Şairlerin Özneleri
Merak edilir hep, şiirdeki öznenin ismi.
Kime yazmıştır derler, şair acaba bu şiiri? Oysa şairin yüreğindeki halini değil, Sen yazılmış halini gördün sadece. Geceler boyu öznedeki yükün, Çuval çuval taşınıp, Okuyanların omuzlarına pay edilmiş halini. Şairin yüreğindeki cümlenin, Öznesi olmak kolay mı? Duysa özne cümlenin o ilk halini, Akıl tutulur, fikir firar eder, El ayak dolanır, titrer nefes, Mühürlenir dudaklar, dil şişer, Beyindeki binlerce kelime, Bir tek cümle etmez. Duysa özne cümlenin o ilk halini, Balyoz gibi iner, hayatının ortasına. Yer sarsılır, gök sarsılır, Derin çatlaklar, yarlar oluşur. Hangi zamanda? Nerede? Hamile kaldığı bilinmeyen, Gebe duygular doğurur. Şairin yüreğindeki cümlenin, Öznesi olmak kolay mı? Hangi omuz taşır bu yükü? Şairdir bunun suçlusu, bilir suçunu. İçindeki tüm varları, yokları, Göremediği, dokunamadığı, Ama içinde varlığını hissettiği, Tüm duyguları, gitleri gelleri, Onda görünür kıldığını. Ciğerlerindeki son nefesi, Bir bedene üfleyerek, Nasıl can verip, dirilttiğini bilir. Bilir suçunu şair, bilir bilmesine de, Çaresizdir, şiire bulaşmıştır eli, Kalemin ucu kağıda değmiştir bir kere. Şimdi, o şiirleri okuyanlar, Sorgularken yüreklerini. Ezilirken altında bir mısranın, Yüzbinler, milyonlar. Nasıl kalkardı Piraye tek başına, Bu yükün altından? Ya Neşet Baba’nın Leyla’sı? Karakoç’un Mihriban’ı Ve daha niceleri. Hamal oldu şairler evet. Yürek işçisi Ahmed Arif’in dediği gibi. Ama geceleri karanlık değildi, Ve hiç üşümediler. O satırlara bakan gözlerin ışığını, Dokunan ellerin sıcaklığını, Hep derinlerinde hissettiler... İzmir – 2013 |