Hüznü Daröyle bir hüznü dardayım ki okşasın başımı elvedan, ne merhamet dilesin dilim ne de bir nebze suyundan, mütahayyel dünyam da ipler gökyüzüne sarkmış yok mu tırmanmak için yola çıkan, gülüşüne olmadım mani sahi insandı gidişlerde sebep arayan fani, sen bir dalda rüzgardan korkan üzüm, titredikçe yere daha çok yaklaşan gökyüzüm, beynimde gençlik cıvıltısı fink atar gülüşler, gecenin dumanında siyaha çalmış siluetler, gözlerimde birbirine bakan aynalar içlerinde insan yansıması, akıllarında uçan ses, ağızlarında laf dalaşı, sokaklarımın zemini gıcırdar, ayaklarım buz, yürüdüğü yolu şaşar, kurnazlık evimin etrafını sarar ay aralıktan tam başıma doğar, iki köprü biri yıkık, suyu üstünden akar, taşı yosuna aşık, zamanım sürgülü dolap gibi bir o yana bir bu yana sürülür, hayatım iki ucu kopmuş asılı bir köprüdür, ahh bir nefeslik ömrü hiç bitmeyen nefse köle yaptık, aldık sarmaladık başımıza taç yaptık, yıllar bizi git gide toprağa yaklaştırırken biz kendimizi gökyüzünde kalıcı sandık. ADNAN ERGÜLER’e en içten saygılarımla teşekkür ederim. |