gün görmemiş bir masalın kan damlayan yarasıyımey yar sana dokunmak ne kadar zor dokumacı kuşları istila etti ömrümü iki ters bin yüz ters yüz edilmiş ömre sürgün ebabil kuşları kümelenmiş kaderime say ki sen geldin ah karagözlüm sen ki boğazıma ilmek kadim bir devrin son kalasında tutsak elleri kara kınalı sürgün gelinlerin duvak kızılı kan renginde sevdaların şehri şehri yar sarı yeşil bereket bakır tenli goncaların kuruyan umuduna gebe balıkçı yakalı ebruzun kartal bakışlarına vurgun efruz tadında masalcı neneme sadık bir sevdadır seni sevmek bu gece kimyon kokulu yer sofrasında hasır örtüye damlayan ay ışığım kuru soğanın göz yaşartan yalnızlığı çöreklenmiş misli muşlu zamanların sürgün yarası kabuk tuttu nart ateşinde kıvılcım yoktan var olan bir ırkın gölgesinde aşk nefesim tutkum kadim destanların sessiz çığlığında türkü |
kalbimi acıtan ne varsa sen hepsinden birazsın işte ne olsun ki
gecemi soğuk hayallerim mi buz tuttu ne oldu anlamadım ki
şu kalbim içinde ki çiçeğin kokusunu verdi kalbim ses koktun
hafif acıları konuştum derin acın dilsiz kaldı ne yapabilirdim ki