sağnak...
Bir ışık hüzmesi gibiydin,
bir deniz dibi gibi, içi masmavi... Bir güneş gibiydin, ya da bir ipek halı misali, asırlarca dokunup bitirelemeyen... Bir yağmur gibiydin, usulca başlayan, ama sağnağında ıslatan... Bir yol gibiydin uçsuz bucaksız, sonu olmayan... Bir şiir gibiydin, su gibi billur, çağlayan satır aralarında, göz yaşlarıyla noktalanan... Bir toprak gibiydin, ektiğinin tam tersi mahsul bırakan, yemyeşil tarlalarda, talan olmuş tüm buğdaylar, ne sapsarı başaklar var harmanda, ne bir meyva dalında... İçmeden sarhoş, ayyaş nidalarda, en keskininden küfürler gibiydin, duvara çarpan bakışlarda, bir gülün dikenine karışırdı, onarılmaz sancısı, bir arının derime sızması kadar can acıtıcı... Bir beste gibiydin, bir türlü güftesi yazılamayan, sahte bir tebessüm, samimiyetsiz bir selam, hani sanki, keşke hiç almasaydım dersiniz ya, işte o cinsten, içten içe kahreden... Bir sıcaklık gibiydin, ne ısıtan ne kavuran, bir anlamsız merhaba gibi, anlamı sessizliğinde kaybolan... |