Kendimle Kavgam
Günüme ölüm yazılı dudaklarımın suskunluğunu
Örtüyorum geceyi döven rüzgarların kanatlarıyla Yoruluyorum üzerime karabasan gibi çöken ihanetlerin Açtığı oluklarda sürüklenmelerimden Yıkık her köşeyi milim milim ezberlerken Köhne düşlerim Terk etip gitme derdine düştü hain gülüşlerim Ellerimi soktuğum her taşın altın da Çığlıklarım ısırırken parmak ucumu Bulutlar tükürdü yüzüme en serin düşümü Ve teslim almışken tüm şehri rüzgarın o tılsımı Bu gece yine okudum o faslımı ‘’Çingene bir gönüle tutulup kaldın gönül Her derdin üstüne yazılıp kaldın gönül’’… Fosforlu gecenin ahenkine kapılıp gidiyordu anılar Bir ben kalıyordum benden uzak bir benle Baktığım aynada yabancı bir sima İşte bu sensin diyordu bana Bu kadar düştüm mü diye mırıldanırken Bir yumrukla dağıldı karşımda ki ben Akan kan bile kırmızı değildi Kim bu başkalaşmış yaratık diyordum kendime Tüm kumaşlar küçülmüş gelmiyordu üstüne Bir çıplaklık ki saklayacak bir ben olmayan Böyle bitecek hayatın diyordu hiçbir sonu olmayan Kendimle kavgamdı ne galibi ne mağlubu olmayan |