SABİT EFENDİ’YE MEKTUP
Sevgili SABİT,
Sen hiç özgür oldun mu? Çıktın mı dağlara Haykırdın mı boğazın yırtılasıya Esiri değilim alemin Yıktın mı duvarını, Kırdın mı zincirini beyninin, Adam oldun mu? Sen hiç tutsak oldun mu Sabit? Suçlu oldun mu devlete Demir kapıların arasına sıkıştı mı hayallerin, Zincir vuruldu mu fikrine, Baktın mı gökyüzüne Sabit? Gördün mü kuşları Sen hiç söz oldun mu Sabit? Kaç ağızda kibar olup Kaç ağızda köpürdün Kaçında deyim oldun, atasözü oldun mu Vecize oldu mu sözlerin yarınlara Kaçında öğüt vardı Sabit Söyle kaçının kalbine hançer Yüreğine taş olup oturdun Yalan oldu mu gözlere baka baka verdiğin sözler Sen hiç Kürt oldun mu Sabit? Karda yürüdün mü kart kurt, Yalan oldun mu tarihe. Yok sayıldın mı? Kürt gibi yaşadın mı, Var oldun mu Sabit? Sen hiç Alevi oldun mu Sabit? Sızladı mı yüreğin Hasan’a Hüseyin’e Asıldın mı darda Pir Sultan gibi, Alev alev yandın mı Sivas’ta, Uçtu mu rüzgarda küllerin? Semah olup döndün mü Sabit? Sen hiç Ermeni oldun mu Sabit? Sövüldün mü, edildin mi yurdundan, Küfür olup gezdin mi ağızlarda, Nefret oldun mu, İntikam oldun mu Sabit? Sen hiç Türk oldun mu Sabit? Birlikte yaşadın mı Kürt’le, Ermeni’yle, Laz’la Paylaştın mı lokmanı saymadan, sövmeden, incitmeden, samimi benim demeden bizim diyerek? Sen hiç dindar oldun mu Sabit? Hesaplaştın mı kendinle Tanrıya sormadan, Söndürdün mü hiç alevi ateşi, Tıkadın mı küfür kokan ağızları, Kaç ağaç diktin dünyaya, Kaç fidanı suladın, Kaç çocuğu güldürdün, Kaç fakiri giydirdin Sabit? Sen hiç müslüman oldun mu Sabit? Kaç defa değdi alnın secdeye Kaçını verdin kazaya kurban Kaç oruç tuttun Sabit, Kaç iftardan kalktın doymadan Kaçını yedin İşledi mi kalbinin taa derinlerine İslamın merhameti, şevkati, adaleti Zulme karşı direnişi İnananın inanmayana saygısına Şahit oldun mu Sabit, İnandın mı? Sen hiç şeytan oldun mu Sabit? Kaç masumun kanına girdin Kaçını hırsız, kaçını arsız yaptın Kaçının oynadın ekmeğiyle Kaçı katil oldu iftirandan Kaçına yalan söylettin Sabit Masum kaldı mı arasında dünyanın Saydın mı? Sen hiç çocuk oldun mu Sabit? Bindin mi atlı karıncaya, Kaydın mı poşetle karda, Elinde mendil, Dilendin mi merhamet sokakta, Bisikletin oldu mu mesela, Ana kucağından başka soban. Sen hiç sevdalandın mı Sabit? Yanakların kızardı mı, Aldı mı bir titreme Çarptı mı yüreğin derinden, Bağlandı mı dizlerin. Düğüm düğüm oldu mu dilin, Lal oldun mu? Sen hiç su oldun mu Sabit? Susadılar mı sana, Kirlettiler mi içini, Bıraktılar mı saf temiz halinle, Süzüldün mü yağmur olup camlarda, Yaş olup aktın mı gözlerden, Sebep oldun mu tarla kavgasına çiftçinin, Kaç yangına ilaç oldun Sabit? Çöle mucize oldun mu? Sen hiç kalem oldun mu Sabit? Çizgi oldun mu deftere, Roman oldun mu yazarın elinde, Şiir oldun mu dillerde, Kırıldın mı hiç, bir hâkimin elinde İdam oldun mu. Yazdın mı tarihe Sabit? zorbaları, hainleri, namussuzları, Sen hiç güzel oldun mu Sabit? Baktın mı aynaya gülen gözlerle, Taradın mı saçlarını, Sıktın mı sivilceni, Giydin mi ütülü elbise, Boyalı ayakkabı, Beğendin mi kendini Sabit? Sevdin mi? Sen hiç güzel bir sabaha uyandın mı Sabit? Kaygısız, yarınsız, Güneş açtı mı pencerenden, Kuş sesleri doldu mu odana, Çiçek koktu mu yastığın, Tatlı bir günaydın duydun mu Sabit? Efil efil esnedin mi? Sen hiç gurbet oldun mu Sabit, Ananda, babandan, kardeşinden, Hele de yârinden uzak kaldın mı? Hasret yangını sardı mı ciğerini Avazı geldi mi kulaklarına, Çınladı mı? İrkildin mi, afakanlar basınca uykunu Ter içinde uyandın mı? Ağır bastı mı ekmek parası hasrete, Düştün mü lanetlenmiş yollara yine, Parasız pulsuz gözü yaşlı. Sen hiç sarhoş oldun mu Sabit? Yoldaş oldun mu rakıya, Kızardı mı gözlerin, ağrıdı mı başın, Kaykıldın mı sağa sola, Meydan okudun mu, sövdün mü, Tırstığın ne varsa, Hükmetti mi aklına hislerin Sen hiç sızdın mı Sabit? Sen hiç balık oldun mu Sabit? Ulaştın mı denizlere özgürce, Takıldın mı hiç, bir balıkçı ağına, Çırpındın mı çılgınca, Sevinci, ekmeği oldun mu tayfanın, Kızardın mı somun ekmek arasında Yemek oldun mu? Sen hiç at oldun mu Sabit? Sahibin oldu mu mesela, Girdin mi ahırına, Taktılar mı at gözlüğünü, Vurdular mı sırtına semer, Bindiler mi üstüne Sabit, Deh çüş diyerek? Kıçında kaç kez şakladı kırbaç, Acıdı mı? Gelmedi mi aklına şahlanmak, Uçsuz bucaksız ovaları görünce Sen hiç altın oldun mu Sabit? Değerli oldun mu insandan, Saklandın mı yastık altında, Sevinci oldun mu hırsızın, Ya cinayet sebebi, Çeyrek oldun mu, tam oldun mu düğünlerde Kollarda bilezik, gerdanda zincir oldun mu? Gömüldün mü toprağa asırlarca, Sır oldun mu? Sen hiç okudun mu Sabit? Bir kitabın oldu mu mesela, Girdin mi içine sayfaların, Mühendis, doktor oldun mu, Ufka baktın mı Sabit? Açtın mı yelken denizlere, Kaybolup, boğuldun mu? Sen hiç ölü oldun mu Sabit? Yattın mı teneşirde sırtüstü, Çıplak anadan doğma Soğuk muydu acaba, üşüdün mü? Ağıt sesleri geldi mi, Eşinden, dostundan, Çınladı mı kulağın yoksa arkandan atanlardan, Bıraktın mı geride, yetim hakkı, kırık kalp Hazır mı bedenin, cehennem ateşine Sabit? Isındın mı? Örttü mü sanırsın beyaz kefen tüm karanlığını, Kapattı mı toprak tüm günahların üstünü, Rahmet eder mi Allah, Bol olur mu toprağın? Sabit. Sen hiç kadın oldun mu Sabit? İnsan oldun mu dişi olmadan, Narin, nadide oldun mu, Tutuldun mu el üstünde, Gülü oldun mu bülbülün Cennete sultan oldun mu, Dayak yerken, ezilirken, sövülürken, Ölüm sebebi oldu mu namusun, Soruldu mu fikrin, ya da iffetin. Gardiyanın oldu mu yüreğindeki aslan Cennetten alıp eve sultan yaptığında Duyguların özgür oldu mu Sabit? Hür oldu mu kadınlığın? Sen hiç kelebek oldun mu Sabit? Umutlar yeşerttin mi kozanda, Hayaller kurdun mu yarına dair, Rengârenk kanatların oldu mu mesela Dolaştın mı mis kokulu çiçekler arasında, Buldun mu yaşanacak bir dünya, Hem de bir günlüğüne… Sen hiç ses oldun mu, Sabit? Sessiz çoğunluğun sağır yapan vicdanlarının Neşet’in, Veysel’in, Pir Sultan’ın dilinden, Bir bağlamanın telinden çıktı mı avazın Yüzüne yüzüne çarptın mı iki yüzlü, namussuzların Yoksa korktun mu Sabit? Kısıldı mı sesin, kurudu mu dilin damağın? Sen hiç engelli oldun mu Sabit? Öğrendin mi gözlerin olmadan görmeyi Ayakların olmadan yürümeyi Tuttun mu elinden hayatın, ellerin yokken İnandın mı tüm engelleri aşacağına Duyacağına inandın mı barışın çığlığını Hem de sağırken Hissettin mi her daim engelsizlerin engellerini Üzüldün mü? Sen hiç ağaç oldun mu Sabit? Yaprağın oldu mu mesela, Gürledin mi, çıktın mı arşa? Barındı mı dallarında serçe kuşları, Yuva oldun mu? Suya, yağmura hasret kaldı mı kökün? Dal verdin mi salıncağa hiç, Sevgililer oturdu mu gölgende. Dik, dimdik durdun mu? Dayandın mı fırtınaya, boraya Yoksa sapı mı oldun bir celladın baltasına? Sordun mu kendine Sabit? Ne oldum bu hayatta diye El mi, ayak mı Kaşı mı gözü mü oldun Siper mi ettin gövdeni hayata Ne oldun Sabit karar ver Baş mı oldun yoksa kıç mı? Sen hiç Türkiye oldun mu Sabit? Üç tarafın deniz oldu mu Bağrında yeşerdi mi tohumlar Her yılında dört mevsim Bildin mi kıymetini Ne cennetler saklı bağrında Uyandır artık Sabit vakit geldi Yunus’u, Bektaş’ı, Mevlana’yı, İsa’yı, Musa’yı, Muhammed’i Mecnun’u, Leyla’yı, Kerem uyansın dağları delmeye Kalkmasın bir daha Yezid’i, Firevun’u, Nemrut’u Sarılsın el ele kol kola tüm iyi insanlar. Uyan Sabit uyan rüya bitti artık. MESUT AKÇA |