ATEŞİN DÜŞTÜĞÜ YER
Ateşin düştüğü yerden kopar çığlık.
İçten içe kemirir Gazze’yi yalnızlık. Mülteci kampı, belirsizliğe uç veren mekân. Tarifsiz hüzünler ölçeğidir burada zaman; Silinmez izler bırakır belleğinde insanın. Ensesinde solur her devrin bozguncusu. Bu ne ilk yıkımdır ne de sonuncusu. Kanlı seferiyle haçlının inleyen evlatları Yine mahzundur, göğe yükselir feryatları; Misket bombalarının ölümcül derinliğinde… Hz. Ömer’in (r.a) yâdıyla sevinir nazlı Kudüs. Her şeyin sahibine yönelir gece gündüz. Hasretle bağrına basar Sultan Abdülhamid’i. Ansızın çıkıp gelse bir Selahaddin Eyyubi, Zangır zangır titrer işgalcinin katı kalbi; Can havliyle sarılır hamisinin eteğine. Ağlar Mescid-i Aksa, dinmez içindeki sızı. Altında tüneller açar insanlığın onur hırsızı. Ardı arkası kesilmez söylediği yalanın Büyük küçük ayırt etmez dişleri düşmanın; Parçalar bebekleri dünyanın gözü önünde. Sapanla, taşla, canla başla sürer direniş. Her ocaktan kurbanla kana kan, dişe diş. Günahsız bir ağızla merhem ol Gazze’ye. Filistin’i de unutma, muhtaç her zerreye. Hiç değilse bunu yap, Hakk’a aç yüreğini! Umulur ki Allah (c.c), kabul eder dileğini; Alnını secdeye koyduğun yerde |