18.yy da Rusya'da Kazak Ayaklanması yaşanır. O sırada Çar ölmüştür. Yeni çarın 17 yaşında orduya katılmak için yola çıkmış olan Pyotr Andreyeviç ile yolu kesişir. Pyotr onu tanımaz, ona yardımı da dokunur. Görev yapacağı kaleye gelir. Kalede, sonradan onun hain olduğunu öğreneceği Şvabrin Aleksey İvaniç'in düşman tavırları ile karşılaşır. Kalede yüzbaşının kızı Marya Ivanova' ya aşık olur. Fakat bir gün kale kazakların saldırısına uğrar. Kaledeki çoğu asker ölür. Pyotr kazaklara yardımcı olduğu gerekçesiyle hapsedilir. Ama aşk her şeyin üstesinden gelir. Kitap, Rus tarihindeki büyük isyanı anlatırken, aşk, tutku, sadakat, hırs ve dürüstlüğün önemi üzerinde vurgu yapmaktadır. Tavsiye ederim

Nasıl yapmalı romanı ( 1863 ) kuşaklar boyunca Rusya da ve öteki ülkelerde devrimcilerin siyasi eğitimine yardımcı olmuş bir eserdir. N.G. Çernişevski, 60’lı yılların başında Rus ulusu için “acınacak bir ulus, köleler ulusu” demişti. 1905 Ekim hareketi büyük bir olaydır, çünkü işte bu ulus, ilk kez olarak, proletaryanın önderliğinde, iğrenç otokrasiye karşı mücadeleye girişmiş, geniş kitleleri mücadeleye katmıştır. Bu büyük bir harekettir. Çünkü proletarya, iktidarın demokratik kitleler tarafından nasıl ele geçirileceğini, Rusya’da cumhuriyetin nasıl kurulacağını, Yani nasıl yapılacağını, kitlelerin bunu pratikte nasıl yerine getirileceğini göstermiştir.

Yazarla tanışmama vesile olan ilk kitap Kinyas ve Kayra.
Biri 16 diğeri 21 yaşında evlerinden kaçmış iki insan. İlk gittikleri yer Şam sonrası Afrika. Düşünüyorum da bir insan evinden kaçınca neden Afrika'ya gider. Bu iki arkadaşın Afrika'da geçen 8 yılı. Sonuç mu "Ne olursa olsun yaşamaya mecbursun."

Ermiş adlı kitabın devamı olan ve yazarın ölümünden sonra yayınlanan bu eserde, doğduğu şehre dönen el Mustafa'nın insan-doğa ilişkisi hakkındaki düşünceleri anlatılıyor. Ancak doğduğu şehirde de duramayan el Mustafa yeni bir yolculuğa çıksa da yolculuğun sonu okuyucuya bırakılıyor. Keyifli ve düşündürücü bir kitap. Tavsiye ediyorum

Yazarı ilk kez okudum. Tanzimat Dönemi kadın yazarlardan olan Fatma Aliye Avrupa ve Amerika'daki kadın yazarlarla temasta bulunarak ilk Feminist hareketlerde yer alan ilk yazar olarak tanınmakta . Levayih-i Hayat (Hayattan Sahneler) kitabı, mektup roman tarzında yazılmış. Kadınlar arasında yazılan mektuplar o kadar naif ele alınmış ki, bir an nesil olarak mektup yazmaktan ne kadar uzaklaştığımızı düşünerek üzüldüm. Aliye, mektuplarda kadınlar arasındaki dayanışmayı, sevgiyi, saygıyı, görücü usulü evlilikleri, evlilik sorunlarını, kadınların sorunları, kadın haklarını, aile içi şiddeti, çocukların aile içinde yaşadıkları psikolojik devinimleri, kadınların alması gerektiği eğitimi ve ekonomik özgürlükleri konusunda harika noktalara vurgu yapmış. 1890 lı yıllarda bu konuları ele alıp, felsefik yaklaşımlarda bulunmak gerçekten büyük bilgi birikimi ve cesaret işi. İçtenlikle yazılmış olan bu mektupları büyük bir merak ve duygu yüküyle okudum. Tavsiye ederim.

Kitabın içinde üç öykü yer almakta. İki öykü daha önceden okuduğum "Bir Çöküşün Hikayesi" ve "Geç Ödenen Borç" öyküleriydi. Farklı olan ve kitaba ismini veren öyküden yani Unutulmuş Düşler 'den bahsedeceğim. Kitapta, uzun süre ayrı kalan ve farklı kişilerle evlenmiş olan iki sevgilinin yıllar sonra karşılaşmaları ile gelişen konuşma ve duyguları anlatılmış. Her zamanki gibi Zweig anlatımı, duyguyu okuyucuya geçirme yeteneği, betimlemeleri harika. Tavsiye ederim

Çevresi tarafından her zaman alay konusu olan tek zevki çok çalışmak olan silik bir memur, palto alması zorunlu çünkü eskisi tamir edilemeyecek kadar eski ve sürekli alay konusu....az yedi az içti çok çalıştı yeni bir palto aldı ve olanlarda ondan sonra oldu birden bire görünmeyen çevresinde göründü ve saygı duyuldu. Paltoyu hırsızlara kaptırdı sonra olanlar oldu....fakirlik dışlanmışlık ve toplumsal yaşamın zorluklarının belini büktüğü kahramanımızı ne oldu?
Aklıma Nasreddin hocanın ye kürküm ye sözünü getiren kısa öykü aynı zamanda hantal Rus bürokrasisi ve günlük yaşamı hakkında bilgiler veriyor. Öyle samimi bir anlatım var ki akıp gidiyor öykü...... İkinci öykü ise BURUN....biraz fantastik mistik öğelerle dolu bir hikaye, hayal gücünüzü zorlayan bir anlatım. Birgün burnunuz kaybolursa ne olur? Peki o burun nerededir? Aslında bu burun burnundan kıl aldırmayanların ortak burnudur. burnu düşse eğilip almayanların halini anlatır...Her iki hikayenin sıcak samimi nüktedan ve akıcı dili zevkle okutuyor.

Kitapta diyor ki, grip geçirmek sakıncalı bir şey değildir, bağışıklık sistemimizin yeniden ayarlanmasıdır. İnsanın hata yaparak bilinçlenmesine değinen yazar çeşitli örnekler vermiş kitabında.
Ve tüm insanlar, dünyaya Tanrının gücüyle ve ondan bir parçayla gelir diye tekrar bu kitabında da okuyorsunuz.Yazar ayrıca, insanlar hep başkalarını tanımak için vaktini harcıyor, halbuki önce kendisini tanısa insan herkesi tanır, diye yazmışHer bir çağ, yeni bir bilgeliktir...Kitapta ayrıca ilaç sektörünün asıl niyetlerini ve hedeflerini okuyacaksınız.Tavsiyemdir..

Kadın askerler; savaştan önce ve sonrası kahreden toplumsal ikilemi de yaşayan,özellikle sonrasında ruh ve fizik sağlığını yitiren gözünü budaktan esirgemeyen,her şeye rağmen mutlu olan,ağlasa,tıkansa,konuşamasa da pişman olmayan,gülümsemeyi ihmal etmeyen ruhu güzel çilekeş,onurlu,yüce kadınlar,madalyalı,nişanlı,kaputlu,çizmeli,kepli...Kadınlığını dahi unutanlar...Kadın komutanlar,teğmenler,subaylar,onbaşılar,erler...Alman askerlerinden nefret etseler de o esirlere yardım eli uzatıp,doyuran,tedavi edip yaralarını saranlar...Yokluk,yoksunluk,perişanlık,açlık, dondurucu soğuk ve kar içinde de olsalar,cinsiyet ayrımcılığı da görseler,sırf kadın ve yaşları küçük olduklarından; kâh ötelenerek,kâh benimsenerek gene de davalarından vazgeçmeyen Rus kadın askerler...
Kesinlikle okuyun ve okutun

Kadın cinayetlerinin alabildiğine devam ettiği, erkek egemen toplumda, ne yazık ki kanunlar suçluları cezalandırmıyor. Ceket, kravat takan, iyi hal indirimi alıp,1 kaç yılda soluğu dışarda alıp, bir de evlilik programlarında koca adayı oluyor. Kadınlar, insanların gözleri önünde koyun gibi doğranıyor. Ama kanunların cezalandırmadıkları canavarları , mutlaka birileri cezalandırıyor. Kanunların boşlukları, birileri tarafından dolduruluyor. ECEL ÇİÇEKLERİ işte böyle bir kitap. Ben beğenerek okudum. Son derece sade , anlaşılır , akıcı bir dille yazılmış. İlk fırsatta yazarın diğer kitaplarını da okuyacağım. Ayrıca ülkemizin bu konuda yurt dışında temsiline de çok önem veriyorum. Elinize sağlık Elçin Poyrazlar