Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. LA ROCHEFAUCAULD
Paylaş
hep bir aşkın figanı dönüp durur başımda aynasıdır olgunluk yaşam da tam pişmiş’in içimde ki hoşgörü nur koktur’ur aşım da bette kalmaz beniz de yaşamı ters içmiş’in **
eğri yola sapmaz’sın olmaz isen karmaşık nefsi çürütmek için sabrı sundu pay için hikmetin sofrasında özünü saklar maşuk şükrün sır hikmetinden halis nimeti seçin **
özü pür-ü pak et ki gönülden irfan saçsın huzura sür alnı ki ilmin de hayır bulsun kul et tüm cismini ki cennet kapıyı açsın kul hakkından kaçın ki ömür de makbul olsun **
gönlünü ak eyle sen kutsal olsun haneler kucak dolu sevgiler ebediyen hep kalsın hedef çıkar olmasın helal örsün anneler çare bekle Haktan ki şifa dolu nur salsın **
salah dolsun yüreğe yoksun kalsın boğumun tecellidir ki kader hikmette sual sorar tüm alem de muhtaçtır iznin dedir doğumun bir kağıt bile uçmaz “O” vermezse bir karar **
pişman olmamak için kurtuluş her an vaki hikmetli ellerinde tüm varoluşun kalsın sana bir nizam sunmuş koyma kalsın afaki çalış didin hak yolda peteğinden bal alsın ** zevke kanıp giderken Hakkı görüp utandım var oluşu düşünüp gerçek hakka sarındım ırgatlık bulamazken Hak yolunda sultandım aklı başa alışta pişip pişip arındım…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
- Aklı başa alışta pişip pişip arındım… şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
- Aklı başa alışta pişip pişip arındım… şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
hep bir aşkın figanı dönüp durur başımda aynasıdır olgunluk yaşam da tam pişmiş’in içimde ki hoşgörü nur koktur’ur aşım da bette kalmaz beniz de yaşamı ters içmiş’in
Şiirin girişi yaşamın merkezi ve o merkez de yaşayan insanlar da olması gerekenler.
Ama günümüzde bakıldığı zaman yaptığına edep adap giydirip, sözündeki mini eteği görmeyenler var maalesef Kadri abim.
güçlü kalemden yıne dersler alınacak şiir okudum hocam harıka şiiri yazan şairi ayakta alkışlıyorum ____________________________________ saygılarımla selamlar
salah dolsun yüreğe yoksun kalsın boğumun tecellidir ki kader hikmette sual sorar tüm alem de muhtaçtır iznin dedir doğumun bir kağıt bile uçmaz “O” vermezse bir karar
Evet değerli Üstadım. Doğruları yazan kaleminiz daim, kelamınız bol olsun. Yüreğinize sağlık. Selam ve saygılarımla.
Başından sonuna kadar insanı düşünmeye zorlayan bir incelikle, Allah u Tealaya secde etmemiz gerektiğini anlatan HARİKA üstü bir eser. Yazan yüreği kutlarım Üstad. Öyle müstesna bir yere koydum.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Bütün varlıkların hülasası, özü olan insan, eğlence için, oyun için, yiyip içmek, gezmek, yatmak keyf sürmek için yaratılmadı. Kulluk vazifelerini yapmak için, Rabbine itaat, tevazu, kuvvetsizliğini, ihtiyacını göstermek, Ona sığınmak ve yalvarmak için yaratıldı.
Muhammed aleyhisselamın bildirdiği ibadetlerin hepsi, insanlara faydalı şeylerdir. İnsanlara yaradığı için emredilmiştir. Yoksa, hiçbir ibadetin Allahü teâlâya faydası yoktur. Candan teşekkür ederek, minnet ile ibadet yapmalı, tam teslim olarak emirleri yapmaya ve yasaklardan kaçınmaya çalışmalıdır. Allahü teâlâ hiçbir şeye muhtaç olmadığı halde, kullarını, emir ve yasaklar vermekle şereflendirdi. Her şeye muhtaç olan, biz kulların, bu büyük ihsana, bol bol teşekkür etmemiz, bunun için de, emirleri yapmaya candan sarılmamız gerekir. (73. Mektub)
Allahü teâlâ, her şeyin sebepsiz, şartsız, maliki, hepimizin sahibidir. Bütün insanlar, Onun kullarıdır. Kullarına verdiği her emri ve her şeyi istediği gibi kullanması, hep yerindedir ve faydalıdır. Bunda, zulüm olamaz. Memurlar âmirlere, kullar sahiplere emirlerin, işlerin sebebini soramaz. Akla uygun, bundan daha açık bir şey yoktur.
Bütün insanları Cehenneme koyup, sonsuz azap yapsaydı, kimin bir şey söylemeye hakkı olabilirdi? Çünkü, kendi yarattığı, yetiştirdiği mülkünü kullanıyor. Başkası yok ki, onun mülküne tecavüz olsun ve zulüm denilebilsin. Halbuki, insanların kullandığı, öğündükleri mallar, mülkler, hakikatte onların değil, hepsi, Onundur. Bizim bunlara el uzatmamız, karışmamız, hakikatte zulümdür. Allahü teâlâ, bu dünyanın düzeni için ve bazı faydalara yol açması için, bunları bize mülk kılmış ise de, hakikatte hepsi Onundur. O halde, bizim bunları, asıl sahibinin mubah ettiği, izin verdiği kadar kullanmamız yerinde olur. (266. mektub)