Biri Çaksın Şu Kibriti
Demini almış bir gece,
Kaynarken yine yüreğimde, Buz tutmuş duygularımın yıl dönümüdür, Boğazımdan geçmeyen. Parçalı bulutlu kayıkların, Ağına takılmış özlemlerdir yaşlarım.. Ne martılar sorsun beni dünden, Ne ihtiyar balıkçıları yarından. Paslı bir çiviye düşmüştü kalbim, Söksen de yerinden, kuduzuydu sevdanın. Anasona boğsam da düşünü, Beceriyordu bir şekilde ayık kalmayı. Dilimdeki yaraya sebep, Gündüzü unutturan zalime kaçıncı bestemdir, Bilmiyorum. Bu kaçıncı geceydi kadehte kırdığım, Hatırlamıyorum. İhaneti onda, Ayak sesleri bende kalan, Don Kişot’um şimdilerde tek silahı yürek olan. Kahpe sevdaları kovalarken yüreğim, Jartiyeri kaçmış banklaradır düşen yüzüm. Jilet sırtı bir vedanın kapanmayan, Derin yarasıdır canımı acıtan. Sevdamı idam edebilseydim keşke bir ipin ucunda, Keşke boğabilseydim karanlık sularda... Bitkisel yaşamda kalmış duygularımın, Çekebilseydim bir kalemde fişini, Komada üşüyen kalbimin çiğneyebilseydim cesedini. Demek böyle bir şeymiş sevda; Hıçkırarak gözlerden yağmur gibi, Güneş olduğun dünyaya gece olup yağmakmış. Sevince yürekten unutulmuyormuş birden, Kırsan da okunu aşkın, kâlbe giren kısmı kalıyormuş. Ne de zayıf adammışım be usta, Bir posta koymayı beceremedim şu gönlüme. Çok çetin bir acıymış sevmek. Kurak çölde kum fırtınasına düşmek, Dümensiz tekneyle okyanusta kaybolmak gibiymiş. Hadi usta yak beni de, Kurtulalım şu illetten ben de yanayım, Sevdam da yansın; Savrulsun külleri yüreğimden... Hadi usta, Biri çaksın şu kibriti... |