Astımlı aşk nöbetleri
Gün ışığı bile yetmiyor
Artık dünyamı aydınlatmaya Enkazı altında kaldığım duvarlar Işık geçirmeyen bir kalkan gibi .. Birden .. Birden yerle bir oldu her şey Dünyayı boynuzlarında taşıyan boğayı Kızdırmış sanki biri .. Görmedim Göremedim Tanrı’m kime ne olduğunu Zaman belirsizleşti ve silindi Tüm hatıralar. Ardından bakıp tozunu yutmak Kaldı bana Mahşer yeri gibiydi Ama Ama tek kişilik bir hesaplaşma günü benimkisi Hikayelerin-in karıştığı Ve zamana karşı koyamamış Silik hatıraların tozu var Şimdi ciğerlerimde Astımlı bir hayat benimkisi Hüzün nöbetleri ve bitmek bilmeyen can kırıklıkları Hatırlayamıyorum Hatırlayamıyorum Tanrı’m Hafızam unutmaya and içmiş gibi Varla yok arasında bir yerdeyim Araf değil burası Araf değil "Kendi kıyametimin, mahseri" Beynimde susturamadığım sesler var Zihnime tırnaklarını geçiriyorlar Bir mücadele veriyor Sanki ruhum, sağ kalabilmek adına Göremediğim umut ışığının Peşinden gitmek istiyorum Elini uzat Tanrı’m. . Elini uzat . |