kaynakŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Dilini terbiye etmeden önce yüreğini terbiye et; Çünkü söz yürekten gelir, dilden çıkar./Hz.Mevlana
Dostu İnciten Lafın İçin yakarken Narı, İksirlerden de çare bulunmaz imiş… Tüm Evreni Rastlantı Bilenler de İçip Yediğine Esir imiş... Eyyy Tövbelere Müptela Evlat, Diken Ekenin gül biçmesi Nerede görüldü, Öfkeyle Nehirlerini Coşturma, köpürtme köpürdükçe Evin barkın ,bağın bahçen harap imiş Yaşam Üzerindeki Rantlara Eğilen Gurursuzun İçinde de Ne yazıkki İnsanlık bulunmaz imiş… Tefekkür Eden için Rahmet Bulduğu İmiş... Yokluk da , varlık da Ehemmiyetsiz imiş…. El dediğinden duyduğun Tatlı sözün aslı Çileymiş Üzüntü imiş…. Ne ararsa Kendinde arayanın Üzüntüsü, sevinci Sabahı , akşamı Ölümü, yaşamı Zemherisi, baharı bir imiş…. Yol Üstünde bir çeşme buldun, Rüzgara El sallayan Kavakların gölgesinde… Toprağın Endişe etmeden içtiği su Nasıl içilir imiş? Görmedin ki kaynağını Elmas , altın kaplı olsa da ağzı… Lakin İçilenin kaynağını kapatan Rögar kapağı imiş… Denizlerde İnciler aradık Lüzumsuzun lüzumsuzu iken, Durup dururmuş meğer En başından beri yanımızda, Nihayete hürmet başlangıçta imiş… Çaldığımız ateşlerin Işığıyla Karanlığımızı aydınlatırken, Aradığımız kandil Ruhun sükunetinde gizli imiş… |