ŞadayMerhaba umutlarım, Unuttuklarım Hoşça kal Gözümde ipince bir sızı Sezmez olaydım Gözüm içi, görmez olaydım Her defasında son sözümü söylemiştim oysa Oysa, hiç bir lafım yokmuş her şey buysa Mesela ağaç nasıl durur kendine Var mıdır kendine bir sözü Dallarından yapraklarına değin üşümüş müdür Unutmuş mudur mesela en uçtaki yaprağı Bırakın!.. Bırakın, uzasın bilmediği gibi Hani,diyorsun ya Seninle yeniden doğuyorum..diye Yalan!.. Her dişi kendini doğurur Güneş de doğuruyor mu kendini Doğumundan bu yana bilemem kaç üzeri bilmem kere.. Bu yüzden mi sımsıcak hâlâ Pekâlâ Alâ.. Tırsıyorum!.. Sözlerim sözlerime geçiyor Efeliğim kendime Çizmişim her şeyi Hatırlıyor musun, çocukken de çizerdik Sıra dağlar ortasından geçen o upuzun ırmağı Selvi ağaçlarını Küçücük evin damından bulutlara değin uzanan o dumanı Hatırlıyor musun Çöpten adamın dışarıya fırlamış kıpkırmızı kalbini Şimdi, yürek oldu.. Yürekli misin..diyorsun Her yüreğin bir kabri var Her biri Ağlama Duvarı kadar Ağlarsın Sözlerin akar içine İçin için yanarsın, Göyünürsün Kulağın yapışmış bir bedene Vazgeçsen bin dert Var sayılsan bir.. Haz bu, yer her bir şeyi Var mısın, Gerçekten var mısın İki kutbu buzul dünya Eriyeceksen, sessizce olsun Kutuptan ip çeker gibi Tan yerinin ağarması gibi Vızır vızır geçmesin atını alan Sırat’tan Gözden düşenin dostu da olsun Gönülden düşenin düşmanı kadar Sözlerim, sözlerinde bilesin Bilesin, ayırt edemem cümle geçişlerini Umurum değil at ile deve Bir sır’ım, Bir sır’ sın Bir’in iç içe geçmiş hali Sende tamamlanır’sam Biliyorum ki Eksiliyorum ben de.. Kundu/Antalya Aralık2015 |