KURMACA İMGELER NAZAR EYLEDİKÇE...
Ucu yanık düşlerim vardı öncesinde
Ve düş ötesi istikametim iken kıble… Varamadığım kim bilir hangi kıtanın Hangi yakası ve derken Türettiğim namelerde hayat buldum; Altı üstü aldığım ibret, Yeknesaktı zulüm ve nasıl da zifiri karanlık O yoldaş yalnızlık… Kesif bir sessizlik iken vuku bulan, Hicret bildiğim imgelerdi, Dökülen kırpık yıldızlardan. Söylencesi nasıl da abartılıydı ahvalin, Sırça köşkümde düş baz yorgunluğum Ve esefle kınarken evren, Tekelinde pamuk bulutların Hele ki uçuşan hüzün yüklü ve nasıl da ucu kırık. Kurmaca imgeler nazar eyledikçe Ve gölgelendikçe tüm çekinceler: Azat edilen bir ömrün ilk ve son lehçesi. Hüzne delalet sarkacı yitik devingen mecalsizliğim İken seyrinde âlem, yüklü gönül en derinden Ve güdümlü kırık bir gölgeye tekabül eden o kesif sessizlik: Sığıntı makamların ve makamsız şarkıların Türevi kadar sakil Biteviye düşkün bir kıyam, Çevirdikçe rotayı kıbleye: Anlık bir tahakküm kadar ve müşkülpesent Neden diye soranlara inat: Yeknesak bir mizaç, körelen hepten: Gıyabında rest çekip de hayata, Kıyısında soluklanıp, Hele ki devinirken kaygan zemin tek gerçeği Yitip gitmelerin. Asılsız, suretsiz nasıl ki yenik, Haşmeti engin yükümlü bir zihniyet: Yol olmuş yoldaş bilmiş Ansızın çekip gitmiş. İmgelem yüklü sağanaklarda saklı Salkım saçak kırılganlığım, Nüktedan ve devingen bir mihrabı Yâd eylemişken Dilimde kekremsi bir yalıtılmışlık Peyda olmuşum bir kez yalnızlığın ortasında. Derbeder vuruşları tuşları piyanomun, Kırık sarnıcı içinde saklandığım Dipsiz kuyunun: Tüm sıkılganlığım ile örselenmiş varlığım Kadar sitemkâr olmasa da buhranlarım, Koyultulmuş bir gölgenin nazarında Hicap yüklü bekleyişime sığdırdığım, Kırık mihrabın kuytusunda; Varsıl tümcelere sığınıp da Yoksun kılındığım aşk yüklü bir dünyanın. Anadan üryan kılıflarına yığdığım Tanımsız isyanlarıma gizlediğim Notasız girizgâhında şu kırık şarkının Güftesine saklı rahvan tınısı Meftun âşıkların. Edimsiz maharetleri izbelerde saklı, Meşru müdafaa o hakkaniyet yüklü sarnıcın, En dibinde gizli peyda olsa da hükümranlığında Kırılgan yetilerin devingen sayacında Adımladığım her bir köşe başı. Sessizlikten muzdarip yer gök Sona erse de hakkaniyet Dirayet bildiğim göklerin tek hâkimi, Sarıldığım varlığına ve yudumladığım Her bir dua. İstifli öngörüler, İpliği pazara çıkmış yalan aşklar Yol bildiğim kıblenin adalet yüklü çarkı Kıyısında soluklandığım gönül otağı. Payidar aşk payidar yürek Kırık haznesi zaman zaman Gizlense de ardına o mizacın durağanlığında saklı Yol verdiğim nice notasız şarkı: Mecrası, haznesi ve sene-i devriyesi. Ölülerin ardından okunan her hutbe: Kırık dökük görmez misin İçine gömüldüğüm yegâne evre, Soyutladığım ve kanıksadığım tek bir cümle: Çok uzağındayım aşkın. Fıtratına yığdığım yetmedi sığınak bildiğim, Sona gelip yeniden başa döndüğüm her katresi, Mızrabı kayıp bir gönlün kim bilir kaçıncı serzenişi, Adsız ve ıssız sokakların görünmez iken çıkmazı. Hezeyan yüklü çekinceler devindikçe Ve ilerledikçe çapak yüklü o mecalsiz zemin hanidir Ayağımın altından kayan: Bir tükenişe sığdırdığım yarım yamalak dokunuşlara Meyledip, miraç bildiğim onca tahakküm, Yerli yersiz yok oluşlar Gıyabında hüzün: Bir bedel ödediğim ne de olsa insan sarrafı Emsalsiz rücuların gölgesinde Kıdemli ve demli yalnızlığın kıyısında biriken. |