ankarahiç ankara’yı yazmayı denedin mi senden önce yazılanlardan sonra mesela çıra ışığında ayazda oynarken çocuklar salaş hamam sokağında yukarılara doğru kale içinde örneğin çarşaflar üzerinde incik boncuk satan sırf gönlü hoş olsun diye o çelimsiz hatundan çekmediğin halde tesbih alıp attın mı kendini zenger’in yerine boşver anasını satayım yanarsa yansın deyip bu şehir gün batımında tuttun mu şarabı ufka doğru acı mı kırmızı o mu boyanırken koyu kahveye kiremitler dublenin ederine söylendin mi hiç denedin mi yarı piç kafayla çıkıp okkalı küfürler savurdun mu cüzdana kaç devr-i alem harmanlanmış sütunlar ters düz ala bula kendini sümer sultanı sanan geçerken o bilge kadının yanından baktın mı duvarlara hey gidinin gidisi roma ve hortlayıp bütün ruhlar çınarlara bürününce solmuş gazete kağıdını çıkarıp oturarak bir banka zar zor çektiğin besmeleyle hiç tarih attın mı bindokuzyüz yetmişsekizlere yıkıldı mı hiç içinde uçurumlar dümensiz kaldı mı hiç ipini mavzer kesmiş uçurtmalar ankara’nın kuytu yerinde dinlendin mi hiç kendi gölgende kasım |
dümensiz kaldı mı hiç
ipini mavzer kesmiş uçurtmalar
ankara’nın kuytu yerinde
dinlendin mi hiç kendi gölgende
...
bu bir özür olur belki de.
güzel bir şiirdi...