Yürek Yükü
Sakıncalı bir sevda taşıyordu adam yüreğinde,
Silinmeye yüz tutmuş bir sima vardı belleğinde. Sözleri yasaklanmış bir şarkı, Unutulmaya yüz tutmuş bir şiir, Maviliğini yitirip griye çalan bir gökyüzü Ve olmasa da olurmuş kıpır kıpır duygular gibi Tarifi zor bir sevda. Yazık edilmiş bir ömrün seyrüsefer defterinde, Büyük harflerle yazılmış bir çileydi bu sevda, Adamın cebinde hayalleri, Hayallerinden geri kalanlar, Terk ettikleri, terk edilmeleri, Bir türlü kabuk bağlayamayan yaraları, Tedavülden kalkmasına az kalmış umutları Ve umut kırıntıları vardı. Aslında her şeye geç kalınmış olmasa da, Geç kalınmış hissi semirmişti zihninde Ve artık hiçbir şey durmuyordu yerli yerinde. Gençlik hülyaları çok uzaktaydı artık, Kavak yelleri çoktan dinmişti, Fırsat otobüsleri bir bir kaçırılmış, Hayat otobanın da bir başına kalınmış Ve istenilmeyen bir otostop hikâyesi başlamıştı. Belki erken gidilmiş, Belki geç kalınmış, Hepsi yarım, Hiç biri tamamlanmamış, Hiçbir zaman murat alınmamış, Uğrunda hiçbir şey verilememiş, Uğrunda hiçbir şey alınamamış, Kırık dökük sevda hikâyeleri arasında, Okunmaya bile cesaret edilememiş bu sevda, Adamın kendisine bile söyleyemediğiydi, Kendinden bile gizlediği. Fırtınalı deniz yutmak ister ya her şeyi, Ve dinginleştiğinde karaya bırakır öfkeyi, Gençlik fırtınasının derinlere gömdüğü bu sevda, İhtiyarlık dinginliğinde vuruyordu işte karaya. Yitirilmiş, Yazık edilmiş, Hiç ulaşılamamış olsa da, Sakıncalı olarak kalsa da, Bu yangın tekrar tekrar yansa da, Yorulmadan ve artık hayıflanmadan Bu sakıncalı sevdayı taşıyordu adam yüreğinde Ve silinmeye yüz tutmuş bir sima vardı belleğinde. |