dizeler anlatıma katkı sunsa da çoğu zaman şiirin sırtına istiap haddini aşan bir yük olarak duruyor:
“volta atarken ağzım gül gecelerine” gibi bir şiirsel benzetmenin yanında “ipek bir şal gibi ser saçlarını” gibi bir benzetme şiiri zorladığı fark ediliyor.
Şair noktalama işaretlerini sıkça kullanıyor. Çoğu kez bu işaretler, şiir içinde gezen okura yön levhaları gibi bir işlev görüyor. Bazen okuru yanlış da yönlendirebilmeye açık olabiliyor.
En çok kullanılan işaretlerden biri konuşma çizgileri ve soru işlaretleridir. Bu işaretleri şair, dizeye vurgu kazandırmak amacıyla kullanıyor: “-sahi devlet‟e nasıl gidilir abi?” Kimi zaman bu amaçla daha çok da dikkat toplamak için dizeleri italik kuruyor.
Ayraç işareti de sıkça kullanılan işaretlerden. Kimi zaman sözcüğün anlam katmanlarını zorlamak için kullanılıyor: “sen bana Kürtçe bir gül(ü)ver”
Kimi zaman da cümleleri ayraç içinde şiirin genel akışımından dışarı çekmek için kullanılıyor: (aslında her Aşk „görülmüş‟/eski bir mektuptur, kalbimin/ köhne çekmecelerinin dibinde) Bu dizelerde aforizmal bir tat da görülüyor.
Kısacası Ersin Türkkul, kendi sesini bulmuş ve kimi zaman düşmeler görülür gibi olsa da şiiriyle yükseklere kanat açan bir şair. Slogana ve düzyazı gerçekçiliğine düşmeden sosyalizmi şiirlerine damıtarak koymasını başarabilen bir şair…
Şiir Antolojisi
ŞİİRLERİNİN VE POETİK YAZILARININ YAYINLANDIĞI DERGİLER
Ada, Afrodisyas Sanat, Agora, Ağır Ol Bay Düzyazı, Akdeniz Edebiyat, Akköy, Alaz, Andız, Aykırı Sanat, Berfin Bahar, Bireylikler, BH, Çalı, Damar, Düşlük, Edebiyat-Koop , Ekin Sanat, Eski Broy, Esmer, Göç Edebiyat, Gökyüzü, göğebakmadurağı, Güney, Hayal, İle, İnsancıl, İzdiham, Kalem, Kar, Karalama, Kıyı, Kum, Lacivert, Mavi Ada, Labirent, Tabu, Alkan, Düş, Sol, Kızılmarca, Entellektüel, Mavi Liman, Ulusöz, Düğüm, Güney kültür, körük,Lukas, yol, kızılcık, penguen, vera, leman, dize, yürüyüş, göç, sam, edebiyat kültürel, Mavi Yaren, Mor Taka, Nikbinlik, Ortanca, Patika, Sert Sessiz , Ses(s)iz Edebiyat, Şair Çıkmazı, Şehir, Şiir Ülkesi, Taflan, Tay, Telve, Ünlem, Varlık, Varoş Fanzin,Yalınayak Edebiyat, Yaratım, Zined ve Kırat dergi ve fanzinlerinde yayımlandı.