SEVDA TÜRKÜLERİNİ AĞLATAN ADAMmilyonlarca kez gecenin kör gözlerini sabaha karşı nasıl açtığımı anlatabilirim sana ama farkeden bir şey olmaz ben anlattığımla sen anlamadığınla kalırsın. hangi dağın ardın da güneş doğmuyor bilmezsin orada kuşlar uçmaz akbabalar dahi aç kaldığından çoktan çekip gittiler acı bir sessizlik hakim her yere. göze çarpan tek şey bir kız çocuğunun pembe kurdelesi çamura düştüğü yerde vuran ufak bir rüzgarla kendi kendine cebelleşiyor hemen yanında eskiden beyaz olan bir çorabın teki öteki tekinin hasretiyle sulanmış gözlerini ovalıyor arabanın giderken bulaştırdığı is yüzünde noktalanıyor gözleri zakkum çiçeği gibi parlıyor zehir saçıyor dili. beni bilinmezliğe gark ettiğinden beridir çalan her kapının sesiyle irkiliyorum açmayacağımı bile bile belki sensin diyerek ’’kim o’’ diyen sesim bana yabancı artık ne kendimi ne seni tanıyamıyorum iki yabancı gibi ayrılırken bu kadar yabancılaşacağımızı düşünmemiştim. sen sevda türkülerini ağlatan adam ah canım benim kıyamam dediğim her güne şimdi teninin kokusunu severek asıyorum başka ellerin sevdiği ellerin kaktüs çiçeği batıyor yüreğime dokunma sen gitmelerin kolay olduğunu öğreten adam şimdi sevdanın hangi çıkmaz sokağını soruyorsun bana sen bana yangındın ben sana çıra tutuştun bitti işin ben yanmaya devam ettim merak etme sönünce haberin olur nasılsa elbet üşür gözlerin. geç kaldığım her güne açarken gözlerimi baş harfin dudağımı mühürler küçük bir gözyaşı damlası süzülür yanağımdan bir can daha kopar canımdan anlatsam da anlamazsın nasılsa. Ayvazım DENİZ |